Peter Pan Sendromu: Bir Sorumsuzluk Hikayesi

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Yaşamın en önemli görevlerinden biri, bireyin çeşitli gelişim aşamalarından geçerek uygun bir kimlik kavramı geliştirmesidir. Özellikle kişiler arası ilişkilerde ve dışarıdan gözlemlenen davranışlarda görünür hale geldiğinde, “ben kimim?” sorusunun cevabı olarak gösterilebilecek kimlik kavramı için tutarlılık ve süreklilik önem taşımaktadır. Yaşamın bebeklikten yaşlılığa doğru birçok evresi vardır. Bu evrelerdeki geçişler çok keskin sınırlara sahip olmamakla birlikte süreleri de kişiden kişiye, toplumdan topluma veya kültürden kültüre göre değişim gösterebilir. Bu yüzden gelişim aşamaları esnek ve çok yönlü olabilmektedir. Örneğin, ergenlik dönemi insan hayatında 10-12 yılı kapsamakta ve daha sonrasında yerini yavaş yavaş yetişkinlik dönemine bırakmaktadır. Fakat dünya genelinde yaşanan kapsamlı değişimler bireylerin sosyo-kültürel yapısını etkilerken, ergenliğin tanımını da etkilemiş ve yetişkinlik dönemine geçmesi beklenen bireylerin düşünce yapısındaki değişim, onlar tarafından yetişkinliğin reddedilmeye başlanmasına sebep olmuştur (Ateş ve Yıldırım, 2018).

Genç yetişkinliğin, gençler tarafından kabul görmemesi ergenlik ve yetişkinlik arasında bir evrenin daha oluşmasına sebep olmuş ve bu durum ‘’beliren yetişkinlik’’ olarak adlandırılmıştır. Bu dönemde beliren yetişkinler, ergenliğin sınırlamaları ve yetişkinliğin sorumlulukları arasında kalmışlardır. Hayatları ve gelecekleri hakkında kesin şeyler söylemek konusunda kararsızlardır çünkü bu dönemde cevaplar hem evet hem de hayırdır. Beliren yetişkinlik olarak adlandırılan bu ara dönemde daha çok 18-25 yaşları arasındaki bireylerin, kimlik tanımında yaşadığı sıkıntılar gözlemlenirken bazı bireyler çocukluktan itibaren bu sorunları yaşamaktadır.

Bu durum ise Peter Pan Sendromu olarak isimlendirilmektedir (Karataş, 2019). Hikayedeki karakterden esinlenilen Peter Pan Sendromu, yetişkin bir yaşa ulaşmış, ancak yetişkin duygu ve sorumluluklarıyla yüzleşemeyen “büyümeyen” erkekleri tanımlamak için kullanılan bir kavramdır. Fakat sadece erkeklerde görülen bir durum değildir, ergenlikten yetişkinliğe doğru adım atacak olan kadınlarda da görülebilmektedir. Sendrom, yedi adet düzeye sahiptir, bunlar: sorumsuzluk, tedirginlik, yalnızlık, cinsel rol çatışması, narsizm, şovenizim ve sosyal iktidarsızlık olarak adlandırılmaktadır ve düzeylere göre kişiler farklı davranış türleri sergilemektedirler.

Peter Pan Sendromunun nasıl geliştiğine bakacak olduğumuzda bireylerin aile üyelerinin ne kadar önem taşıdığını görebiliriz. Ergenliğin başlangıcında, kişi ebeveynleri ve kendi arasında bir şeylerin ters gittiğine ve bu sorunun kendisiyle alakalı olduğuna karar vermektedir. Kişinin sorun olarak adlandırdığı şey ise yalnızlık duygusudur. Arkadaş gruplarına girememek veya bir arkadaş grubuna girseler bile kendilerini grubun bir üyesi olarak görmemek yalnızlıklarını güçlendirebilmektedir. Birey, incinmemek için duygularından uzak durmayı öğrenmiştir ve bu nedenle soğuk ve kayıtsız olma eğilimindedir. Yirmili yaşlarda, güvensizlik ve değersizlik duygularını örtmek için kullanılan mükemmellik ve narsisizm arayışı belirginleşmektedir ve aslında bu durum kişinin kendini yetişkinmiş gibi hissetme çabasından kaynaklanmaktadır. Kişi, otuzlu yaşlardan sonra tüm çabalarına rağmen hayal kırıklığına uğrar; yalnızlık, ait olamama ve çaresizlik duygularıyla baş etmeye başlar.

Peter Pan Sendromuna sahip bireyler, duygularını ifade etme konusunda çaba göstermeyen ve bu nedenle duygusal yakınlıktan çok sadece cinsellik içeren ilişkilere yönelebilen kişilerdir. Öte yandan erkek bireyler, kadınların anneleri gibi davranmasını beklerler, kendilerini iç çatışmalardan koruyabilecek, itaatkârlığı ve duygusal zayıflıkları nedeniyle onlara şefkat duyan bir kadını tercih edebilmektedirler (Kiley, 1997). Bireyler, romantik ilişkilerinde olduğu gibi mesleklerinde ve kariyer sorunlarında istikrarsızlık eğilimindedirler. Genelde kariyer sahibi olmayı isterler ama bunun için çaba göstermezler. Kişi, eylemlerinin sorumluluğunu almayı reddeder, ayrıca duyarlılığını ve zayıflık olarak yorumlanabilecek diğer özelliklerini bastırmaya çalışır. Arka planda, bu bireyler ebeveynlerinin evliliklerinden ve kendilerinden memnun değildirler. Ailede paylaşım ve duygusal sıcaklık eksikliği belirgin olmakla beraber duygusal olarak kamufle edilmiş bir baba, aşırı korumacı bir anne figürü vardır.

Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda Peter Pan Sendromunun, hafife alınacak veya görmezden gelinecek bir sorun olmadığını görmüş oluruz. Günümüzde bireyselleşmenin ve aile içinde yalnızlaşmanın olumsuz sonuçlarına şahit olmaktayız. Dünyanın gittikçe dijitalleşmesi ve teknolojik cihazlara bağlı olarak yaşamamız, bu durumu daha kötü hale getirmektedir. Aileler gençleri sorumsuzluk etiketiyle yargılamak yerine, çocuklarına karşı kendileri sorumluluk alabiliyorlar mı, düşünmeleri gereklidir. Gençlerin çocukluk dönemlerinden itibaren kendilerini yalnız ve güvensiz hissetmemeleri için her bir aile üyesinin çaba göstermesi, yaşanacak herhangi bir olumsuzluğu engellemek için güzel bir adım olabilir. Ailelerin çocukları için sorumluluk almamaları, yetişkinlik çağında onların kendi sorumluluklarını reddetmesine sebep olabilir.

Kaynaklar

Ateş, N. ve Özden-Yıldırım, M. (2018), Büyüme korkusu ölçeği’nin (BKÖ) geliştirilmesi: Geçerlilik ve güvenirlik çalışması, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 10(24), 158-175.

Karataş-Akardaş, E. (2019). Peter Pan Sendromu: Bugünün Gençleri ve Yetişkinlikten Kaçış, Medeniyet Eğitim Araştırmaları Dergisi, 3(2), 117-129.

Kiley, D. (1997). Peter Pan Syndrome: Men Who Never Grow Up.

GÖRSEL KAYNAKLAR

https://www.egitimpedia.com/uploads/2015/01/MiddleSchool-1.png

https://d.neoldu.com/news/60233.jpg

               Melisa Akpınar

Aday Psikolojik Danışman / Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kuzey Kıbrıs Kampüsü