Bilindiği üzere insan sosyal bir varlıktır ve doğası gereği ilişkiler içinde bulunmaktadır. Her ilişki insanın kendini yeniden tanımasına ve tanımlamasına yardımcı olurken bu durum ona bir yere ait olduğunu da hissettirir. Peki, bir yere ait olmayan, bulunduğu topluluk içinde kabul görmeyen yani reddedilen insanlar nerede kilitli kalmış olabilir? Bu kilit reddedilme duyarlılığı ile nasıl ilintilidir?
Reddedilme duyarlılığı, reddedilmeyi kaygıyla bekleme, algılamaya hazır olma ve reddedilmeye karşı aşırı tepki gösterme eğilimi olarak tanımlanmaktadır (Downey ve Feldman, 1996; Akt. Hance, Blackhart ve Dew, 2018).
Yapılan çalışmalarda reddedilme duyarlılığının, bireylerin genetik yatkınlığı ve sosyal öğrenmelerinin birleşik sonucu olduğu görülmektedir (Rubeis, Lugo, Witthöft, Sütterlin, Pawelzik ve Vögele, 2017). Ebeveynleri tarafından ihtiyaçları reddedilen çocukların daha çok reddedilme duyarlılığı geliştirmesi beklenmektedir. Böylece çocuk, davranışlarını bu beklentiye göre belirler ve diğer ilişkilerinde de aynı davranış kalıplarını kullanabilir (Downey ve Feldman, 1996; Akt. Levy, Ayduk ve Downey, 2001; Şirvanlı Özen ve Güneri, 2018).
Reddedilme duyarlılığı yüksek olan insanlar potansiyel reddetme ipuçlarını daha kolay algılar ve belirsiz yani reddedilme ihtimalinin olmadığı yerlerdeki ipuçlarını da negatif olarak algılar. Bu algılamalar, olumsuz bilişlere -kendi kendini suçlama gibi- uyumsuz davranışa -saldırganlık, sosyal geri çekilme, kendini susturma gibi- ve olumsuz duygusal tepkilere -öfke, aşağılanma gibi- yol açar (Rubeis ve ark., 2017).
Feldman ve Downey (1994), bilişsel ve duygusal faktörlerin bir ilişkiyi nasıl şekillendirdiğini görmek amacıyla aşağıda yer alan reddedilme duyarlılığı modelini oluşturmuştur. Modelde yer alan temel dinamik, kişilerin kabul edilme veya reddedilmeye ilişkin geçmiş deneyimlerinin, onların belirli bilişsel-duygusal çerçeveler geliştirmesine neden olduğuna vurgu yapmaktadır. Kabul veya redde ilişkin ipuçlarının var olduğu sosyal ortamlarda, bu yapı aktive olmakta; ardından birey, reddedilmeyi engellemek veya kabul edilmeyi sağlayabilmek için bazı baş etme stratejileri ve davranışlar sergilemektedir (Akt., Şirvanlı Özen ve Güneri, 2018).
Hem reddedilmeyi bekleme hem de bunun olacağı konusunda yüksek kaygıya sahip olma, yüksek reddedilme duyarlılığı olarak tanımlanırken; kabul edilmeyi bekleme ve reddedilme olasılığıyla ilgili çok da kaygı hissetmeme, düşük reddedilme duyarlılığı olarak tanımlanmaktadır (Downey ve Feldman 1996; Akt., Şirvanlı Özen ve Güneri, 2018).
Yapılan araştırmalar, yüksek reddedilme duyarlılığı olan genç erkek ve kadınların ilişkilerinin duyarlılığı düşük olanlara göre daha kısa sürdüğünü göstermiştir. Farklı bir çalışma, yüksek duyarlılığı olanların zaman zaman öz değer ve öz saygılarını yıpratan, depresyonu olası hale getiren reddedilme deneyimleri yaşamaya devam ettiklerini göstermiştir. Hatta bu kişilerin sınırda kişilik bozukluğu belirtileri geliştirmeye daha yatkın oldukları da görülmüştür (Mischel, 2016).
Bir çalışmada yüksek reddedilmeye duyarlılığı olan insanların sınırda kişilik bozukluğu belirtileri geliştirmeye daha yatkın oldukları gösterilmiştir. Bu bozukluk onları küçük anlaşmazlıkları büyütmeye daha eğilimli hale getirir ve bunları kişisel saldırılar gibi görür; diğer insanlara ve kendilerine karşı yıkıcı tepkiler verir. Fakat bazıları da bu etkilere karşı korunur ve ilişkilerini muhafaza edebilir (Mischel, 2016).
Yüksek reddedilme duyarlılığı olan herkes aynı kişiler arası problemleri yaşamamakta ve bu duyarlılıktan aynı derecede etkilenmemektedir. Yapılan bir çalışmada, kişilerin, reddedilme duyarlılığına aynı şekilde tepki vermemelerinin nedeni olarak kişilerin otokontrol becerilerine sahip olmaları gösterilmektedir (Ayduk, Mendoza-Denton, Mischel, Downey, Peake ve Rodriguez, 2000; Akt., Şirvanlı Özen ve Güneri, 2018).
Araştırmacılara göre, yüksek reddedilme duyarlılığı olan kişiler, etkili otokontrol yöntemleri ile kendilerini istenmeyen tepkisel davranışlar göstermekten alıkoyabilmektedir. Bu bağlamda, otokontrolün en önemli göstergesi de, çocukluktaki hazzı ertelemekten geçmektedir. Dolayısıyla araştırmacılar yaptıkları çalışmada, yüksek reddedilme duyarlılığına ve hazzı erteleme kapasitesine birlikte sahip olan kişilerin daha kontrollü bir şekilde davrandıklarını ve bunun sonucunda da hem sosyal ilişkilerinin hem de kendilik kavramlarının daha olumlu olduğunu bildirmektedir (Ayduk ve ark., 2000; Akt., Şirvanlı Özen ve Güneri, 2018).
KAYNAKÇA
Hance M. A., Blackhart G. ve Dew M. (2018). Free To Be Me: The relationship between the true self, rejection sensitivity, and use of online dating sites. The Journal of Social Psychology, 158 (4), 421-429.
Mischel W. (2016). Marshmallow Testi: Otokontrolde ustalaşmak. İstanbul: Pegasus Yayınları.
Rubeis J., Lugo R. G., Witthöft M., Sütterlin S., Pawelzik M. R. ve Vögele C. (2017). Rejection Sensitivity As A Vulnerability Marker For Depressive Symptom Deterioration In Men. Plos One, 12 (10), 1-11.
Şirvanlı Özen D. ve Güneri F. K. (2018). İlişki Başarısının Temel Belirleyicisi: Reddedilme duyarlılığı. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 10 (4), 454-469.
Gülçin ABACI
Aday Psikolojik Danışman / Ege Üniversitesi