
Film Künyesi
Yönetmen: Darren Aronofsky
Oyuncular: Jared Leto, Ellen Burstyn, Jennifer Connelly, Marlon Wayans
Türü: Dram / Psikolojik Gerilim
Yapım : 2000, ABD
Süre: 101 dk
Imdb: 8.3
Ödüller: Bağımsız Ruh En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü, En İyi Yönetmen Çevrimiçi Film Eleştirmenleri Topluluğu Ödülü, En İyi Kurgu Çevrimiçi Film Eleştirmenleri Topluluğu Ödülü.
“Bu gerçek değil hem gerçek olsa da sorun değil… Her şey düzelecek, göreceksin. Sonu güzel bitecek.”
Darren Aronofsky’nin yönetmenliğinden izlediğimiz Hubert Selby’nin romanından uyarlanan Requiem For A Dream, Türkçe’ye “Bir Rüya İçin Ağıt” olarak çevrilmiştir. Çeviriyi daha derinden inceleyecek olursak ana karakterlerin her birinin bir rüya içerisinde yaşadığı, daima sahip olma üzerine odaklandıkları ve bir süre sonra bu maddelere bağımlı olarak yaşamlarını sürdürdüklerini söylemek doğru olacaktır. Filmde uyuşturucu bağımlısı bir genç ve televizyon bağımlısı bir annenin arasında günden güne açılan uçurum, uyuşturucuya bağımlı oldukları kadar da birbirlerine de bağımlı olan iki gencin aşk hikâyesi ve bu gençlerin yine uyuşturucu bağımlısı siyahi arkadaşlarının hazin sonu ele alınarak seyirciye aktarım yapılmıştır. Ancak bu öylesine derin bir aktarım olmuştur ki, sakin ve olağan sahneler ile başlayan film sinema tarihinde eşi benzeri görülmemiş 2000 geçiş sahnesi (cut) ile izleyenlerin yüreğini ağzına getirmiş, adeta zihnimizde depremler oluşturarak bolca gerilim anları yaşatmıştır. Film, genel itibari ile bağımlılık üzerine kurgulanmış olsa da bağımlılığın birden çok çeşidini ve birleşimini işlemiştir.
Amerikan Denetleme Kurulu tarafından filme NC-17 ibaresi ile yaş sınırı koyulmuştur ve oldukça ağır, zihni allak bullak eden sahneleri sebebiyle yönetmenden bazı sahneleri kesmesi istenmiştir. Ancak yönetmenin bütünlüğü ve mesajı bozmamak adına bu teklifi kabul etmemesi filmin sınıflandırma dışı gösterime girmesine neden olmuştur. Bu etkenler de filmin günümüze dek kült bir film olarak gelmesini, psikolojik gerilim türünde bir filmle baş başa kalmamızı sağlamıştır.
‘‘Yazı spoiler içermektedir’’
Filmde bağımlılık yahut özgürlük, var oluş yahut yok oluş gibi birbirine karşıt anlamlar taşıyan ancak bir o kadar da iç içe geçmiş olgular Sara, Harry, Marion ve Tyrone olmak üzere dört ana karakter üzerinden işlenmiştir. Teknoloji bağımlılığı kitle iletişim aracı olan televizyon üzerinden anlatılırken, madde bağımlılığı ise kokain, eroin bağımlılığı ve LSD kökenli zayıflama ilaçları üzerinden anlatılmıştır. Psikanalitik kurama göre incelediğimizde dört ana karakterin de oral dönem yaşantılarında –filmde gösterilmese de- saplantılar olduğu ve bu dönemin sağlıklı atlatılamamasından kaynaklı olarak ileriki yaşamlarında bağımlılık davranışı ile mücadele etmek durumunda kaldıkları görülmüştür.
