
İnsan yaşamının doğal bir parçası olarak görülen korku, hayatın sürdürülebilmesi için gerekli de görülmektedir. İnsanın aşina olmadığı, anlamada ve yorumlamada güçlük çektiği konularda ön plana çıkan bir duygu olan korku, ilk atalarımızdan bizlere miras kalmıştır. Korkuyu tanımlamak gerekirse, herhangi bir uyaranın kişi üzerinde tehdit edici bir biçimde algılanmasıyla ortaya çıkan duygu olarak ifade edilebilir (Eren, 2005). Tehdit edici uyaran karşısında vücudun ürettiği savaş ya da kaç tepkisi sempatik ya da parasempatik sistemin aktif edilmesi sonucunu getirir. Kaç tepkisi verildiğinde kişi korku uyandıran uyarandan kaçmaya, ortamdan uzaklaşmaya ya da zihninden korku uyandıran düşünceyi kovmaya çalışırken, savaş tepkisi verildiğinde ise kişi korkuyla yüzleşmeye, mücadele etmeye kalkışır. Her iki tepkinin de sonucunda kişi yıpranır, zarar görür ya da etkilenir. Bütün bunlara rağmen korku insanın yaşamasına, hayatta kalmasına da yardımcı olur. Korku, bir yandan insanın yaşam kalitesi üzerinde bozucu etkiye sahip olurken öte yandan insanı yaşama bağlayan, hayatta tutan bir duygu olarak belirmektedir.
Peki korkunun zarar verici yönünü ortadan kaldırmak mümkün müdür? Bu soruya evet yanıtı vermek pek mümkün olmasa da korkunun zarar verici yönlerini kabul edilebilir düzeye getirmenin mümkün olduğunu söyleyebiliriz. Korku yaşamın doğal bir parçası olarak görülüp koruyucu faktörleriyle ön plana çıkarıldığında ve yaşam kalitesini azaltıcı yönleri ön plana çıkarılmadığında insan ömrünü uzatan bir şey olarak bile görülebilir. Peki bütün bunları yapmak kolay mıdır? Elbette kolay değildir. İnsanın, insan olmanın gereği olarak korku duygusunu kabul etmesi, yaşamında korkuya yer açması ve korkuyla savaşmak yerine korkuyu hayatının merkezinde değil de arka planında yer alan tıpkı fonda çalan bir müzik gibi görmesi mümkündür. Bunu yapmada ise yaptığımız davranışın işlevsel olup olmadığına ilişkin soracağımız sorular ve sorduğumuz sorulara vereceğimiz cevaplar yardımcı olacaktır. Sınav korkusu yaşayan bir öğrencinin yaşadığı korkuya ilişkin “Yaşadığım bu sınav korkusu daha iyi bir sınav performansı sergilememe yardımcı oluyor mu?” sorusuna vereceği cevaplar gibi. Diğer yandan zihninde insanların kendisine zarar vereceğine dair bir düşünceye sahip olan kişi, “Bu korkum yaşadığım insanlarla geçirdiğim vakti daha değerli kılıyor mu ya da bu korku benim şu an yaşadığım yaşamımı daha iyi bir hale getiriyor mu?” sorusunu kendine sorarak korkunun iyi/kötü bir duygu olup olmamasından çok işlevsel olup olmadığına odaklanarak korku duygusunun yaşamı üzerindeki etkisini düzenleyebilir. Korku, dün olduğu gibi bugün de yaşamın bir parçası ve muhtemelen yarın da insanların hayatında etkisini sürdürmeye devam edecek. Korkunun olumlu ve olumsuz yanları ile bütün bir duygu olduğunu ve hayatın kalitesini artırmaya yardımcı olabileceği gibi hayatın tatsız bir hal almasına yol açabileceğini de dikkatten kaçırmamakta fayda var.
Mücahit AKKAYA
Psikolojik Danışman / Doktorant