
Kişilik gelişimi, “Ben kimim?” sorusuna verilen yanıtlarla başlar ve yaşamın her aşamasında farklı yanıtlarla devam eder. Çocuk, çevreden gelen yoğun bilgi ile başa çıkabilmek için dünyayı gruplar halinde kavrama eğilimi gösterir ve bu yüzden insanları da en basit şekilde kadın ya da erkek olarak sınıflandırmaya tabi tutar. Bu esnada toplum da cinsiyet kimliklerini çocuk için görünür kılar. Cinsiyet duygu, durum ve davranışa bağlı roller ile ilişkilendirilir. Böylece cinsiyet, çocuklar için işlevsel bir anlama sahip olur (Dökmen, 2010).
Kişilik tanımında cinsiyet kimliği önemli bir yer tutar. Kişinin kendini var olduğu toplumun cinsiyet normlarına bağlı olarak tanımladığı bu süreç üç-dört yaşlarında gelişmeye başlar. Çocuklar öğretilen cinsiyet kimliğini kabul eder ve bulundukları toplumun ya da grubun dayatmış olduğu rolleri karşılar ve ona göre davranış şekli geliştirirler. Aile, toplumsal cinsiyet rollerindeki farklılıkların belirgin olarak öğrenildiği ilk yerdir. Ebeveynlerin cinsiyet kavramlarına ilişkin görüşü ve tutumu çocuğun davranışlarına da yansımaktadır. Bunu da çocuklar en iyi oyunla pekiştirirler. Çocuk model olarak aldığı anne, baba ya da yakın çevresindeki cinsiyet rollerini, kurguladığı oyun içerisinde bütünleştirir. Çocuk algılama ve tercih bilincinin gelişmesiyle beraber günlük yaşamdaki cinsiyet örüntülerini oyun ve oyuncak seçimlerine yansıtır. Burada özellikle anne ve babanın cinsiyet rollerindeki tutumları etkilidir. Hepimizin bildiği gibi pek çok anne ve baba dolaylı ya da dolaysız olarak kız ve oğlan çocuklarının cinsiyet rollerine uygun özellikler kazanmalarını bekler ve bu doğrultuda tutum sergiler. Cunningham (2001)’in yapmış olduğu çalışmanın bulgusu bu ifadeleri destekler niteliktedir. Araştırmada annelerin cinsiyetçi tutumlarının yetişkin çocuklarındaki toplumsal cinsiyet kavramını algılamaları arasında anlamlı bir ilişki olduğu göstermektedir (Akt: Yağan, 2016).
Oyun, çocukların en doğal öğrenme ortamıdır. Oyunun çocuklar için vazgeçilmez olması, oyun kurma ve oyun oynama araçları olan oyuncakların önemini de ortaya çıkarmaktadır. Oyuncaklar çocukların gelişimini destekleyip, hayatını şekillendirirken aynı zamanda oyunun da en temel aracını oluşturmaktadır. Oyun ve oyuncaklar çocuklara mantığını kullanmayı, el becerilerini geliştirmeyi, yaşadığı çevreyi keşfetmeyi ve sosyalleşmeyi öğretir.
Bebeklik çağında daha çok çocuğun el göz koordinasyonu ya da el becerisi odağa alınarak çıngırak ve benzeri oyuncaklar tercih edilirken, çocukluk döneminde oğlan çocuklarına araba, tahta at; kız çocuklarına ise bebek ve küçük ev eşyaları gibi oyuncakların tercih edilmesi oyuncakların yaşa ve cinsel kimliğe bağlı olarak değiştiğini göstermektedir (Çakır, 2018). Esasında bu da çocukların gelecekteki rollerine ebeveynlerinin tercih ettiği oyuncakları ile hazırlandığını gösterir. Genellikle oğlan çocukları için seçilen oyuncaklarda gücü simgeleyici öğelerin var olması yine kız çocukları için seçilen oyuncakların sevecenliği, masumluğu simgelemesi anne ve babanın cinsiyet kalıplarının dışavurum halidir. Bu tutum elbet bir tesadüf olmamakla beraber ebeveynlerin belli cinsiyet kalıp yargıları içerisinde edindiği davranışlar bütününü yansıtmaktadır. Oyuncak seçimindeki bu keskin cinsiyet olgusunun ön planda tutulması farklı sonuçları da beraberinde getirmektedir.
Bu yaklaşımın çocuğun kimlik kazanımı ve eğitimi açısından doğru bir yöntem olmadığını ifade etmekle birlikte, toplumdaki cinsiyet farklılıklarının da tamamen yok sayılmasına sebebiyet vermektedir. Çocuğun cinsel kimliği doğrultusunda eline bir bebek ya da silah vermek çocuğu ancak ebeveynin tek arzusu olan, toplum tarafından kabul gören birey yetiştirmekten öteye taşımayacaktır (Göktaş, 2020). Ayrıca çocukların farklı cinsiyet kimliklerinin ve yönelimlerinin olduğu ve bunlar arasında hiyerarşi olmadığı bilinci ile yetiştirilmesi gerekmektedir çünkü farklı kimliklere karşı sahip olunan ayrımcı norm ve önyargılar olumsuz davranışların temelini oluşturmaktadır. En basit haliyle oyuncak seçiminde geleneksel düşünceleri bir kenara bırakıp oyuncağın örtük ve açık işlevlerinin gözetilerek tercih yapılması çocuğu her anlamda destekleyecektir. Çocuk oyuncakları tercihlerinde bu eşitliği göz önünde bulundurmak ve bilinçli yönlendirme yapmak hem aile hem de toplum yapısı açısından önem arz etmektedir.
Elif KARATAŞ
Sosyal Hizmet Uzmanı