
Vajinismus, cinsel ilişkinin zorlu ya da imkansız olmasına neden olan vajinal kaslarda istemsiz kasılmaların olduğu durumdur. Vajinaya giriş denendiğinde vajinanın dışa yakın kısmını çevreleyen kaslarda yineleyici ve sürekli bir biçimde istemsiz kasılmaların olmasıdır. Kasılmalarla birlikte eşlik eden ağrı korkusu ve kaygısı vardır. Bedenin çeşitli bölgelerinde de kasılmalar görülmektedir. Ancak sadece penis değil çoğu zaman parmak, tampon veya jinekolojik muayene sırasında kullanılan spekulum için de benzer ağrı ve kasılmalar söz konusudur. Bunun yanı sıra vajinismus, bir objenin ya da penisin vajinaya girişinin hayal edilmesi sırasında da ortaya çıkabilmektedir. Çoğunlukla bu belirtilere kaçınma eşlik edebilmektedir (Özdel, Yılmaz ve Özpolat, 2010).
Vajinismusla ilgili ilk yazılarda bu bozukluğun vajinanın boyutundaki bir yetersizlik sonucu ortaya çıktığı belirtilmiştir. Sonraki yıllarda ise cinsel ilişki sırasında cinsel uyarılma ile beraber vajinanın boyunda ve genişliğinde büyüme olduğu ve vajinanın esnek yapısı sebebiyle neredeyse her büyüklükteki penisi içine alabileceği gerçeği bulunmuştur (Özdel, Yılmaz ve Özpolat, 2010).
Waltard, Sims’in cinsel organlara has olarak nitelendirdiği aşırı duyarlılık kavramını araştırarak vajinal kas spazmının, ağrıya karşı duyulan “fobik bir yanıt” olduğu düşüncesini ortaya koymuştur. Vajinismus tanısı alan kadınlar; korkulan uyaranla karşılaşan fobik bireylerden pek de farklı değillerdir. Eğer bu doğru ise vajinismusun spesifik bir fobi olabileceği akla gelmektedir. Klinik olarak korkulan uyarana maruz kaldığında (muayene sırasında) yaşanan anksiyete, bazı vakalarda panik ve ardından gelen kaçınma davranışı bu görüşü güçlendirmektedir (Sezgin ve Çeri, 2009). Bu nedenle de vajinismus tedavisinde ameliyat ya da genişletme uygulamalarından ziyade, cinsel eğitim ve psikoterapinin önemli olduğunu vurgulamıştır (Akt. Özdel, Yılmaz ve Özpolat, 2010).
Vajinismus tanısı almış kadınlarla yapılan bir araştırmaya göre bu kadınların korkuları sırasıyla; ağrı ve aşırı acı duyma korkusu (%57), aşırı kanama korkusu (%31), yırtılma/ parçalanma korkusu (%18), penisin içerde kalması/ kilitlenme korkusu (%17), bayılma/ ölme korkusu (%11) ve pislik/ iğrenme duygusu (%9) olduğu görülmüştür. Bu araştırmadan elde edilen ilginç bir bulgu da katılımcıların sadece %18’i ilk ilişkide aşırı acı hissi yaşamasına rağmen, kadınların %57’sinin ağrı ve acı duyma korkusu yaşadıklarını bildirmeleri olmuştur. Yapılan birçok araştırma vajinismusun altında yatan en önemli sebebin ağrı korkusu olduğunu ortaya koymaktadır (Sezgin ve Çeri,2009).
Bir başka araştırmada ise vajinismus tanısı almış grup ile kontrol grubu arasında “hastalık ve yaralanma” fobi öbeği açısından anlamlı düzeyde fark saptanmıştır. Bu fobi öbeği; hastalıkla beden bütünlüğünün zarar görmesini, hastalık sonucu acı çekme ve ölüm korkularını içermektedir ve tanı almış kadınlar için cinsel birleşmenin, beden bütünlüğünün bozulup zarar görmesi anlamına gelebileceğini düşündürmektedir. Aynı araştırmada; vajinismus tanısı alan kadınlarda diğer korku tiplerinin de görüldüğü ortaya çıkmıştır. “Kapalı yerde bulunmak”, “hastaneye gitmek”, “kan görmek”, “diş hekimine gitmek” korkuları kontrol grubuna göre anlamlı olarak yüksek bulunmuştur (Sezgin ve Çeri, 2009).
