
Bireyin gününün neredeyse tamamını sanal dünyada geçirmesi, telefon, tablet ve bilgisayardan uzak duramaz hale gelmesi dijital bağımlılık olarak tanımlanır. Günümüzde ekranlarla tanışma yaşının gittikçe düştüğü herkesçe bilinen bir gerçektir. İnternetin olduğu bir dünyaya doğan Z kuşağı, hayatının büyük bölümünü internet ve mobil teknolojilerine maruz kalarak geçirmektedir. Bugünün bebek ve okul öncesi çocukları olan Alfa jenerasyonu ise tüm teknolojilere ilaveten mobil cihazlarla bebekliklerinden itibaren tanışmaktadır. Konuya ilişkin bir araştırma, ABD’de bir yaşından küçük bebeklerin %29’unun ekran başında günde ortalama 90 dakika geçirdiği bulgusuna ulaşmıştır (Rideout, 2011). Ayrıca çocukların sağlıklı gelişimi için en kritik dönem olan 2 ila 6 yaş arasındaki çocukların ortalama 4 saatlerini ekran başında geçirir hâle geldikleri de eldeki veriler arasındadır (Rideout, 2003).
Dijital Ortam ve Ebeveyn Tutumları
Bir çocuğun dijital ortamlarda olmasını engellemekle, sokağa çıkmasını engellemek arasında tahmin edildiği kadar fark yoktur. Üstelik ebeveynler her ikisini de kısıtlamaya çalışıyorlar. Yanlış olan, sokağa ya da dijital ortamlara çıkmak değil; asıl mesele, sokakta ya da dijital ortamlarda kendimizi koruyacak ve fayda sağlayacak şekilde bulunmanın önemli bir eğitim süreci gerektirmesidir.
Birçok çocuk, bu doğrultuda ilk olarak sürekli anne babalarının yanına gider ve onlarla oyun oynamak ya da soru sormak ister. Ancak günümüzde telefon, tablet ve televizyon gibi araçların oldukça kolay ulaşılabilir hale gelmesiyle, ebeveynler çocuklarını bir nevi “savuşturma” yöntemi olarak bu cihazlarla meşgul etmektedirler. Çocuklara sırf vakit geçirsin, sussun, ağlamasın, yemek yesin ya da meşgul olsun amacıyla tablet ya da telefon benzeri teknolojik aletler verilmemelidir. Küçük yaşlarda can sıkıntısını gidermek için dijital cihazlarla vakit geçirmeye başlayan çocuk, doğal olarak yaşamının ilerleyen dönemlerinde de aynı davranışını sürdürecektir.
Dijital Bağımlılığın Zararları ve Çözüm Yolları
Çocukların dijital ortamda yaptığı etkinlikler aslında uygun bir şekilde gözlendiğinde oldukça faydalı olabilir. Ancak yapılan araştırmalara göre 6-15 yaşları arasındaki çocukların çok büyük bir kısmı interneti sadece oyun oynamak amaçlı kullandıkları tespit edilmiştir. Dolayısıyla günümüzde artış gösteren internet bağımlılığının asıl sebebi internetin yaygınlaşmasından ziyade anne babaların çocuklarına yeterli ilgiyi göstermemesidir. Çocukları hem ebeveynler hem de öğretmenler olarak artık demode olmuş bir yöntemle eğitiyor, onları gelecekte yeterli olamayacak olan becerilerle donatıyoruz. En büyük sıkıntımız, geleceğin nasıl olduğunu öngörmekte zorlanmamız ve çevre koşullarını anladığımızda da çok geç kalmamızdır. Horzum’un (2011) çalışmasında vurguladığı üzere, bir teknoloji bağımlılığı çeşidi olan bilgisayar oyunlarının olumlu yönlerine rağmen gerek psikolojik gerekse biyolojik açıdan birçok olumsuz etkisi bulunmaktadır. Fiziksel aktivite eksikliğine bağlı gelişim sorunları, duruş bozuklukları, göz kuruması, baş ağrısı gibi bedensel problemlerin beraberinde kişilik bozuklukları, saldırgan tutum geliştirme, çabuk sıkılma ve gerçeklerden kaçma isteği ve artan kaygı düzeyi gibi psikolojik problemler de öne çıkan olumsuz etkiler arasında sayılabilir. Bu sorunlarla paralel gelişen öğrenme bozuklukları ve düşük akademik başarı da teknoloji bağımlılığın mental bakımdan etkisini açığa çıkaran göstergelerdir (Chiu, Lee & Huang 2004; Jackson, von Eye, Fitzgerald, Witt & Zhao, 2011).
Değişen çevre koşullarını, çocukların hangi yetkinliklere ihtiyaç duyduklarını, bu yetkinlikleri nasıl geliştirebileceklerini bulmalıyız. Çocuklarda teknoloji kullanımının tamamen yasaklanması, bu tür uygulamaların çocuklarda genellikle ters etki yapması sebebiyle önerilmemektedir. Çocuğu cezalandırmak amaçlı internete girmesi tamamen yasaklanmamalıdır. Bu durum, çocuğun internet kullanımını bir ödül olarak görmesine sebep olabilir. Bununla birlikte, çocukta inatçı davranışlar gelişerek uygun bulduğu ilk fırsatta hemen dijital ortama giriş yapabilir. Dolayısıyla; çocuğa internet kullanımını tamamen yasaklamak da internet kullanımını tamamen özgür bırakmakla aynı derecede olumsuz sonuçlara sebep olabilir.
Ekran Süreleri ve Ebeveyn Rol Modeli
Günlük kullanılan internet süresi ve ekran başında kalma süresi sınırlandırılmalıdır. Çocuğa sürekli ekran başında kalmanın olumsuz bir şey olduğu uygun bir dille izah edilmelidir. Türk Pedagoji Derneği’nin tavsiye ettiği yaşlara göre çocukların ekran başında geçirebilecekleri süreler:
- 0-3 yaş: Olabildiğince ekrandan uzak tutulmalıdır. Ekran başında vakit geçirmemelidir.
- 3-6 yaş: Günlük toplam süre 20-30 dakikayı geçmemelidir.
- 6-9 yaş: Günlük toplam süre 40-50 dakikayı geçmemelidir.
- 9-12 yaş: Günlük toplam süre 60-70 dakikayı geçmemelidir.
- 12 yaş ve üzeri: Günlük toplam süre 120 dakikayı geçmemelidir.
Özellikle küçük yaştaki çocuklar olmak üzere her çocuğun anne babasını rol model olarak gördüğü bilinmektedir. Dolayısıyla çocukların anne ve babalarının sergilediği davranışları taklit etmeleri ya da onlarla benzer aktiviteleri yapmak istemeleri oldukça doğal bir durumdur. Bu durumun bir sonucu olarak; eğer bir çocuğun anne babası çocuğun yanındayken sürekli internet kullanıyorsa, bilgisayarla meşgulsa ya da hep televizyon izliyorsa, bu durum çocuğu da etkileyecektir. Bu sebeple çocukların yanındayken mümkün olduğunca dijital araçların kullanılması sınırlandırılmalı ve çocuğu meşgul tutacak eğitici aktiviteler yapmaya özen gösterilmelidir.
Çocukların dijital bağımlılığını önlemede sizce en kritik adımlar nelerdir?
Gülsüm İrem KUMRU
Okul Öncesi Öğretmeni