
Annesi gözden kaybolduğu anda çılgınlar gibi ağlayan bebeklere ya da yeni girdiği sosyal ortamlarda anne babasının bacaklarına sarılan çocuklara hepimiz zaman zaman şahit olmuşuzdur. Bu gibi durumlarda aileler genellikle çocuklarının kendilerine aşırı bağlı olduklarını söylerler. Peki, bağımlılık ve bağlılık nedir, normal midir, yoksa tehlikeli bir durum mudur?
Bağımlılık ve bağlılığın aynı şey olmadığına dikkat çeken Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Genel Başkanı Dr. Cem KEÇE; “İlişkilerde bağlılık, bir kişiye özgürce sevgi ve saygı ile yakınlık duymak ve yakınlık göstermek demektir; bağımlılık ise, başka bir kişiye bağlı olmak, muhtaç olmak, özgür ve özerk olmamak demektir.” şeklinde bağlılık ve bağımlılığı açıklamaktadır.
Kişinin kendisine güvenebilmesi ve kendi kendine yetebilme yeteneğinin gelişebilmesi için bebeklik ve ilk çocukluk yıllarında güvenli bir bağlanma ve duygusal bağımlılık ön koşul olabilmektedir. Yaşla birlikte çocuğun bağımlı davranışlarında bir azalma görülebilir. Ancak bazı ebeveynler kazanılması gereken bu bağımsızlığı engelleyerek bağımlılığın sürdürülmesine neden olabilirler. Kişinin bağımlılığı ile kendi kendine yetebilmesi arasında bir denge olması gerekir. Eğer bu denge bağımlılık yönüne kayarsa ortaya bazı problemler çıkabilir. Çok küçük çocuklar için aşırı bağlılık normal, hatta sağlıklı bir durumdur. Fakat çocuk okul çağına geldiğinde bu durumun devam etmesi sorunlara neden olabilir (Kuzucu, 2003).
Ebeveynlerine aşırı bağlı çocuk evde, okulda yaşından çok daha çocuksu davranışlarda bulunabilir. Çocuk evden ayrılmamak için huysuzluk yapar, zaman zaman karın ağrısı, baş ağrısı gibi belirtiler gösterir. Okula gitmemesi için izin verildiğinde bu belirtiler kendiliğinden geçer. Arkadaşlıklarını sürdürmede güçlük çeker. Okul ödevlerini tamamlamada yetersizlik duyar. Sınıf içinde bağımsız düşünemez (Kuzucu, 2003). Okulda olumsuz davranışlarda bulunmadığı için öğretmeninin koruyuculuğu altına girer. Genellikle girişken değildir ve kendine güveni yoktur. Kolay işlerde bile kendi başına davranmaktan, sorumluluk almaktan korkabilir.
Kimi zaman, sıkılganlığı ve çekingenliği o kadar ileri safhalara varır ki çocuk, kendi aile üyeleri dışında kimseyle konuşmaz. Sürekli sevilmek ve okşanmak ister. Usluluğu ve ürkekliği nedeniyle hep kollanır. Çevrenin bu kollayıcı tutumu, çocuğu daha çekingen yapabilir. Çocuk zamanla bu zayıflığını ve güvensizliğini bir savunma aracı olarak kullanmayı öğrenir. Yanında kendisini kollayacak biri olmadan yapamayabilir, evde de genellikle ebeveynlerine sokulur. Uyku zamanı zorlanır, anne babasından ayrı uyumak istemez. Ona göre kendi aile üyeleri dışındaki herkes güvenilmez ve yabancıdır. Anne babasının kendi yerine karar vermesini bekler. Anne babası yanında olmadan herhangi bir sosyal ortama girmek istemez. Bağlandığı kişilerden ayrılması söz konusu olduğunda aşırı kaygı hisseder. Bu yüzden sevdiklerinden ve evden ayrılmak istemez, evden ayrıldığında sevdiklerinin başına önemli zararlar geleceğine inanır. Evde yedirip içirilen, bir dediği iki edilmeyen, okulda öğretmeninin gözdesi olup çıkan çocuk bağımlılık çemberini kolay kıramaz (Yörükoğlu, 1998).
Çocuğuna fazla zaman ayıramayan aile, suçluluk duygusuna kapılarak çocuğun her isteğini yerine getirmeye başlar bu da çocuğun ailesine aşırı bağlı olmasına neden olur. Zamanında yavaş yavaş bağımsızlığa alıştırılmamış ve özerkliğinin gelişmesine fırsat verilmemiş çocuklar, önemli kararlar almaları ve bireysel seçim yapmaları gereken durumlarda bocalayabilir ve yetersizlik duyguları yaşayabilirler. Bu çocuklar için toplum önünde konuşma, karşı cinsten arkadaş edinme, bağımsız iş yapma, aileden ayrılıp uzak yerlere gitme gibi konular büyük sorunlar haline gelebilir.
Çocuğunuzun size bağımlı olmasını istemiyorsanız:
- Yapabilecekleri işleri kendi kendilerine yapmalarını sağlayın. Her işi onların yerine yapmaya çalışmayın.
- Sürekli çocuğunuzun başına bir şey gelecekmiş gibi davranmayın. Aşırı koruyucu olmak doğru bir yöntem değildir.
- Çocuğunuzun sorunlarla kendi kendisine başa çıkmasına fırsat tanıyın.
- Büyüdüğünü kabul edin ve hep küçük bir bebekmiş gibi davranmayın.
- Becerilerinin gelişmesi, sosyalleşmeleri için fırsat tanıyın. Birlikte sosyalleşebilecekleri yaşıtlarının olduğu ortamlara girmelerini sağlayın.
- Yürüyebildiği halde sırf istiyor diye kucağınızda taşımayın.
- Her yaptığına müdahale etmeyin. Bazı hatalarının kendilerinin farkına varmasını sağlayın.
- Arada bir yanınızdan ayırın, arkadaşlarıyla siz olmadan oynamasına izin verin.
Her ebeveyn çocuklarıyla sağlıklı bağlanma gerçekleştiremeyebilir ve bu doğrultuda iki taraf açısından da bağımlı bir ilişki paterni ortaya çıkabilir. Kontrol altına alınmış olan ebeveyn-çocuk ilişkisine, “bağlılık” diyoruz ki, anne-babanın çocuğuyla kurduğu sağlıklı ilişki karşılıklı bağlılıkla mümkündür. Özetle; “bağımlılık” kaos, “bağlılık” huzur doğurur. Çocuklarınızın size bağımlı olduğunu düşünürken aslında siz ona bağımlı olabilirsiniz.
Tüm bunlar doğrultusunda çocuğunuz size bağlı mı, bağımlı mı olduğu sorusunu kendinize sormanızı istiyorum. Bağımlılık yerine bağlılığı öneriyoruz. Anne, baba ve çocuklar birbirlerine sağlıklı bir şekilde bağlı olmayı öğrenmelidir.
Gülsüm İrem KUMRU
Okul Öncesi Öğretmeni