
Zorbalık; Uygulama biçimi ve uygulandığı zemine ve alanlara göre farklı biçimlerde tanımlanmaktadır; literatürdeki temel karşılığının İngilizce kökenli “bullying” kelimesiyle ifade edilmeye çalışıldığı görülse de zorbalığın iş zemininde kendisini göstermesi durumunda “mobbing” kavramıyla ifade edildiği görülmektedir. Her iki tanımlama biçiminin ortak noktasına bakıldığında, zorbalık davranışını bir kişinin bir başka kişiye karşı, ona zarar verme amaçlı davranışları olarak özetleyebiliriz.
Literatürde zorbalık davranışının üzerine yapılan araştırmalara bakıldığında ise, yıldırma, alay etme, psikolojik baskı, kurbanlaştırma, akran reddi gibi davranışların da zorbalık içerisinde değerlendirildiği görülmektedir (Yeşil, 2011). Zorbalığın gösterildiği alana ve akran grubuna göre birçok anlamı değişse de özünde karşı tarafı yani kurbanı nitel ve nicel olarak yıpratmayı içermektedir.
Zorba ve kurban ilişkisine batığımızda ise; Zorbalık sistemi içerisinde temelde iki grup yer almaktadır. Bunlar “zorba” olarak adlandırılan ve saldırgan davranışta bulunan kişiler (Newman, Horne ve Bartolomucci, 2000) ve “kurban” olarak adlandırılan ve zorbalığa maruz kalan kişilerdir (Smith, 1991). Bu ilişkide zorba saldırgan bir şekilde ya da psikolojik baskı yaparak kurbanı kendi isteklerini yaptırtmaya ya da kişisel eğlencesi haline getirmeyi planlıyordur. Kurban da zorbanın fiziksel baskısından, akran onayından, çevresel etmenlerden dolayı zorbaya karşı gelmekte zorlanmaktadır.
Her ortamda bulunabilecek bu zorbaların cinsiyete göre farklılaşıp farklılaşmayacağını anlamak için araştırmalar incelendiğinde; zorbalık sistemi içinde yer almada cinsiyet açısından var olan farklılığın niceliksel değil niteliksel olduğu yönündedir. Buna göre erkekler fiziksel zorbalığa daha fazla maruz kalmakta ve/veya göstermekte iken (Gültekin ve Sayıl, 2005; Wolke, Woods, Stanford ve Schulz, 2001), kızlar daha fazla ilişkisel ya da dolaylı zorbalığa maruz kalmakta ve/veya göstermektedirler. Araştırmalara bakıldığında cinsiyet açısından belirli bir fark yokken, uygulanılan zorbalık türüne göre bir farklılığın olduğu anlaşılıyor. Peki zorbalığın cinsiyetle alakalı bir değişimi yoksa zorbalığın temelinde zorbayı zorba yapan nedenler nelerdir? Bunu anlayabilmek için araştırmalar erken çocukluk dönemine bakılmanın önemli bir veri olacağını söylemekte ve buna göre ilk iletişim kurduğumuz kişiler olan bakım verenler arasındaki bağlara bakılması gerekmektedir.
Bowlby (1969)’ e göre bebek, yaşamda ona yardımcı olacak birtakım sistemlerle dünyaya gelmektedir. Bu sistemlerden birisi de bağlanma sistemidir. Bartholomew, bu konuda dört bağlanma stili ortaya koymuştur. Bunlar ise güvenli, korkulu, kayıtsız ve saplantılı bağlanma stilleridir (Eroğlu Akın, 2011). Çocuk erken bebeklikten ergenliğe kadarki tüm evrelerinde aileleriyle kurduğu bu bağlanma örüntülerinin birer yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. Güvenli bağlanan kişiler; ebeveynlerinin onlara ihtiyaçları olan tüm şartları sağladığı kişilerdir. Bu kişiler yeterli ilgi, sevgi, fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlarının karşılanmasından kaynaklı güvenli bağlanarak dünyaya açıldığında sağlıklı iletişim kurarak problem çözümü sağlarlar. Kayıtsız bağlanma stiline sahip kişiler ise yeterli sevgi ve fiziksel ihtiyaçların da ebeveynler tarafından sağlanmaması sonucunda sağlıklı ilişkiler yürütmekte zorlanan, zorbalık sistemine bir nevi aday olabilecek kişiler olmaktadırlar. Bu açıklamalar doğrultusunda ilk çocukluk yaşantılarıyla şekillenen bağlanma stilleri bireylerin kişilik özelliklerinin anlaşılmasında önemli katkılar sağlayabilmektedir. Bu nedenle bebeklik ve erken çocukluk dönemindeki ruhsal gelişime yönelik ilgi giderek artmaktadır.
