Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

Adalete Güvenmediğimiz Bir Ortamda Psikoterapi Nasıl Çalışır? – Psikolektif’ten – Sayı – 14

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Toplumsal olarak zorlu günler geçirdiğimiz, korku ve dehşet duygularını yönetmekle sınandığımız bir dönemden geçiyoruz. İnsanın karanlığına duyarsızlaşmaya, gölgeyle buluşmaya, haberleri yok saymaya, olayların tüm detaylarında kaybolmaya, geçmişte yaşadığımız travmatik olayların yaralarını sarmaya ya da özel hayatımızda var olan mücadeleye devam etmeye çalışıyoruz. Samuel Beckett’in sözü gibi dünyadayız ve işte bunun bir tedavisi yok. Tam da bu noktada son günlerde hissettiğim çaresizliği en iyi özetleyen soruyla bu yazıyı yazmaya karar verdim. Adalete güvenmediğimiz bir ortamda psikoterapi nasıl çalışır? Bu soru bir ruh sağlığı uzmanı olarak gündemde olan olaylar nedeniyle danışanların seansta anlattıklarının içeriklerinin haber başlıklarıyla ne kadar büyük ölçüde örtüştüğünü ve paylaşılma sıklığını değiştirdiğini gözlememle birlikte yaşadığım öfkeden doğdu.

Kötü muameleye maruz kalan insanların yıllarca taşıdığı yükü, üstünü örtmeye çalıştığı yarayı, acıyı, utancı, kederi dinlerken en çok etkilendiğim şey suçun sorumluluğunu bütünüyle kendine döndürmeleri oluyor. Suçu adalete teslim edemediğimiz için büyüyen mağdur suçlayıcılık kültürü, terapi seanslarında iyileşmeyi sağlamak için ele aldığımız ilk mesele oluyor. Peki mağdur suçlayıcılık nedir? Mağdur suçlayıcılık toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile derin bağlantıya sahip olup cinsiyet fark etmeksizin tecavüze maruz kalan kadına “o saatte dışarıda ne işi vardı” diyen sestir. Toplumda yaygın olarak kabul gören “erkeklerin haklı olduğu” düşüncesi, kadınların maruz kaldıkları şiddet veya taciz durumlarında suçu kendilerinde aramalarına neden olan adil dünya inancı ürünüdür.

Ne ekersen, onu biçersin; ilahi adalet ya da karma” olarak nitelendirilen adil dünya inancında, kötülüğün mutlaka cezalandırılacağına ya da daha tehlikelisi kötülüğe maruz kalanların genellikle kendi hataları veya seçimleri nedeniyle bu sonucu yaşadıkları düşüncesini doğurmaktadır. Bu düşünce biçiminin, adalet arayışının önüne ket vurduğunu, adalete duyulan güvenin azalmasıyla kötü muameleye maruz kalan bireylerin duygusal ve yaşamsal tüm yükü üstlenmelerine sebep olduğunu görüyoruz. Adalet sistemine güvenimiz tam olsaydı ve gerçek suçluların cezasını çektiğine şahit olsaydık, hak arayışını sürdürebilir acımızı bir nebze olsun dindirebilirdik.

Evlat acısı çeken annelerin acısını psikoterapi iyileştirebilir mi? Toplumsal gündemler nedeniyle yaşadığımız endişeleri psikoterapi yok edebilir mi? Acıyı ve endişeyi yok etmek psikoterapinin amacı değildir. Nasıl suçlulara ceza vermek tek çözüm değilse, aynı şekilde psikolojik olarak bireyi desteklemek kişinin ekolojisini ve yaşadığı toplumun gerçeğini değiştirmek için yeterli bir çözüm yöntemi değildir. Bireylerin ruhsal sağlığını desteklemek kolektif değişimi ve adaleti sağlamaz ancak travmatik olayların yarattığı etkileri azaltabilir. Peki ruh sağlığı uzmanları neler yapabilir?


Gelelim yazımızın ana meselesi olan soruya, bu soruyu yetkili mercimiz ChatGPT’ye sordum. İşte cevapları:

Adalete güvenin zayıf olduğu bir ortamda psikoterapi, birçok zorlukla karşılaşabilir, ancak yine de etkili bir şekilde çalışabilir. İşte bu tür bir ortamda psikoterapinin nasıl işleyebileceğine dair bazı önemli noktalar:

  1. Güvenli Bir Alan Oluşturmak: Terapist, danışanına güvenli, yargılayıcı olmayan bir alan sunarak duygularını ifade etmesine yardımcı olmalıdır. Bu, danışanın yaşadığı travmanın veya adaletsizliğin yükünü hafifletmesine yardımcı olabilir.
  2. Duygusal Destek Sağlamak: Danışan, adalet arayışında yaşadığı hayal kırıklıkları veya güvensizliklerle ilgili duygularını terapide açığa çıkarabilir. Bu süreç, danışanın hissettiği yalnızlık veya çaresizlikle başa çıkmasına yardımcı olabilir.
  3. Güçlendirme: Terapist, danışanın içsel güç kaynaklarını keşfetmesine yardımcı olabilir. Bu, danışanın kendine güvenini artırarak, yaşadığı olumsuzluklar karşısında dayanıklılığını güçlendirebilir.
  4. Gerçeklik Kontrolü: Adalet sisteminin işleyişi hakkında gerçekçi bir bakış açısı geliştirmek, danışanın duygusal yükünü hafifletebilir. Danışan, yaşadığı olayların sonuçlarını anlamada ve kabul etmede daha sağlam bir zemin bulabilir.
  5. Alternatif Destek Sistemleri: Danışana, toplumsal destek grupları veya diğer yardım mekanizmaları hakkında bilgi vermek, adalet eksikliğini hissettiği durumlarda ek bir destek sunabilir.
  6. Hedef Belirleme: Danışanın iyileşme sürecine dair kişisel hedefler belirlemesine yardımcı olmak, odaklanmasını sağlayabilir. Bu hedefler, bireysel iyileşme ve gelişim üzerine yoğunlaşabilir.
  7. Bilinçli Farkındalık: Terapide, danışanın duygu ve düşüncelerini anlamasına yardımcı olmak için bilinçli farkındalık teknikleri kullanılabilir. Bu, kişinin mevcut durumu daha iyi kavramasına ve başa çıkma becerilerini geliştirmesine yardımcı olabilir.

ChatGPT’nin soruma verdiği cevaplarda öncelikli olarak katıldığım nokta psikoterapinin adaletsizliğin yükünün hafifletmesine ve duygularını yönetebilmesine yardımcı olabileceği gerçeğidir. Bireyler öfke, utanç gibi duygularını sağlıklı bir şekilde ifade etmenin rahatlığını yaşayabilir. Mağdur suçlayıcılığın etkisinden kurtularak yaşantılarını gerçekçi bir şekilde değerlendirebilirler. Ancak ideal çözüm, faillerin ve hayatta kalanların yoğunluğunu/sıklığını minimize edecek koruyucu/önleyici ve kolektif değişim mekanizmalarını kurmaktan geçer.

Şafak ATAY

Uzman Psikolojik Danışman