
Kitap Künyesi
Yazarın Adı: Nilüfer Devecigil
Yayınevi: Doğan Kitap
Yayınlanma Tarihi: Mart 2017
Basım Yeri ve Tarihi: İstanbul, Haziran 2020
Sayfa Sayısı:233
Bu inceleme yazısı bir bağlanma hikayesini konu alan, ebeveynlik ve ilişkiler üzerinde satır aralarında kıymetli bilgiler sunan Işığın Yolu isimli eser hakkında olacaktır.
Kitabın yazarı Nilüfer Devecigil, 1967 yılında Ankara’da doğmuştur. Saint-Benoit Lisesi’nden mezun olduktan sonra ABD, California’da Pitzer College’ı bitirmiştir. Colorado, Boulder’da, Naropa Üniversitesi’nde üç yıllık psikoloji mastırını “Ben ve Ötesi Psikoloji” üzerine tamamlamıştır. Experiental Play Therapy(Deneyimsel Oyun Terapisi) yaratıcıları Carol ve Byron Norton ile travma uzmanlığıyla tanınan Pat Ogden gibi konusunda öncü terapistlerle çalışmıştır. Almanya’da Diana Poole Heller ile Somatik Deneyimleme eğitim ve çalışmalarına katılmıştır.
Işığın Yolu, içerisinde birçok bağlanma hikayesini de barındıran Ayşenur ve Micheal’ın hikayesidir. Yazarın da deyimiyle: “Belki sizin belki benim belki tanıdığınız belki de tanımadığınız parçalarımızın hikayesi.”dir. Kitabın içeriği kaçıngan bağlanan Ayşenur ile terapist eşi Micheal’ın kızları Işık ile birlikte deneyimledikleri ebeveynlik süreci ve ilişkilerinden yola çıkarak bağlanmaya dair edindikleri farkındalığı konu almaktadır. Aynı zamanda kendi ebeveynlerinin tutumlarının ve deneyimlerinin yaşadıkları ilişkiye etkisi de geniş bir açıdan okura yansıtılmaktadır.
Kitabın başlangıcı; Ayşenur’un kızı Işık ile birlikte çıktığı uçak yolculuğunda zihninden geçenler, kendine sorduğu sorularla ebeveynlik yolculuğu sayesinde kendine bakışını yansıtan cümlelerle yapılmıştır. Burada uzun bir süredir ailesinden ayrı kalmasına rağmen aslında ailesini kendi ilişkilerine taşıdığını, ilişkilerinde verdiği birçok tepkinin buradan kaynakladığını anımsaması ve bunun yanı sıra güvenli bağlanmayı ebeveyninden hiç öğrenememiş bir bireyin de kazanılmış güvenli bağlanma ile kendi bağlanma şeklini dönüştürebileceğini kendine hatırlatması yansıtılmıştır.
Kitapta Ayşenur’un annesinin aynı zamanda kendi ebeveynlik stiline de yansıyan yaşamına yer verilmiştir. Burada katı bir ebeveynlik tutumu sergileyen annesi Nur’un da katı bir tutumla büyütüldüğünü, babasının onayını alabilmenin çocukluğundaki en önemli şey olduğuna değinilmiştir. Nur’un deneyimledikleri ve Ayşenur’u yetiştirirken kullandığı ebeveynlik biçiminin Ayşenur’un kızı Işık’ta zorlandığı temel durumlara ve kaçıngan bağlandığı için Micheal ile ilişkilerindeki kırılmalara yansıdığı geniş açıdan sunulmuştur.
Aynı zamanda Micheal’ın annesi Stacey’in bir ebeveyn ve eşi Nick ile birlikte bir çift olarak sergilediği davranışların Ayşenur’da uyandırdığı hayranlık, bu hayranlıkla Stacey’den öğrendikleri konu edilmiştir. Burada Stacey Ayşenur’a, eşi Nick ile birlikte ilişkilerindeki akışın regülasyona-sinir sistemini dengede tutabilmek için yapılan müdahale- bağlı olduğunu, regülasyonunun yakın ilişkilerdeki gibi ebeveynlikte de bebeğin güvenli bağlanabilmesinin anahtarı olduğu Stacey’in ağzından aktarılmıştır. “Önce kendimizin ebeveyni olmalıyız.” sözüyle Ayşenur’un kendisine dönmesini, önce kendi ihtiyaçlarını sonrasında da kızının ihtiyaçlarını nasıl karşılayabileceğini fark etmesini sağladığı işlenmiştir.
