Sosyal hizmet mesleği toplumun “kirli” işlerin yapan, baskılarla dolu olan oldukça talepkar bir meslektir ve bu zor mesleğin herkes tarafından yapılamayacağı unutulmamalıdır (Thompson, 2013). Fakat günümüzde bu kilit noktanın unutulmasının sonucunda sosyal hizmet mesleğini farklı bölümlerden mezun olan kişilerin de yapabileceğine ilişkin bir yaklaşım sergilenmektedir. Bu yaklaşımı gerek sivil toplum örgütlerinin verdiği iş ilanlarında gerekse özel sektörde yayınlanan ilanlarda görmek mümkündür. Üstelik bu durum ne yazık ki kamu kurumlarına da yansımış ve çeşitli tanımlamalarla farklı meslek gruplarına sosyal çalışmacının görev ve sorumlulukları yüklenmiştir.
Peki onlarca yıldır devam eden bu durum normal midir ya da normalleştirilmeli midir?
Siz hiç öğretmenlik eğitimi alan bir kişinin tıp eğitimi almadan doktorluk yaptığına şahit oldunuz mu? “Evet, şahit oldum.” cevabını vermek şüphesiz ki imkansızdır. Fakat bugün öğretmen, sosyolog, psikolog gibi farklı meslek elemanları sosyal hizmet eğitimi almadan sosyal çalışmacı yerine/gibi çalıştırılabilmektedir. Bazı sivil toplum kuruluşları iş ilanlarında bu durumu iyice abartıp en alakasız bölümlerin bile sosyal çalışmacı adı altında (ya da farklı sıfatlar bulunarak) iş ilanına başvuru yapabilmesine olanak tanımaktadır. Bu duruma normal demek ya da bu durumu normalleştirmek kabul edilemez bir eylemdir. Toplumun en hassas gruplarıyla çalışan sosyal çalışmacıların yaptığı işleri herhangi bir lisans programından mezun olan kişiler tarafından yapabileceği düşüncesi aslında bir öğretmenden doktorluk yapmasını istemek kadar kabul edilemez bir beklentidir. Bu yönde atılan adımlar müracaatçının yüksek yararını yok sayan, profesyonel ve nitelikli hizmet sunmanın önüne ket vuran adımlardır.
Sosyal hizmet alanındaki mevcut sorunlarla ilgili yapılan bazı araştırmalarda bu konuya sıklıkla rastlamak mümkündür. Örneğin Afyonoğlu’nun (2021) sosyal hizmetin sorunlarına twitter üzerinden bakmak amacıyla yaptığı araştırmada ortaya çıkan temalardan birisi de “istihdamda unvan sorunu” olmuştur. Araştırmanın özneleri sosyal hizmet mesleğinin farklı meslek grupları tarafından yapılmasını bir alan ihlali şeklinde adlandırmış, “sosyal çalışma görevlisi” adı altında sosyal çalışmacı olmayan kişilere sosyal çalışmacıların görevlerinin verilmesine tepki göstermiştir. Aynı araştırmada özneler bu durumun uzun vadede toplumsal problemleri etkileyebileceğini vurgulamışlardır. Çünkü sosyal çalışma görevlileri adı altında farklı meslek gruplarına sosyal hizmet mesleğinin sorumluluklarını yüklemek bilimsellikten uzaktır. Bu durum yanlış mesleki müdahalelere, yetki karmaşalarının yaşanmasına, vaka kayıplarına ve farklı sorunlara neden olabilmektedir. Bundan dolayı her meslek elemanı mesleğinin kendine özgü sorumlulukları doğrultusunda çalışmalarını yürütmelidir (Günenç, 2020). Avşar’ın yapmış olduğu başka bir araştırmada (2019) katılımcılardan birisinin sosyal hizmet çalışma alanında diğer meslek gruplarının çalıştırılmasından “…diğer alanlardan çok fazla bu alana kayma gibi bir şey var, bu duruma kamuda kullanılan sosyal çalışmacı kavramı yol açmakta, mesleğe örtük bir saldırı söz konusu, sizin alanınızın içerisinde yer alıp sizden rol çalmaya çalışıyorlar, bir çok açıdan da bizim yerimize başka kişiler işlerde bizim iş alanlarımızda istihdam ediliyor, bu durum işsizlik oranını artırıyor. “(s. 87) şeklinde bahsetmesi mevcut durumu özetler niteliktedir.
Yaşlılarla, çocuklarla, engellilerle, kadınlarla, yoksullarla ve sosyal hizmet disiplininin hizmet sunduğu diğer dezavantajlı gruplarla çalışırken meslekler arası iş birliği elbette şarttır. Fakat bu iş birliğinin mesleki görev tanımları gözetilerek ve mesleki sınırların aşılmadan yapılması gerekmektedir. Disiplinler arası iş birliğinden disiplinler arası hak ihlallerine doğru ivme kazanmamak elzemdir. Sosyal hizmet mesleğine olan “hangi iş grubundan olsa yapar, hangi meslek grubundan gelirse gelsin olur” yaklaşımından vazgeçilmesi gerekmektedir. Çünkü sosyal hizmet mesleği bilgi, beceri ve yetkinlik isteyen profesyonel bir disiplindir. Bu nedenle herkesin sosyal çalışmacı olabileceği, sosyal incelemeye çıkabileceği, sosyal inceleme raporu yazabileceği, bir sosyal hizmet kuruluşunun sosyal çalışmacı olmadan nitelikli hizmet sunabileceği algısı kesinlikle değişmelidir.
Kaynakça
Afyonoğlu, M.F. (2021). Sosyal hizmetin sorunlarına twitter üzerinden bakmak: eğitim ve istihdam sorunu. Toplum ve Sosyal Hizmet, 32(3), 1021-1044.
Avşar, M. K. (2019). Türkiye’de Sosyal Hizmet Uzmanlarının İstihdam Olanakları: Sorun Alanları ve Fırsatlar. Yüksek Lisans Tezi. Manisa.
Günenç, M. (2020). 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu kapsamında sosyal çalışma görevlilerinin sosyal hizmet algılarının değerlendirilmesi (İstanbul örneği). Yüksek Lisans Tezi. İstanbul.
Thompson, N. (2013). Kuram ve Uygulamada Sosyal Hizmeti Anlamak. Ankara: Dipnot Yayınevi.
Görsel Kaynakça:
https://tr.pinterest.com/pin/528117493773768027/ adresinden erişildi.
https://www.leisurejobs.com/article/the-definitive-guide-how-to-become-a-social-worker adresinden erişildi.
Aliye Beyza BAYYAR
Sosyal Hizmet Uzmanı
Yüksek Lisans Öğrencisi