Bağlanma, sadece bebeklik dönemini değil, erken çocukluk, geç çocukluk, ergenlik ve erişkinlik dönemlerini de etkilemektedir. Bağlanmanın; bakım veren ve çocuk arasındaki ilişkilerinin zorbalığa neden olmasına dair yapılan çalışmalarda; Bireysel özelliklerin yanı sıra zorba çocukların aile ve yakın çevresiyle olan ilişkilerine odaklanan Olweus (1987) 7 ile 16 yaşları arasındaki çocuk ve ergenlerle yaptığı çalışmasında bireyin hem sevgi ve sıcaklıktan yoksun yetişmesinin, hem de sınırları açıkça belli olmayan aşırı özgürlüğe sahip olmasının, çocuğun saldırgan davranışlara başvurma olasılığını arttırdığını öne sürmektedir. Söz konusu çalışmada, zorbalık davranışlarını sergilemede etkili olan, çocuğun ailesinde temel bakımını veren kişi ile çocuk arasındaki ilişkiye yönelik bazı özelliklerinden bahsedilmektedir. Bunlar, çocuğa bakım veren kişinin sıcaklık ve yakın ilgiden yoksun olumsuz duygusal tutumu, çocuğun saldırgan davranışlarına karşı net bir sınırlamanın olmayışı veya saldırganlığın hoşgörü ile karşılanması, çocuğu yetiştirirken şiddet içeren duygusal patlamalar ve fiziksel cezaların kullanılması gibi durumlardır. Konuyla alakalı yapılan diğer çalışmalarda ise; zorbaların düşmanca tutumlar sergileyen aile çevresinde büyüdükleri, birincil bakım veren tarafından sevilmeme düşüncesi, ailelerine karşı güvensiz ve kaçınan bağlanma örüntülerine sahip oldukları belirtilmiştir (Bernstein ve Watson, 1997). Kaplan (2012) ise ebeveyne bağlanma ile saldırganlık arasında bir ilişki tespit etmiş ve güvensiz bağlanma stiline sahip öğrencilerin güvenli bağlanma stiline sahip olan öğrencilerden daha fazla saldırganlık yaptıkları sonucuna ulaşmıştır. Ebeveynlerine karşı güvenli bağlanma geliştiren çocukların, ilişkilerinde kendi sınırlarını belirleyebildiklerini ve bu sayede akran zorbalığına hedef olmaktan veya bu tür davranışlar göstermekten kendilerini koruyabildiklerini belirtmektedir (Bowers, Smith ve Binney, 1994; O’Koon, 1997). Kaçınma tipi güvensiz bağlanım geliştiren çocukların ise, başkalarına güven duymadıkları, onlardan düşmanca davranışlar bekledikleri ve bu nedenle akranlarıyla saldırgan ilişki biçimleri geliştirerek zorba olabilecekleri öne sürülmektedir (Monks, Smith ve Swettenham, 2005). Bunun yanı sıra, dirençli tip güvensiz bağlananlar, bakıcılarıyla, tepkilerine ve ihtiyaçlarına yeterince duyarlı olmayan bir etkileşim yaşamakta; bağımlı, kendine güveni az, benlik değeri düşük çocuklar olma olasılıkları daha yüksek olmakta ve bu nedenle akranlarının zorbaca davranışlarına hedef olarak kurban olmaya yatkın hale gelebilmektedirler (May, Vartanian ve Virga, 2002).
Araştırmalar sonucunda, ebeveyne güvensiz bağlanmanın zorbalık sistemi içinde zorba ya da kurban olarak yer almada önemli bir değişken olabileceği görülmektedir. Güvenli bağlanmanın ise zorbalık sisteminde hem zorba hem de kurban olma değişkenini azaltmaya yönelik bir bağlanma stili olabileceği görülmektedir. Ebeveynin erken çocukluktan itibaren çocuğuyla iyi iletişim kurup, sevgisini göstermesi ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılaması çocuğun ileriki dönemlerde zorba ve kurban ilişkisini kesmektedir. Bu sayede sağlıklı iletişim kuran akranlar, iş arkadaşları ve partnerler yetişmektedir. Bu da ebeveynlerimize büyük bir rol alması gerektiğini göstermektedir. Güvenli bağlanan aileler, güvenli bağlanan çocuklarını oluştururlar. Bu da zorbalık sistemini kökten etkileyecek bir değişimin ailedeki ilk adımlarıdır.
Berivan Acet
Psikolojik Danışman