
Yaşıtlarıyla olumlu ilişkiler geliştirebilen çocuklar gelişim görevlerini yerine getirmekte zorluk çekmezler. Akranları tarafından kabul gören ve sosyal onay ihtiyacını karşılayabilen çocukların gelecek planları ve akademik başarıları da olumlu bir seyir gösterecektir. Ancak ne yazık ki bunu her çocuk başaramamaktadır.
Çocuklar yaşamlarının belli evrelerinde, çevresel faktörlerin de etkisiyle birtakım ruhsal problemlerle karşılaşırlar. Bu ruhsal problemlere depresyon, heyecan bozuklukları (çekingen, kaygılı, kontrolsüz öfke), anksiyete, psikotik ve nevrotik bozukluklar örnek olarak verilebilir. Bütün bu ruhsal problemlere ek olarak çocuklarda birtakım duygu ve davranım bozuklukları görülebilmektedir. Bunlar da; yönetim ve uyum bozuklukları, sosyalleşmiş suçluluk, antisosyal davranışlar, sosyal fobi, saldırganlık, yalan, çalma ve kural ihlali olarak ifade edilebilir. Bu yazımızda çocukların akranları ile ilişkilerindeki kontrolsüz öfke olarak nitelendirdiğimiz ruhsal soruna ve saldırganlık olarak kendini gösteren davranım bozukluğuna değineceğiz.
Saldırganlık, bir birey ya da grubun daha güçsüz başka bir bireye, kasıtlı olarak zarar verme amacı güden birtakım olumsuz davranışlarda bulunmasıdır. Psikoloji biliminin öncü şahsiyetlerinden biri olarak kabul gören Sigmund Freud, bireylerin saldırganlık güdüsünün doğuştan geldiğini ifade etmektedir. Yani birey, içgüdüsel olarak saldırganlığa sahiptir.
Çocuklarda rastladığımız itişip kakışmalar, yaramazlıklar, ara sıra meydana gelen kavga ve geçimsizlikler kesin bir saldırganlık ölçütü olarak değerlendirilemez. Bu gibi durumlarda ayırıcı tanı, saldırgan davranışın süreklilik gösteriyor olması ve kasıtlı olarak yapılmasıdır. Çocuğun saldırgan davranışlarının temelinde yatan kontrolsüz öfke ruhsal probleminin ise; kan basıncının artması, kalp atışının hızlanması, nefes alıp vermede düzensizlik, aşırı stres ve gerginlik, bir kişiye veya nesneye şiddet uygulama gibi birtakım belirtileri bulunmaktadır.
Çocuklarda görülen saldırganlık davranışları genellikle akran zorbalığı olarak nitelendirilmektedir. Pişkin’e (2002) göre akran zorbalığı, bir ya da birkaç öğrencinin; kendisini güçsüz hisseden ve kendini savunamayacak durumda olan başka bir öğrenciye; vurma, itme, tokat atma, alay etme, lakap takma, kızdırma, küçük düşürme, dışlama, yalnız bırakma, tehdit etme, eşyalarını alma gibi kasıtlı ve sürekli bir şekilde zarar verici davranışlarda bulunmasıdır (Akt., Eşkisu, 2009).
Çocuklarda görülen bu saldırgan davranışların temelinde fizyolojik ve psikolojik problemler görüleceği gibi çevresel faktörlerin etkisi de göz ardı edilmemelidir. Barbaroğlu (2014)’na göre çevresel faktörler arasında, çocuğun hareketli etkinlikleri gerçekleştirebileceği herhangi bir ortamının olmaması, yetişkinler arasında yaşanan haksızlıklara şahit olması, saldırgan çevre içinde yaşamış olması gibi durumlar yer almaktadır. Yörükoğlu’na (1998) göre de, genellikle şımartılmış veya çok ihmal edilmiş çocuklarda saldırganlık daha sık görülür. Bebeklikten itibaren her istediğini elde etmiş çocuklar, istekleri yerine getirilmediğinde öfke nöbetine tutunabilirler (Akt., Babaroğlu, 2014). Aynı şekilde hiçbir amacına ulaşamamış, sürekli engellenmiş çocuklar da bu yetersizlik duygusu nedeniyle öfke patlamaları yaşayabilir, tartışma sırasında yukarıda saydığımız kontrolsüz öfke belirtilerini istemsizce gösterebilirler.
Kontrolsüz öfke ve saldırganlık problemlerine sahip çocuklara yönelik bazı olumlu yaklaşımlar şunlardır;
- Çocuğa güven duygusu aşılanması ve ona sevildiğinin hissettirilmesi çocuğun saldırganlık dürtülerini yatıştıracaktır. Sevildiğini ve güvende olduğunu hisseden çocuk isteklerini ertelemekte zorluk çekmeyecektir.
- Anne-baba ve öğretmen, çocuğa saldırganlığın olumsuz bir tutum olduğunu hem sözel olarak ifade edebilir hem de saldırgan olmayan davranış örüntüleriyle çocuğa model olabilir.
- Çocuk öfke duygusu içerisindeyken onunla tartışma fikri doğru olmayabilir. Sakinleştiğinde uygun bir ortamda, kişiliğine yönelik suçlayıcı ifadelere yer vermeden davranışının olumlu ve olumsuz yönleri hakkında konuşulabilir ve davranışın sonuçlarını düşünmesi sağlanabilir.
- Çocuğun öfke anındaki isteklerini yerine getirmek iyi bir fikir olmayabilir, aksi halde saldırgan davranışları pekiştirilmiş olacaktır.
- Saldırgan çocuğu yatıştırmak için çocuğa fiziksel şiddet uygulamak gibi başka bir saldırgan tutum sergilenmesi çocuğun düşmanlık beslemesine yol açabilir.
- Çocuğa sevgi ve güven duygularının yanı sıra onun varlığına saygı duyulması saldırganlığın azalmasında faydalı olacaktır. İhtiyaçlarını ve isteklerini karşılamasında, gerekli durumlarda ve çocuk ihtiyaç duyduğunda yardım edilebilir. Karşılaştığı anlamsız engeller çocuğun öfkesini tetikleyecektir.
- Çocuğun yaşına ve zihin olgunluğuna uyumlu görevler verilerek saldırganlık güdülerinin, enerjisinin olumlu yönde tatmini sağlanabilir.
- Saldırganlık eğilimi gösteren çocuklara sahip aileler grupla psikolojik danışma uygulamalarına katılabilirler.
KAYNAKÇA
- Babaroğlu, A. (2014). Çocuk psikolojisi ve ruh sağlığı (Üçüncü baskı). Ankara: Vize Yayıncılık.
- Eşkisu, M. (2009). Liseli öğrencilerin zorbalık düzeyleri ile aile işlevleri ve algılanan sosyal destek arasındaki ilişkinin incelenmesi (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). İstanbul Üniversitesi, İstanbul.
Görsel Kaynakça:
- https://im.haberturk.com/2015/05/19/ver1432043036/1080153_940x531.jpg
- http://basaksehirazizsancar.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/34/36/762639/resimler/2017_02/k_10142807_k_09160906_862489b42025b94347d2bf7fbc1687c2.jpg
Nursena ALUÇLUER
Psikolojik Danışman
Bir yanıt yazın