
Tüm dünyada ve ülkemizde etkisi görülen, şu anda bile etkilendiğimiz ve gelecek yaşantılarımızı da büyük ölçüde etkileyecek olan bir salgın sürecindeyiz… COVID-19 adı verilen bu salgın Çin’den başlayıp tüm dünyaya yayıldığı gibi ülkemizde de 11 Mart 2020 tarihinde ilk vakanın ortaya çıkmasıyla birlikte görülmüştür (Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı, 2021). Hızlı yayılan ve ölüm ile sonuçlanabilen bu salgını doğal olarak birçok kişi şok ile karşılamıştır. Yaşanılan bu şok durumu üzerine en temel duygularımızdan biri, belirsizliklere eşlik eden korku duygusu olmuştur. Peki, salgın dönemindeki korku duygusu ve bu duyguya eşlik eden sağlıklı ve sağlıksız tutumlar nelerdir? Bu yazıda bu sorular cevaplanacaktır.
Korku; gerçek bir durum veya gerçek olmayan bir duruma karşı belirsizlik ile birlikte endişenin artması, bu belirsizliği kontrol edememe ve güven ihtiyacının giderilememesi şeklinde tanımlanabilir (Çakır, 2011). Pandemi sürecinde ise yoğun belirsizlik, özgürlüğün kısıtlanması, ölüm hakkında yoğun düşünceler, temel gıda ve temizlik malzemelerinin biteceğine dair kıtlık teorileri ve yakın çevreye bu hastalığı bulaştırma endişesi ile korku duygusunun daha yoğun yaşandığı söylenebilir (Kurt Yılmaz, Güler ve Sürgevil Dalkılıç, 2021). Yoğun yaşanılan bu duyguya eşlik eden ve sık rastlanılan soru ise bu korku duygusunun normal olup olmadığıdır. Olumlu duyguları yaşarken farkında olmadan bu duyguları yaşayıp hayatına devam eden birey istenilmeyen bir duygudan ise kaçma eğiliminde olabilmektedir. Sağlıklı duyguları yaşamayı, farkındalık, anı yaşama ve buna odaklanabilme adına olumlu veya olumsuz duyguların varlığını kabul etme olarak ifade edebiliriz. Korku duygusu için ise olumsuz bir duygu etiketlemesi yapmadan önce “savaş ya da kaç” tepkisini artıran hayati bir duygu olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Her duygu gibi yüksek düzeyde de olsa gerçek durum ile uyumlu korku duygusunu yaşamak sağlıklı korku duygusuna sahip olunduğunun göstergesi olabilmektedir.
Peki, hangi durumlarda yüksek düzeyde korku istenilmeyen bir durumdur? Bu soru için yukarıda da bahsedilen, korku duygusunun bireylerin gerçeklik algısını etkileyecek ölçüde günlük yaşantısını ne derecede aksattığına ve toksik bir duygu olup olmadığına bakılabilir. Yani gerçekdışı olan ve pandemi dönemiyle sık sık duyulan bir hastalık olan nosofobi ve koronafobi gibi hastalık durumlarından mustarip olma gibi… Anksiyete bozuklukları başlığında yer alan nosofobi insanın ölümcül bir hastalığa yakalanma korkusu olarak tanımlanabilir (APA, 2013; akt. İnce, 2021). Nosofobi aynı zamanda hastalanma korkusu olarak da ifade edilebilmektedir (İnce, 2021; Arstantaş ve Gürsoy, 2020). Koronafobi ise sadece hastalanma korkusu olarak tanımlanmayıp geleceğin belirsizliği, yeni önlemlerin getirdiği endişe durumu ve nosofobiye göre daha fazla kişide görülebilecek anksiyete durumu olarak tanımlanmaktadır. COVID-19 dönemi ile birlikte nosofobi ve özellikle koronofobiden mustarip olan kişilerin sayısında artış olduğu tahmin edilmektedir.
