Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

İçerdekiler – Tiyatro Oyunu İnceleme – Psikolektif + – Sayı – 10

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Oyunun Yazarı: Melih Cevdet ANDAY

Yöneten: Tarık ŞENOCAK

Oyuncular: Çetin ALTINDAL, Ekim HANİŞOