
Film Künyesi
Vizyon Tarihi: 2021
Tür: Gerilim
Yapım: Amerika
Süre: 100 dk
Imdb: 5.7
Oyuncular: Amy Adams, Gary Oldman, Anthony Mackie
Yönetmen: Joe Wright
Çocuk psikoloğu Anna Fox (Amy Adams), agorafobi hastasıdır. Bu hastalığı dolayısıyla dışarı çıkamaz ve günlerini New York’taki dairesinde içki içerek, komşularını gözetleyerek ve film izleyerek geçirir. Karşıdaki daireye yeni taşınan ve dışarıdan iyi görünen bir aileyi gözetlerken görmemesi gereken bir şeye tanıklık eder. Bu durumu ne kadar kanıtlamaya çalışsa da, gördüğünün gerçek olup olmadığı konusunda kendisi ve çevresindekiler büyük bir ikilem içinde kalacaklardır.
‘‘Yazı bu kısımdan itibaren spoiler içermektedir.’’
Bir çocuk psikoloğu olan Anna, kendini yaşamdan izole etmiş, evinden dışarı çıkmayan bir karakterdir. Her hafta eve gelen terapisti dışında, alt katında yaşayan kiracısı, kedisi ve sanrılarıyla yaşamaya çalışmaktadır. Anna agorafobik bir bireydir. Agorafobi, belirli bir yerde kapana kısılma ya da kaçamama gibi irrasyonel ve yoğun bir korku ile karakterize edilen ciddi bir anksiyete bozukluğudur. Bu yoğun korku, kontrolü kaybedip delirecekmiş gibi, kalp krizi geçirecek hatta ölecekmiş gibi düşüncelere sebep olmaktadır. Bu hale vardığında da birey kimsenin kendisine yardım edemeyeceğini düşünmektedir. Kişi bu düşünceyle beraber ya evden dahi çıkmak istememekte ya da yanında güvendiği birinin varlığını istemektedir. Böylesi bir hayat yaşayan Anna’nın dışarıyla tek bağlantısı evinin penceresidir. Bu pencereden komşularını izlemektedir. Karakterimizin rutin yaşantısı karşı eve taşınan Russel ailesiyle birlikte değişmeye başlar. Bu aileyi gözetlerken ilginç olaylara tanık olur. Bu andan itibaren film pencereden görülen olayların gerçek mi yoksa sanrı mı olduğu noktasında seyirciyi ikileme sokar. Anna, gördüklerinin gerçek olduğuna dair çevresini inandırmaya çalışır ama psikiyatrik ilaçlar kullanan, çok fazla alkol tüketen, histerik ve dengesiz bir karakter olarak yansıtılan karakterimiz bile bu ikilem içinde kalır.
Filmin bazı sahnelerinde geçmişe dönülmektedir. Bu flashback sahnelerde Anna’nın geçmişine ait parçalar bize sunuluyor ve Anna’yı şu anki duruma getiren olaya tanıklık ediyoruz. Kişinin taciz, tecavüz, doğal afet, beklenmedik yakın kaybı gibi herhangi bir travmaya maruz kalması agorafobinin oluşmasında etkili olan nedenler arasında yer almaktadır. Anna da böyle bir travmatik yaşantı geçirmiştir. Bu travmatik yaşantı sonucunda kendini hayattan tamamen soyutlamış ve yoğun bir suçluluk duygusu içindedir. Bu travmayla yüzleşememiş ve bu travmatik yaşantıyı kabullenememiştir. Bu kabullenemeyiş de filmde çeşitli sahnelerle (var olmayan eşiyle ve kızıyla telefonda görüşmek gibi, hastalığından dolayı onlardan ayrı yaşadığına inanmak gibi) ortaya konulmuştur.
Filmde, maruz bırakmayı andıran bir sahne de vardır. Her ne kadar bu bir terapist eliyle gerçekleşmemiş, şartlar zorlanmış, hatta maruz bırakılmadan çok maruz kalmayı daha çok andırsa da Anna’nın travmatik yaşantısıyla yüzleşmesinde ve kaçma, kaçınma, güvenlik davranışlarının söndürülmesinde bu sahne önemli bir yer tutar.
Filme ilişkin izlenimlerim
Film, evinden dışarı çıkamayan ana karakterin agorafobi dünyasına ya da yaşadığı derin travmanın etkisi altındaki psikolojisine odaklanmak yerine dengesini korumakta güçlük çeken, histerik bir kadının inandırıcı olma çabasına odaklanmayı tercih ediyor. İçerdiği gizem ögesi de kendini kolay ele veriyor. Bunların sonucunda “orta karar” bir film meydana çıkıyor.
Hoşça kalın, Sinemayla kalın.
Ahmet YAŞAR
Psikolojik Danışman