Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

BİR ROMANTİK İLİŞKİ SORUNSALI OLARAK GELİN-KAYINVALİDE ROL ÇATIŞMALARI – Psikolektif Dergisi – Sayı – 2

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 4 Dakikadır.

Türk toplumu geleneksel toplum yapısından sanayi toplumuna yönelmiş bir geçiş toplumudur ve Türk aile yapısı hem geleneksel hem de çekirdek aile özelliği göstermektedir. Bu durum ister kırsalda ister kentte olsun aile içinde ilişkiselliğin devamını sağlamaktadır (Kağıtçıbaşı, 1996). Türkiye’de tarihsel süreçte sosyolojik açıdan birçok değişim meydana gelse de aile yapısı ve kadının toplumdaki cinsiyet rolleri pek fazla değişmemiştir. Bu durum ailenin çocuk yetiştirme tutumlarını da etkilemektedir. Genel olarak bakıldığında Türk gençlerinin hem duygusal hem de fiziksel anlamda bireyselleşebildiklerinden söz etmek güçtür. Aileler gençlerin pek çok konuda bireysel karar almalarını desteklediklerini ifade etseler de eyleme geçme noktasında aynı tutumu sergileyememektedir (Çelen ve Çok, 2006). Bu durum gençlerin meslek seçiminden, hangi üniversitede eğitim alacaklarına, eş seçimlerinden hangi şehirde yaşayacaklarına kadar geniş bir yelpazede kendini göstermektedir. 

Tarih boyunca Türk kültüründeki ataerkil düzen ve geniş aile yapısının etkisiyle kayınvalide ve gelin arasında zorunlu ve kaçınılmaz bir yakınlık söz konusu olmuştur. Doğurduğu oğulla aile içerisinde güç ve itibar kazanan annenin erkek çocuğuna özel bir düşkünlüğünden bahsetmek mümkündür. Annenin oğula bu ilgisi ve onun üzerinde baskın olma isteği evlilik öncesi ve sonrasında devam ettiğinde gelinle arasında gerilimli ilişkiler yaşanmaktadır (Aybey, 2015).  Bu anlamda kayınvalide ve gelin arasında yaşa ve konuma bağlı bir hiyerarşiden bahsetmek mümkündür. Tarihsel süreçte kayınvalide, yaşı ve konumu gereği idare eden ve hükmeden, gelin ise itaat eden konumunda olmuştur. Kayınvalide ve geline atfedilen bu rollerde herhangi bir sapma olduğunda gerilim ve çekişmeler yaşanmıştır. Günümüzde değişen kadın cinsiyet rollerine rağmen durumun pek de farklı olduğu düşünülmemektedir.

Gelin kayınvalide anlaşmazlığı, pek çok ailede geçimsizliğin baş sebeplerinden biri olarak kabul edilmektedir. Kimi zaman gelin kayınvalide meselesi yüzünden aile içinde kavgalar, huzursuzluklar, evden terkler ve boşanmalar meydana gelmektedir. Hatta bazı durumlarda mesele, aile içi cinayetlere, yaralanmalara, aileler arası kavgalara kadar varmaktadır.

Atasözleri de yüzyıllardır süregelen kayınvalide ve gelin arasındaki rol çatışmalarına geniş yer vermektedir: “Kaynana öcü, oğlu cici”, “Kaynana pamuk ipliği olup raftan düşse gelinin başını yarar”, “Gelin çiçek, her dediği gerçek; kaynana yılan, her dediği yalan”, “Ana yılan, sözü yalan; karı çiçek, sözü gerçek”, “Oğlan anası kapı arkası, kız anası minder kabası”, “Gelinin dini yok, kaynananın imanı” gibi (Akbalık, 2013).

Gelin ve kayınvalide arasındaki rol çatışmalarına sebep olan faktörler incelendiğinde bu faktörlerin oldukça çeşitli olduğu dikkat çekmektedir. Başlıcaları: başkasını yönetme isteği, ön yargılar, kişilik farkları, gelinine baskın olma arzusu, gelinin bağımsız olma isteği, kayınvalidenin kıskanması, iki tarafın birbirini rakip olarak görmesi, kayınvalidenin hem oğlan annesi olması hem de yaşının verdiği tecrübeden dolayı sözünün dinlenmesini istemesi, gelinin rahat, bağımsız yaşamak istemesidir. (Kuru, 2016).

Gelin kayınvalide ilişkisinde her iki tarafında birbirine ön yargılı yaklaşması önemli bir konudur. Gelin- kayınvalide arasında kendini gerçekleştiren kehanet hikayelerine çok sık rastlanmaktadır. Oğlunu evlendiren kayınvalide “gözüm gibi büyüttüğüm çocuğumu genç bir kadın elimden alıyor”, gelin ise “bir kalpte iki kadın olmaz, annesinden koparamazsam eşime sahip olamam” düşüncesiyle hareket ederse kehanetler kendini gerçekleştirmeye başlamaktadır. Bu vb düşünceler dile getirilmese bile beden diline yansımaktadır. İletişimde beden dilinin etkisi sözel dilden fazladır ve insanın davranışlarını bilinçaltı yönetmektedir. Mesela oğlunun elinden alınacağını düşünen kayınvalidenin bunu bakışlarına yansıtması çok kuvvetli bir ihtimaldir. Bu bakışları algılayan gelin de de kayınvalidesine karşı olumsuz duygu ve düşünceler oluşmaktadır. Bu gibi davranışlar, gelinin eşini annesinden uzaklaştırma çabalarını körüklemekte ve ortada hiçbir sebep yokken tartışmalar yaşanmaktadır (Tarhan, 2012).

