Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

Bir İdam Mahkûmunun Son Günü – Tiyatro Oyunu İnceleme – Psikolektif + – Sayı – 14

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Yazan: Victor Hugo

Yöneten: Mehmet Köseoğlu

Uyarlayan: Tayfun Türkili, Beyza Kara

Oyuncular: Sezai Aydın, İskender Bağcılar, Murat Şen, Naci Taşdöğen

Oyunun süresi – Perde sayısı: 57 dk. –  (Perde yoktur.)

Yer: TGRT- Radyo Tiyatrosu

Bir İdam Mahkûmunun Son Günü, bir hapishanede hayatının son altı haftasını geçiren bir idam mahkûmunun korku ve acılarının öyküsüdür. Tiyatro boyunca adından söz edilmeyen mahkûm, Bicêtre hapishanesinde yaşadığı, yaptığı ve gördüğü şeyleri kendi bakış açısıyla ifade etmektedir.

‘‘Yazı Spoiler İçermektedir.’’

Bir İdam Mahkûmunun Son Günü; hasta ve aç çocuğu için yiyecek çalmak isterken yanlışlıkla birini öldüren bir mahkûmun cezasının kesinleşmesi ve uygulanması sürecini dile getirmektedir. Kitabı ile kıyaslandığında oyunda kurgu ve düzenlemelerle esere eklemeler yapıldığı gözlemlenmektedir.

Her ne kadar bir idam mahkûmunun son günü olarak adlandırılsa da oyunda mahkûmun aldığı ölüm cezasının temyize başvurulmasından, kararın çıkıp idamın gerçekleştiği 6 haftaya kadar geçen süreçte mahkûmun kafasını kemiren düşüncelerin ince ince işlenerek dinleyicilere aksettirildiği bir eser demek doğru olacaktır.

Mahkeme sahnesinde; başına ne geleceğini korkuyla, heyecanla ama ufak da olsa bir umutla bekleyen mahkûm ve avukatı arasında geçen konuşmayla giriş yapılmaktadır esere. Oyunda ilk dikkati çeken yer avukatın belki ömür boyu kürek cezası almanı sağlayabiliriz minvalindeki sözlerine mahkumun; asla, kürek mahkumu olmaktansa ölmeyi yeğlerim ifadelerini kullanmasına karşılık, ölüm cezası aldıktan sonra süreç boyunca adeta bir obsesyon gibi ölümü düşünmesi olmuştur. Hatta oyunun ilerleyen bir noktasında kürek mahkûmu olmanın en azından yaşamak, güneşi görmek imkânı sunmasından dolayı tercih edilebileceği bahsi geçmektedir.

‘‘Biri hakkında verilen idam kararı aynı zamanda o kişinin ailesini, sevdiklerini de cezalandırmak oluyor’’ sözlerini eserdeki en etkileyici noktalardan biri olarak değerlendirmek mümkündür.  Oyunun pek çok noktasında hümanizm yaklaşımının etkileri görülmektedir. Hümanizm, insan onurunu, biricikliğini, özgürlüğünü temele alan bir yaklaşımdır. İnsanın özgür bir varlık olması sebebiyle kendi davranışlarının sorumluluğunu alması gerektiği anlayışına sahiptir. İdama; bir insanın hayatına son vermek olması ve onun kendisini değiştirme şansını elinden alması sebebiyle karşı çıkılmaktadır. Bir İdam Mahkûmunun Son Günü adlı oyunun, bir suçun cezasına karar verilirken dahi insani yolların ve şartların bulunabileceğini vurgulaması yönüyle oldukça kıymetli bir eser olduğunu söylemek gerekmektedir.

