
Bazen kendimizi durdurmakta alıkoyamadığımız tekrarlayıcı davranışlarımız vardır: Sakallarla oynamak, saç çevirmek, boğaz temizlemek, ayakları sallamak. Bu alışkanlıklar gündelik hayatımızda alışkanlık haline gelmiş şeklinde normalleştirilebilirken saç, kıl ve deri yolmak ise ruh sağlığında göz ardı edilmemesi gereken durumlardır. Çünkü psikopatolojide saç ve deri yolma, tırnak yeme, yanak içi çiğneme gibi bazı beden odaklı yineleyici davranışlar karşımıza çıkmaktadır (Grant vd. 2012). Yineleyici davranışlar ile birey kendine ve çevresine zarar verebilmekte, fiziksel görüntüsü ve bedenine verdiği olumsuz zararın görülmesi sebebiyle toplum içerisine çıkmakta utanç ve suçluluk duyabilmektedir (Bohne vd. 2005). İşlevselliği bozan yolma davranışlarından bu yazımızda trikotillomani ele alınmıştır.
Trikotillomani, Yunan dilinden gelen trich (saç), tillo (yolma) ve mania (hastalık düzeyinde dürtü) kelimelerinden oluşmaktadır (Konkan vd. 2011). Bu hastalık kelime etimolojisinde bahsedilen saçları yolma ile sınırlı değildir. Sıklıkla saç, kirpik, kaş, sakal, genital bölgeler, kol, bıyık, bacak ve göğüs bölgelerinde de bu yineleyici davranışlar görülebilmektedir (Swedo, 1991). Belirgin saç ve kıl kayıpları ile süregelen bir seyir izleyen bu hastalık, kişinin günlük yaşamındaki birçok alanda işlevselliğini büyük oranda olumsuz yönde etkiler. Tedavisi güç bir bozukluktur (Konkan vd. 2011). Trikotillomani DSM tanı kriterlerinde DSM-III-R’ye kadar tanılanmamış, DSM-IV’de dürtü kontrol bozukluğu kategorisinde yer almış ve şu an ise DSM-V’de obsesif kompülsif bozukluk (OKB) ile ilişkili bozukluklar sınıflandırmalarında içerisinde bulunmaktadır (APA, 2013). Akademik alanda diğer psikopatolojik rahatsızlıklara göre hastalara tanın konulması ve tedavisinin geç uygulanmaya başlanılması sebepleri ile daha az çalışmaların yapıldığı da dikkat çekmektedir. Hastalık nadiren çocukluk, genellikle erken ergenlik döneminde başlayıp dalgalı ve kronik bir şekilde devam etmektedir (Snorrsan vd. 2012). Geç başlangıç tiplerine eşlik eden diğer psikopatoloji tanılarında tedavi dirençli ve semptomlar daha şiddetlidir (Ricketts vd. 2019). Ayrıca kadınlarda erkeklere göre daha sık rastlanmaktadır (Odlaug ve Grant, 2008; Odlaug vd. 2010, Pirdoğan Aydın vd. 2021).
Durdurulamayan yineleyici davranışlar bireyde fiziksel görünüm, duygudurum ve davranış-alışkanlık değişikliğine neden olabilmektedir. Bireyler utanç, özgüven ve suçluluk yaşamakta bu durum yardıma başvurmalarını sınırlamakta ve tedavilerinde erken müdahale yapılamamasına sebep olmaktadır. Trikotillomani saçsız bölgelerin oluşmasından kelliğe kadar olumsuzluklar ile sonuçlanabilmektedir (Konkan, 2011). Yolma davranışı akabinde kılın hemen çöpe atılması, bir kısmı veya tamamının ısırılması, yuvarlanması, hatta yolunan kılın yutulması ile karşılaşılabilir. Üstelik çocuklarda yapılan çalışmalarda neredeyse her iki çocuktan birinde yolunan kılın yutulduğu görülmektedir. Bu da başka bir sağlık problemi doğurabilir (Revee vd. 1992; Wadlington vd. 1992). Yolma esnasında eksik kalan yolunmamış kılları “tamamlamalıyım” ara inançları ile eylemlerini sürdürdükleri görülebilmektedir. Bireylerin görünümünde büyük oranda değişiklik olmasıyla bireyler sosyal izolasyon durumu yaşama, makyaj yapma, saç stilini değiştirme peruk ve şapka takma gibi kaçınma-gizlenme davranışları geliştirebilmektedir (Pirdoğan Aydın vd. 2023). Hastalarda yolma sonrası fiziksel görünümde oluşan değişiklik ile duygudurumunda olumsuz gelişmeler seyir edebilir. Kişisel, sosyal, akademik ve kariyer alanlarında uyum sorunu yaşayan bireyin yaşam kalitesi düşmektedir (Odlaug vd. 2010). Yaşam kalitesi düşmesi bireyin anksiyete, psikolojik dayanıklıkta düşüklük, depresyon, uyku bozuklukları, alkol ve madde kötüye kullanımı ve yüksek intihar riski yaşanmasına sebep olabilmektedir (Flesser vd. 2006; Ricketts vd. 2018; Pirdoğan Aydın vd. 2021).
Trikotillomani tanılı hastalarda OKB teşhisinin eş tanılı olarak yaygın olması, OKB’nin farmakolojik tedavisinde kullanılan klomipramine olumlu dönüt vermesi, yolma davranışının doğasında dürtüye karşı dirençte zorluk (obsesyon), istenmeyen ve aşırı düzeyde sergilenen ritüeller ile karakterize durumlar, bireyde gerginlik ve huzursuzluğun yineleyici davranış ile azalıyor olması (kompulsyon) sonucunda OKB ile ilişkili bir bozukluk olması gerektiği düşünülmüştür. Böylelikle hastalığın sağlıklı sınıflandırılması, tedavi çalışmalarını da hızlandırmıştır. Tedaviyi hızlandıran diğer bir etken de yolma davranışının detaylı incelenerek yolma öncesi, yolma sırası ve yolma sonrası gelişmeleri dikkatle takip etmektir. Farmakolojik tedavinin yanı sıra psikoterapi ve alışkanlığı tersine çevirme – tersine alışkanlık kazandırma psikoeğitim programı (Habit Reversal Training, HRT) uygulanması olumlu sonuçlar verebilmektedir. En etkin kuramsal yaklaşımların bilişsel davranışçı terapiler olduğu görülmektedir. Örneğin kabul ve kararlılık terapisi (Acceptance and Commitment Therapy, ACT) ile alışkanlığı tersine çevirme eğitimin (HRT) birlikte uygulanması deneysel çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmada kontrol grubunda anlamlı düzeyde farklılaşma görülmüştür. Üç ay sonra yapılan izleme sonucunda bulgular desteklenmiştir (Woods vd. 2006; Konkan vd. 2011; Pirdoğan Aydın vd. 2023). Güncel yaklaşımlarda HRT, tedavi sürecinde büyük kabul görmektedir (Çoban, 2021; Bilişsel Davranışçılar Psikoterapiler Derneği, 2023).
Hastaların sağlık kuruluşlarına sınırlı sayıda başvurmaları, sosyal izolasyon içerisinde eş tanılar ile intihar risklerinin yüksek olması göz ardı edilmemesi gereken bir hastalık olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Hastalığın tedavisinde hastalığın seyri, yolma davranışının gelişimi, uygun terapi yöntemlerin uygulanması, dürtü kontrol ve alışkanlığı tersine çevirme beceri eğitimi uygulanması ile sosyal destek çalışmalarının birlikte yer aldığı sistemsel yaklaşımla olumlu sonuçlar beklenebilir.
Mustafa ÇİFTÇİ
Psikolojik Danışman