İkinci önemli nokta gelin-kayınvalide ilişkisini bir güç ilişkisi olarak değerlendirmektir. Faucault (1984), ailelerin her türlü güç ilişkisinin yaşandığı alanlar olduğunu belirtmektedir. Erkek ile kadın arasındaki güç dengelerinin yanı sıra aile içinde gelin- kayınvalide arasında da güç mücadelesine dayanan çatışmalar mevcuttur. Aile içindeki kadınların güç dengeleri değişkendir ve günden güne dönemsel olarak değişiklik göstermektedir. Kayınvalide sürekli olarak ilişkideki güçlü kişi değildir. Örneğin çocuk doğuran bir gelinin konumu güçlenmektedir. Kayınvalide yaşlandığında geline ihtiyaç duyar hale geldiğinde yine güçsüz konuma düşmektedir. Bu noktada gelin kayınvalide arasındaki güç ilişkisinde, bedene yüklenen anlamlar, güzellik, kültür, eğitim seviyesi, sosyo-ekonomik düzey gibi başka belirleyicilerin varlığından da söz etmek mümkündür (Ateş, 2003).

Yüzyıllardır süregelen bu rol çatışmalarına yönelik çözüm önerileri sunacak olursak;

  • Gelin kayınvalide ilişkisinde problem olmaması için en azından birinin iyi zanla art niyetsiz hareket etmeye başlaması gerekmektedir. Gelin iyi niyetle hareket ederse davranış dili kayınvalidesini de olumlu yönde etkileyecek ve o da daha pozitif davranmaya başlayacaktır. İyi niyet kuralını kayınvalide başlatırsa bu kez de gelin ona uyum sağlayacaktır. Unutulmamalıdır ki  kaygı ve korkunun arttığı yerde güven zayıflamakta, güvenin zayıflaması ise iyi niyeti ortadan kaldırmaktadır (Kuru, 2016).
  • Gelin kayınvalide ilişkilerinde önyargıları ortadan kaldırmak gerekmektedir. Bu konudaki en önemli neden ortak menfaatlerdir. Kayınvalide için oğlunun gelin için ise eşinin mutluluğu öncelikli olmalıdır. Bu hususta karşılıklı saygı korunmalıdır.
  • Erkek objektif olmalı, annesi ve eşiyle ilişkisini dengede tutmalıdır. Anne ve eşin rol ve sorumlulukları farklıdır. Bu noktada kıyaslanacak ya da rekabet doğuracak tutum ve davranışlardan uzak durmalıdır.
  • Gelin annesiyle kurduğu ilişkinin tıpatıp aynısı kayınvalidesinden beklememeli,  kayınvalidesinin içinde yetiştiği kültürün annesininkinden farklı olduğunu kabul etmelidir. Kayınvalidesini kendi beklentilerine göre şekillendirmekten, standartlarını dayatmaktan kaçınmalı onu olduğu gibi kabul edip anlamaya çalışmalıdır.
  • Gelin huzursuzluk olmasın diye kayınvalidesinin her isteğini yerine getirmekten kaçınmalı, gerekli durumlarda sınır koyup doğru duruş sergilemelidir. Duyguları bastırmak, rahatsızlık veren şeyleri sineye çekmek sağlıklı bir iletişim şekli değildir ve beraberinde birçok psikopatolojik problemi getirmektedir. Bu nedenle sorun olduğu zaman karşılıklı bir şekilde açık açık konuşmak ve hatayı ortadan kaldırmaya çalışmak gerekmektedir.
  • Hem kayınvalide hem de gelin mahremiyet kavramına özen göstermeli, evli çiftin özel hayatları olduğunu, çiftlerin öncelikli sorumluluklarının yeni kurdukları ailelerine karşı olduğunu unutmamalıdır. Bu elbette ki ebeveynlerle duygusal olarak tamamen kopmak demek değildir. 
  • Gelinler kayınvalidelerinin tecrübelerinden yararlanmaya açık olmalı, onu zaman zaman takdir etmeli, fikrini almalı, önemli konuları danışmalıdır. Kayınvalideler ise gelinlerini kızı gibi görmeye çalışmalı, bazı hataları olduğunda gençliğine ve acemiliğine vermeli, birçok konuda geçlerin daha pratik düşünebileceklerini kabul etmeli, sorunları büyütmemelidir.

Büke ÇETİN YILMAZ

Uzman  Psikolojik Danışman

Gelişim/Klinik Psikolog