Ölüm cezasının verilip kararın temyiz yolunun açık olması mahkûma altı haftalık bir zaman kazandırmıştır. Bu süreçte mahkûmun müzmin bir umutla kendisinin affedileceğini beklediği görülmüştür. Umut kavramı; bireylerin hedeflerine ulaşmak için alternatif yollar bulmasına ve motive olmasına kaynaklık teşkil eden bir bilişsel süreç olarak tanımlanmaktadır.  Yüksek veya düşük umut seviyesi bireylerin yaşamlarında amaçlarına ulaşmak için yaptıkları eylemlerine yansımaktadır (Bülbüloğlu, 2018). Oyunda mahkûmun umudunu korumak suretiyle yaptığı eylemlere; gardiyanlarla aynı odada kalan diğer mahkûmlar hakkında konuşmasını, kendisini onlarla kıyaslamasını, hislerini kaleme almasını örnek vermek mümkündür. Her ne kadar umudunu korumaya çalışsa dahi zaman geçtikçe her bir saat, her bir dakika mahkûmu değişik ruh hallerine sokuyor, mahkûmun; kaygı, korku, sıkıntı içerisinde kendisini tamamen boğulmuş hissettiği fark edilmektedir.

İdamına altı hafta kalmış birinin hislerini, yaşadıklarını kaleme alması oyunun başlarında ‘‘ben öldükten sonra bunlar bilinse ne olur ki’’ şeklinde bir düşünceyle ifade edilirken daha sonra; idama mahkûm edilen kişilerin duygularını, yaşadıklarını, içinde bulundukları ruh halinin bilinmesi açısından belki başka idamların önüne geçer düşüncesine evrildiği görülmüştür. Bu nokta Adler’in sosyal ilgi kavramını çağrıştırmaktadır. Zira sosyal ilgi kavramıyla Adler; bireylerin toplumun bir parçası olduklarının ve sosyal dünyayla mücadele ederken sergiledikleri davranışları ifade etmektedir. Sosyal ilgiyi bireyin yalnızca kendi iyiliğine değil toplumsal gelişime ve başkalarının hayatına da olumlu etkiler bırakma isteği olarak tanımlamak mümkündür. Mahkûmun yazdığı yazıları yoluyla, başka mahkûmlara ceza verirken daha insancıl kararlar verilmesine kaynaklık teşkil etmeyi hedeflediği söylenebilir. Mahkûmun yalnızca kendi iyiliğini düşünen biri olmadığı, son anlarına kadar ne hissettiğini neler düşündüğünü ifade etmeye ihtiyaç duymasından anlaşılmaktadır.

Mahkûmun başka hayatlara katkı sağlamak amacıyla yazdığı mektuplarını varoluşçu kuramın temel ilkeleriyle ilişkilendirmek de mümkündür. Varoluşçu kurama göre; ölüm, yaşama anlam katmaya yaramaktadır. Zira ölüm, doğum, açlık, uyku gibi olgular ve dürtüler doğanın yasalarıdır. İnsanoğlu bu yasalardan kaçamayacağı için, içinde yaşadığı değişikliklere uyum sağlamayı ve bu dünyada yaşamayı öğrenmelidir (Yazgan-İnanç ve Yerlikaya, 2014). Dolayısıyla mahkûm her an ölüm düşüncesini kafasında evirip çevirirken bir yandan da bu düşüncelerle baş etmenin bir yolu olarak mektuplara sığınmıştır denilebilir.

Oyuna İlişkin İzlenimlerim:

Bu oyun vasıtasıyla, idamı idam mahkûmundan öğrenme ve anlama şansını yakaladığımı düşünüyorum. Ne zaman ve nasıl öleceğini bilen bir idam mahkûmunun son zamanlarına eşlik ediyor gibi hissettim. Oyun boyu bir yandan idamın sadece suçluyu değil onun yakınlarını da eksik bırakmak olduğunu düşünürken bir yandan da peki ya acı içinde öldürülen, tecavüz edilen, zarar gören suçsuz insanlar ve onların yakınları ne hissediyor diye sorgulamaktan kendimi alamadım. İdamı savunmak veya karşıtı olmaktan ziyade beni daha çok sorgulatan ve daha insani yöntemler bulunabilir mi diye düşünmeme olanak sağlayan bir oyun olduğunu ifade ederek sözlerime son vermek istiyorum. Şimdiden iyi seyirler dilerim.

Ayşe DOĞAN

                                                                                                                  Psikolojik Danışman