Bireysel farklılıklar göz önüne alındığında nosofobi, koronafobi ve bu salgın hastalığa karşı diğer korku duygu durumlarının her insanda aynı şekilde vuku bulduğunu söylemek doğru bir yaklaşım olmayabilir. Öngel, Tatlı ve Bozkurt (2020) yapmış oldukları araştırmada beş faktörlü kişilik analizi kullanarak bireylerin COVID-19 hastalığına karşı sosyal medya algılarını karşılaştırmışlardır. Araştırma sonucunda uyumlu ve dışa dönük bireylerin diğer kişilik özelliklerine sahip bireylere göre korku duygularını daha az yaşadıkları sonucuna ulaşılmıştır. Bu araştırma sonucuna göre özellikle nevrotik kişilik özelliklerine sahip bireylerin akılcı olmayan inançları ile gerçeklikten uzak bir duygu durum yaşadıkları ve korku duygusunu toksik bir duygu halinde yaşadıkları söylenebilir.
Her bireyin kişilik özellikleri ve deneyimleri sonucu kriz durumlarına vereceği tepkilerin farklı olma durumu gibi baş etme yöntemlerinin de farklı olabileceğinden söz etmek mümkündür. Baş etme yöntemlerinin de olumlu ve olumsuz baş etme yöntemleri şeklinde iki farklı başlık altında değerlendirildiği görülmektedir. Kendini oyalama, yadsıma, madde kullanımı, olumlu davranıştan kopma, dışavurum, kendini suçlama gibi olumsuz yaklaşımların yanında duygusal destek kullanımı, mizah ve manevi değerlere odaklanma şeklinde olumlu başa çıkma yöntemlerinin kullanımı bireylerin psikolojik iyi oluşlarını da etkileyebilmektedir (Yeşil ve Dinçer, 2020). Olumlu baş etme yöntemlerine farkındalık-meditasyon, fiziksel aktivite, aile ve grup odaklı etkinlikler de eklenebilir.
COVID-19 döneminde yaşanılan korku duygusunun yaş ile anlamlı ilişkisinin bulunmadığı görülmüştür. Ancak Bakioğlu, Korkmaz ve Ercan (2020) yaptığı çalışmada kadınların erkeklere göre ve kronik hastalığı bulunanların kronik hastalığı bulunmayanlara göre yüksek düzeyde COVID-19 hastalığına yakalanma korkusu yaşadıklarını ortaya koymuşlardır. Ayrıca bu sonuçların toplumsal cinsiyet rolleri ile algılanan kadınlık-erkeklik rollerine göre farklılık gösterebileceğine de değinmişlerdir. Bir diğer çalışmada ise sağlık çalışanı olanların sağlık çalışanı olmayanlara göre yüksek düzeyde umutsuzluk ve kaygı durumunu yaşadıkları, özellikle hemşirelerin umutsuzluğunun yüksek düzeyde olduğu görülmüştür (Hacımusalar vd. 2020; akt. Kurt Yılmaz, Güler ve Sürgevil Dalkılıç, 2021). Yüksek düzeyde korku yaşamış olabilecek bu kişilerin sağlıksız korku yaşayabilecekleri, nosofobi ve koronafobiden mustarip olabilecekleri, depresyon ve diğer anksiyete bozuklukları veya olumsuz baş etme stratejileri ile ruh sağlıklarını tehlikeye atabilecekleri bir risk durumu olarak ortaya çıkmaktadır.
Yaşanılan bu döneme ait korku duygusu ve ruh sağlığı üzerinde çeşitli araştırmacılarca çalışmalar yapılmakla birlikte doğal olarak hastalığı durdurmaya yönelik çalışmalara öncelik verildiği görülmektedir. Yeni normal dünyada birçok savaş, salgın hastalık ve afet şeklinde küresel ve bölgesel olayların insan davranışlarında büyük değişimlere yol açabildiği, bu değişimlere karşı uyum problemleri yaşanabileceği söylenebilir. Belirsizlik ile birlikte korku ve paniği bir arada yaşadığımız bu dönem sonrası yüksek düzeyde yaşanılan korkunun aldığımız tedbirler ile savaş ya da kaç stratejimizi ortaya çıkardığını unutmamak gerekir. Olumlu baş edip sağlıkla korkmanız dileğiyle…
Mustafa ÇİFTÇİ
Psikolojik Danışman