Anne karakterindeki Sara’nın eşinin ölümünden sonra yaşamındaki tek gayesi televizyonda her gün aynı saatte aynı programı izlemek ve bir gün o televizyona çıkabilmek olmuştur. Televizyon tarafından hem zihni hem bedeni öylesine uyuşturulmuştur ki ne oğlunun uyuşturucu bağımlısı olduğunun farkına varabilmiştir ne de her geçen gün artan ve sağlığını riske atan fazla kilolarının. Öyle ki, oğlu Harry uyuşturucu almak için para bulamadığı her seferde annesinin televizyonunu satarak uyuşturucu almış ve ailesinde bulamadığı huzuru dolaylı yoldan da olsa uyuşturucu ile elde etmiştir. Sara ise her seferinde gidip televizyonu geri satın almış, son çareyi ise televizyonu zincirlemekte bulmuştur. Aslında bağımlılık düzeylerinin ne denli yakın ve ürkütücü olduğu filmin ilk sahnelerinde ortaya konmuştur. Sara’nın televizyon izlerken daima tekli koltuğuna oturması yaşamındaki katlanılmaz tek başınalığı ile de birebir bağdaştırılabilir. Sara’nın bir gün telefonunun çalması ve o çok sevdiği televizyon programından televizyona çıkmak için teklif alması onun için hayatında bir dönüm noktası olmuştur. Sara, haberi alır almaz Harry’nin mezuniyetinde giydiği kırmızı elbiseyi altın sarısı ayakkabıları ile denemiş ve elbisenin fermuarı kapanmayınca zayıflamaya karar vermiştir. Arkadaşının tavsiyesi ile zayıflama ilaçlarına başlamış ve yaşam amacı o elbisenin içerisine girerek eski mutlu günleri ile yaşayacağı mutlu günleri harmanlayabilmek ve tüm dünyaya kendisini beğendirerek id’inin arzularını karşılayabilmek olarak şekil almıştır. Sara’nın içe dönük ve ihmalkâr bir tip olması, geçmiş yaşamındaki aşağılık duygusuna karşın üstünlük çabası geliştirme isteğini filmden bir kesit alarak inceleyelim: “Milyonlarca kişi beni görecek ve benden hoşlanacak. Onlara senden bahsedeceğim ve babandan. Bize nasıl iyi davrandığından… Hatırlıyor musun? Bu, sabahları kalkmak için, kırmızı elbiseyi giymek, gülümsemek ve zayıflamak için iyi bir sebep. Elimde ne var ki? Yalnızım ve yaşlanıyorum. Kimsenin bana ihtiyacı yok. Kırmızı elbiseyi, seni ve babanı düşünmekten hoşlanıyorum…” Sara, nihayetinde o elbisenin içine girmeyi başaracaktır ancak ilaçların bağımlısı olarak, halüsinasyonların kapanına kısılarak ve delirerek. Sara, bu yaşamdaki son gayesini de başarı ile yerine getirememiş ve ruh sağlığından olmuştur. İdealleştirdiği benliği ve gerçek benliği arasındaki fark onu nevrotik bir birey haline getirmiştir. Çıldırmış bir kadın olarak kapatıldığı hastanede filmin son dakikalarında oldukça ürkütücü bir şekilde defalarca kez elektrik şokuna maruz bırakılmıştır.
Harry, kız arkadaşı Marion ve arkadaşları Tyrone için ise yaşam maddeden ibaret hale gelmiştir. Harry ve Tyrone bunu ticarete dökmüşken ve iyi de kazanıyorken işler bir anda sarpa sarmıştır ve tüm ipler kopmaya başlamıştır. Marion da hiçbir zaman sağlıklı bir aile yapısına sahip olmamıştır, aile onun için salt para kaynağı demektir. Uyuşturucuya sahip olabilmek için para bulmak zorundadır ve bu sebeple üvey babası ile birlikte olarak hayattaki var oluşunu bedeninin özgürlüğüne tercih etmiştir. Sevgilisinin ne yaptığını bilen Harry, hem uyuşturucu krizlerinin hem de sevdiği kadını başkasıyla paylaşmak zorunda kalmanın verdiği çaresizlikle, “eylemsizlik” içindedir. Uyuşturucu bulmak için Tyrone ile şehir dışına doğru kaçan Harry kolundaki iltihaplı yaradan dolayı fenalık geçirir ve hastaneye giderler. Hastanede Tyrone kaçakçılıktan tutuklanır ve Harry’nin kolu kesilir. Marion ise daha çok uyuşturucuya sahip olabilmek için siyahi uyuşturucu piyasası liderinin seks oyuncağı haline gelmiştir.
Dört ana karakter de kendisini bir bir bu bataklığa teslim etmiş ve varoluş çabası verirken yok oluşa kendi elleri ile imza atmıştır. Bireyin kurtarıcısının da –süperego- , celladının da –id- kendi içinde olduğunu final sahneleri seyirciye tekrar ve tekrar göstermiştir. Filmin son dakikalarında Sara’nın ve Harry’nin hastanedeki yatağında, Tyrone’nin hapishanedeki yatağında, Marion’un evdeki yatağında eş zamanlı olarak cenin pozisyonunda yatması bebeklik dönemindeki masumluğa ve sorumluluktan kaçışa ihtiyaç duyduklarının göstergesi olabilir.
Son olarak Erich Fromm’un Özgürlükten Kaçış kuramı çerçevesinde filmi değerlendirecek olursak; dört ana karakterimizin asıl bağlarından ayrıldıktan sonra bireyleşme sürecinde yalnızlaştıkları yansıtılmıştır. Bu doğrultuda çaresizlik, kaygı gibi duygular çerçevesinde karakterlerin “yıkıcılık” kaçış mekanizmasını kullandıkları, yaşamlarını bastıran bireysel-toplumsal koşullara karşı düşmanlık besleyerek yaratıcılıktan uzaklaştıkları, bu yaşamda kendilerini kanıtlayamadıkları için de dibe çöktükleri gözler önüne serilmiştir.
MİNE TEKİN
PSİKOLOJİK DANIŞMAN