Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

TOPLUMUN SESSİZ ÇIĞLIĞI: ÇOCUK İSTİSMARI – Psikolektif Dergisi – Sayı – 1: İSTİSMAR

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin birinci kısım birinci maddesinde ‘’ Bu sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.’’ denilerek çocuğun evrensel olarak kabul görülen bir tanımı yapılmıştır. Aynı sözleşme boyunca çocuğun temel yaşam hakkı, korunması ve güvenliğinin sağlanması, herhangi bir ayrımcılığa tabi tutulmaması, her türlü gelişiminin sağlanması konularının taraf devletlerin sorumluluğunda olduğu ifade edilmiştir (UNICEF, 1996). Anlaşmaya rağmen günümüz toplumunda çocukların söz konusu haklara yeterince sahip olamadığı bununla kalmayıp çocuğun hayatında şiddetin çeşitli türlerinin bulunduğu görülmektedir. Bu noktada çocuğu tehdit eden en önemli problemlerden biri ‘’istismar’’ olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kempe ve meslektaşları The Battered Child Syndrome (Hırpalanmış Çocuk) adlı makalede çocuk istismarını ilk kez tanımlayanlar arasında yer almışlardır. Kempe ve arkadaşlarına göre ‘’hırpalanmış çocuk’’ ebeveynleri veya koruyucu ebeveynlerinden fiziksel istismar görmüş çocukların klinik/tıbbi durumunu ifade etmektedir (Kempe, Silverman, Steele, Droegemueller, & Silver, 1985). Bu bağlamda çocuk istismarı, çocuğun biyopsikososyal sağlığını olumsuz etkileyen, yetişkin bireyler ve kimi zaman akranları tarafından çocuğun fiziksel, psikolojik, duygusal ve cinsel yapılarını travmatize edici her türlü eylemi ifade etmektedir (Taner & Gökler, 2004). Çocuğun duygusal ve fiziksel gereksinimlerinin yerine getirilmemesi de (ihmal) istismar olarak kabul edilmektedir (Ayvaz & Aksoy, 2004) Çocuğa gelişimsel açıdan ciddi olarak zarar veren bu tür eylemlere geçmişten günümüze hemen her toplumda rastlanmaktadır (Kara, Biçer, & Gökalp, 2004). İstismarın çocuğun yakın çevresinden bireylerce gerçekleştirilmesi sürecin kronik bir hal almasına sebep olmakta, konunun aydınlatılmasında ve tedavi süreci önünde bir engel oluşturmaktadır (Yılmaz, İşiten, Ertan, & Öner, 2003) . İstismarın fark edilmesi, başta hekimler olmak üzere birçok uzmanın olayı disiplinler arası perspektiften değerlendirmesini gerektirmektedir (Yaşar & Akduman, 2007).  Çocuğun gerekli sağlık kontrolleri yapılmadan kapasitesini aşan işlerde, yaşına uygun olmayan mekanlarda çalıştırılması, yakınların isteyerek yahut istemeden gerçekleştirdiği eylemleri ve ihmali sonucu çocuğun çeşitli kazalar geçirmesi fiziksel istismar kapsamındadır. Ailenin sosyoekonomik düzeyinin yetersiz olması çocuğun kazara yaralanma/ölüm riskini artırmaktadır (Konanç, 1984).

Fiziksel istismarda çocuğun bedeninde somut belirtilerin olması tıbbi muayeneyi önemli kılmaktadır. Belirtiler küçük yaralanmalar olabileceği gibi beyin travması ve ölümler de gözlenebilmektedir (Beyaztaş, Oral, Bütün, Beyaztaş, & Büyükkayhan, 2009).

Elle veya herhangi bir aletle vurma, kesici ve delici aletlerin kullanımı, yakma, kimyasal maddeler ve ilaçların kullanımı, penetrasyon sonucu oluşan hasarlar yaralanmaya sebep olan davranışlardır. Yumuşak doku lezyonları, kırıklar, kas-iskelet sistemi hasarları, organlarda yırtılmalar ve işlev bozulmaları fiziksel istismarın türevleridir (Sedlak & Broadhurst, 1996; Akt. Ayvaz & Aksoy, 2004).

Çocuğun rızası olup olmamasına bakılmaksızın, cinsel bir obje olarak görülerek bu amaçla kullanıldığı her türlü eylem, pornografik yayınlarda kullanma, cinsel yayınlara, söz ve davranışlara çocuğu maruz bırakma, çocuğun mahrem bölgelerinin taciz edilmesi, ensest vb. davranış kalıpları cinsel istismar olarak adlandırılmaktadır (Akduman, Ruban, Akduman, & Korkusuz, 2005). Ebeveyn kaybı, ebeveynlerin boşanması, aile içi şiddet/uyumsuzluk, tablolarında cinsel istismar görülme olasılığı artmaktadır (Şimşek, Uysal, Gençoğlan, & Bez, 2013). Çocuğun yaşadığı utanç ve suçluluk duyguları istismarın fark edilmesini engelleyebilmektedir bunu yanı sıra istismar çocukta uzun vadede olumsuz etkilere sebep olmaktadır (Girardet, Lahoti, Parks, & McNeese, 2002; Akt. Urazel, Fidan, Gündüz , Şenlikli, & Asfuroğlu, 2017). İstismara uğramış çocuklarda kaygı bozuklukları, içe kapanma, özsaygı azalması, sosyal ilişkilerin olumsuz etkilenmesi (Paavilaienen & Tarkka, 2003; Bakış & Çam, 2005; Akt. Güner, Güner, & Şahan, 2010), davranım bozuklukları, madde kötüye kullanımı, akademik performansın olumsuz etkilenmesi, gelecek dönemde istismar uygulama olasılığında artış, dürtü kontrolünde azalma (Gorey & Leslie, 1997; Akt. Ovayolu, Uçan, & Serindağ, 2007) duygu durumunda bozulma, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluklarıi ikincil enürezis ve enkoprezis görülebilmektedir (Elliot & Peterson, 1993; Akt. Ovayolu, Uçan, & Serindağ, 2007).

Günümüzde sayıları giderek artan çocuk istismarı vakalarının önlenebilmesi için öncelikle konuya yönelik farkındalık düzeyi artırılmalı, riskli gruplar için  koruma ve önleme programları uygulanmalı, uzmanların ve aile bireylerinin istismar bulgularını tanımaları ve dikkatlice değerlendirmeleri gerekmektedir (Ayvaz & Aksoy, 2004).

Ayşe BAŞBUĞ

Psikolojik Danışman