Daha sonrasında Ayşenur’un kendine dönüşü ile birlikte hayatına eklediklerine yer verilmiştir. Satır aralarında içsel farkındalığın Budist felsefesindeki karşılığı olan tai chi ve meditasyon çalışmaları gibi somut uygulamalarından bahsedilmiştir. Aynı zamanda içsel farkındalığa ulaşmanın doğu ve batı öğretilerinde kavram olarak farklılaşmasına rağmen; anda olmak, bilinçli farkındalık gibi bildiğimiz ortak konularda benzer olduğu, kişinin buradaki yolculuğunun Budizm, Tasavvuf ya da Mindfulness fark etmeksizin aynı kapıda son bulduğu işlenmiştir. Ayşenur, olay ya da durumları daha çok sol beyninde işleyen yani bir olay ya da durumu mantıksal açıdan ele alıp duygularının ve sezgilerinin kanalından geçirmeyen biri olarak gösterilmiştir. Bu yüzden Ayşenur’un sezilen his gibi yeni kavramlar öğrenmesinin, kitap bilgileri dışında ebeveynlik uygulamalarının olabileceğini gösteren doğal ebeveynlik grubuna katılarak beynin sağ tarafının aktivasyonuna da izin vermesinin kendini bütünleştirebilmesine sunduğu katkı da yansıtılmıştır.
Devecigil Işığın Yolu’nda hem Ayşenur’un ebeveynlik sürecinde yaşadığı zorluklar hem de Micheal’ın çocuk grubunda bağlanmayı çalışması üzerinden duygu ve davranış regülasyonuna, çocuklarda duyu bütünlemeye dair önemli bilgiler de sunmuştur. Bakım veren kişinin duyu bütünlemeyi desteklemesinin dışarıdan alınan duyusal uyaranların sinir sistemine sağlıklı bir şekilde aktarılmasını sağladığına değinmiştir. Bir terapist olan Micheal’ın geçmişinden getirdikleri, Ayşenur ile yaşadığı ilişkisinde zorlandığı sınırlar da konu edilmiştir. Bir terapistin kendi ilişkisinde ancak sevgili ya da eş olabileceği, koyacağı sağlıklı sınırlar ile kendi sınırlarını yok saymak yerine ilişkisinden güç alarak iyileşebileceği Micheal üzerinden örneklendirilmiştir. Kitabın ilk bölümü her ne kadar bir ilişkinin kırılma noktasıyla başlamış olsa da sonlarına doğru yapıcı bir ilişkinin içerisinde iki bireyin hem kendi yolculuğuna çıkabileceğini ve ilişkisinden güç alarak iyileşebileceğini göstermiştir. Bu da yazarın: “İlişkilerde incinir, ilişkilerde iyileşiriz…” sözünü doğrulamaktadır.
Kitaba İlişkin İzlenimlerim
“Işığın Yolu” yalnızca Ayşenur ve Micheal’ın değil hepimizin kendinden ya da çevresinden bir şeyler bulabileceği bir hikaye aslında. Her ne kadar hikaye üzerinden verilmiş olsa da bağlanma, ebeveynlik, yakın ilişkiler ve mindfulness ile ilgili birçok kavram ve bilgiyi içinde barındırıyor. Hikayenin genel anlamda akıcı olduğunu, karakterlerin, olay ve durumların amaçlı bir şekilde sunulduğunu hissettim. “Işığın Yolu” bağlanma üzerine bir okuma yapayım ve bu hem doyum versin hem de kalıcı olsun diye düşünen birinin okursa keyif alacağı bir eser diyebilirim. Keyifli okumalar diliyorum.
Seren Tuğçe AY
Psikolojik Danışman