
“-Kapını kilitlemiyor musun? -Hiçbir zaman kilitlemem. Sözde iki yıldır kilit alacağım. diye gelişigüzel ekledi. Sonra gülerek Sonya’ ya döndü: -Kilitleyecek şeyleri olmayanlar ne kadar mutludur, değil mi? dedi.” (Dostoyevski, 2006, s. 304)
En doğal ve temel duygulardan olan korku, farklı türlerde karşımıza çıkabilmektedir. Bunlardan birisi de suç korkusudur. Suç korkusu, zarar verebilecek bir suç ya da zarar verebilecek bir suça ilişkin semboller karşısında geliştirilen duygusal bir tepki olarak tanımlanmaktadır (Ferraro-LaGrange, 1987: 72; akt. Reşitoğlu, 2017).
Suç korkusuna yönelik birçok araştırma bulunmaktadır: 2002 yılında İngiliz suç anketinin (British Crime Survey) sonuçlarına göre İngiltere’de hanehalkının %3,5’u hırsızlık, yetişkinlerin ise %0,8’i gasp suçunun mağduru olmuştur. Ancak insanların %51’i bu suçların mağduru olma endişesi yaşamaktadır (Crime Reduction Toolkits, 2008; akt. Kul, 2009). Gordon ve Heath’in (1937) Chicago, San Francisco ve Philadelphia’da 2 yıl süresince gerçekleştirdikleri bir çalışma gazetelerinde suç hikâyelerine daha çok yer verilen vatandaşların diğer vatandaşlara oranla daha çok suç korkusu sergilediği ortaya koyulmuştur (akt. Gaziarifoğlu, 2009). Türkiye’de yapılan bir çalışmada da Kul (2009) İstanbul’un Tuzla ve Eminönü ilçelerinde araştırmaya katılanların genel suç korku ortalamasının oldukça yüksek olduğunu ortaya koymuştur (akt. Öztürk ve Yıldız, 2017). Erkan ve Sevin (2018), Kadıköy ilçesinde bireylerin suç korkusu yaşayıp yaşamadığını ve suç korkusunun hangi faktörlere bağlı olarak ortaya çıktığını incelediği araştırmalarında; gece saatlerinde korku hissinin arttığı, ziyaretçi ve turistlerde korku hissinin Kadıköy’de yaşayanlara göre daha yoğun yaşanabildiği, dilenci, tinerci gibi bireylerin varlığının korku hissini ortaya çıkardığı ve toplu taşıma araçları ve ara sokakların korku hissini artırabildiği sonucunu öne sürmüştür.
Suç korkusunun ölçümünde en çok sorulan sorulardan biri “Geceleri mahallenizde yalnız başınıza kendinizi ne kadar güvende hissediyorsunuz?” sorusudur. “Çok güvenli”, “makul şekilde güvenli”, “biraz güvensiz”, “çok güvensiz” şeklinde cevap seçenekleri sıralanmıştır. Araştırmaya dahil olan kadınların %49’u, geceleri mahallelerinde dışarıda yalnız olduklarında “çok güvensiz” ya da “biraz güvensiz” hissettiklerini ifade ederken; bu soruyu aynı şekilde cevaplayan erkeklerin oranı %7,5 olmuştur (Şenol & Gülver, 2020).
Gaziarifoğlu (2009), literatürde suç korkusunun; hissedilen savunmasızlık hissine, yaşanılan semtteki fiziksel ve sosyal yozlaşma bozulma belirtilerine ve toplumsal bütünlüğün zayıflığına ya da gruplar arasındaki çatışmalara bağlı olduğunu belirtmektedir. Tüm bunları etkileyen ya da bunlardan etkilenen kişisel faktörler ise; yaş, cinsiyet, statü gibi temel özellikler olmaktadır. İçinde bulunulan çevrenin sosyal yapısı, çevrede yaşayanların sosyal profili, tanıdıklık, çevrede yaşama süresi, çevrenin kimliği, çevrenin suçluluk düzeyi, kötü şöhreti gibi özellikleri de kullanıcının suç korkusu düzeyinde etkili olmaktadır (Greene ve Greene 2013; Yirmibeşoğlu ve Ergun, 2015; akt. Erkan ve Sevin, 2018).
Kişilerin içinde bulunduğu psikolojik koşullar da yaşamlarının her alanında orantısız endişe duymasına neden olabilmektedir (Yüce, 2009). Sağlıklı bir insanın gösterdiği korku davranışı doğal bir tepkiyken psikiyatrik tanısı olan bir bireyin sergilediği korku davranışı normal dışı bir hale bürünebilmektedir; ancak her koşulda temel güvenlik ihtiyacının karşılanmaması bireyin yaşam kalitesini düşürmektedir.
Maslow’un ihtiyaçlar piramidinde güvenlik; fizyolojik ve biyolojik ihtiyaçlardan hemen sonra gelen en temel ihtiyaçtır. Dolayısıyla, güvenlik ihtiyacı karşılanmadan insanların daha üst seviyedeki ihtiyaçlara yönelmesi mümkün olmaz zira güvenlik kaygısı yaşayan bir insanın tek arzusu güvenliğini sağlayabilmek için çabalamaktır (Maslow, 1942: 336; akt. Dolu, Uludağ ve Doğutaş, 2010). Aidiyet ve sevgi, kendine saygı ve kendini gerçekleştirme ihtiyacı suç korkusunun yoğun olarak yaşandığı toplumlarda gerçekleşemeyeceğinden hem bireysel hem de toplumsal açıdan gelişebilmek olanaksız kılınmaktadır; böylelikle ‘suç korkusu’ özgürlüğü kısıtlayıcı bir nitelik kazanmaktadır.
Suç korkusunun giderilmesinde; caydırıcı yaptırımların uygulanması, yasaların herkes tarafından anlaşılır ve sürece dair kaynakların ulaşılabilir olması, kişisel güvenlik önlemlerinin tercih edildiğinde alınabilir olması, insanlara “suç korkusu” bağlamında farkındalık çalışmalarının yapılması, bilgi kirliliğinin ortadan kaldırılması, kitle iletişim araçlarında bilgi yayımının kontrollü bir şekilde işlenmesi, kolluk kuvvetlerinin yaygınlaştırılması, sivil toplum örgütlerinin oluşturulması, mağdurların haklarının korunması ve psikolojik destek hizmetinin tanıtılması gibi faktörler etkili olacaktır.
Özge ÇANKAYA
Psikolojik Danışman