Vajinismus tanısı almış kadınların duyduğu bu yersiz korkuların birçok sebebi vardır. Tutucu aile ortamı, cinsel şiddet, kızlık zarı inancı, kadın rolünü benimsemekle ilgili zorluklar verilebilecek örneklerden birkaçıdır. Batı ülkeleri ile yaygınlık kıyaslandığında ülkemizde yaygınlık daha fazladır. Bu durum kültürün topluma olan etkisiyle açıklanabilmektedir. Kültürümüzde oğlan çocuklarının cinsel organı hakkında rahatça konuşulurken (göster abine, yiğidin malı meydandadır, sünnet törenleri) kadın cinselliği ve cinsel organı hakkında konuşulması tercih edilmeyip ayıp karşılanmaktadır. Yıllarca gizlenen, saklanan bir obje haline getirilen vajina ve kadın cinselliği, evlenildiğinde ilk gece cinsel birleşmenin önemi ile ortaya çıkmaktadır. Evlilik öncesinde yine yaygın bir gelenek olarak, ailenin daha büyük bir kadın üyesi kendi ilk gece deneyimini evlenecek olan kişiye anlatır. Klinik gözlemler paylaşılan bu bilginin genellikle cinsel birleşmenin kadında dayanılmaz bir acıya ve birkaç gün süren rahatsızlıklara yol açtığı gibi gerçekçi olmayan ve katastrofik bilgiler olduğu yönündedir. Bu durum da kadınlarda yoğun bir korkuya sebep olmaktadır. Bu tip bilgilerin cinsel işlev bozukluklarına yol açabileceği ya da cinsel problemleri daha da zorlaştırabileceği düşünülmektedir (Özdel, Yılmaz ve Özpolat, 2010). Bunların yanında cinsel partnerin cinsellikle ilgili tutumu da çok önemli bir yere sahiptir. Eşin tepkisinin kadının problemini ne kadar güçlü bir şekilde pekiştirdiği önemli bir sorundur ve terapinin hedeflerinden biri de eşin tepkilerini değiştirmek olmalıdır (Sezgin ve Çeri, 2009).
Vajinismus yalnızca cinsel işlev bozukluğu olmasının ötesinde ruh sağlığının birçok bileşeniyle ilişkili olduğu için bu korku ile başa çıkmanın en etkili yolu psikoterapidir (Okan, Özdel ve Ayşe, 2014). Cinselliğin doğal, normal bir aktivite olduğuna yönelik bilgi ve inanışları psikoterapi yoluyla hem kadına hem de partnerine vermek gerekmektedir. Fobik unsurlar, olumsuz koşullanma, suçluluk duygusu, ağrı korkusu gibi bağlantılı psikolojik sorunları psiko-terapötik ya da cinsel terapi müdahaleleri yoluyla gidermek mümkündür.
Sonuç olarak vajinusmus kadınla ya da vajina ile ilgili bir bozukluk değil toplumla ilgili bir bozukluktur. Cinsel bilgisizlik veya yanlış bilgilenme sonucu oluşan önyargılar; cinselliğe ilişkin aşırı kaygıya, suçluluk duygularına, gerçekçi olmayan beklentilere veya başaramama korkusuna ve dolayısıyla cinsel işlev bozukluklarına yol açabilmektedir. Cinsel eğitim eksikliği, cinsellikle ilgili tutumlar vajinismus için önemli toplumsal sebeplerdendir. Aile içi cinsel eğitimin verilmemesi veya yanlış bilgi verilmesi en büyük toplumsal sorunlardandır. Başka bir araştırma sonucunda ise cinselliği bir günah olarak empoze eden otoriter annelerin ve tuvalet eğitimi sırasında katı ve cezalandırıcı bir tutum sergileyen ebeveynlerin; çocukluktan itibaren pelvis kas gerginliğine ve dolayısıyla bu durumun vajinismusa neden oluşturabileceği öne sürülmüştür (Sezgin ve Çeri, 2009).
Tüm bu görüşler; vajinismus tedavisine başlamadan önce kadının cinsel bilgisinin, dinsel inançlarının, aile değerlerinin ve toplumsal tabularının belirlenmesini ve tedaviye başvuran tüm kadınların mutlaka cinsel fonksiyon ve pelvis anatomisi hakkında bilgilendirilmesini ve partnerinin tutumunun önemli olduğunu ortaya koymaktadır (Sezgin ve Çeri, 2009).
Ebrar Akça
Psikolojik Danışman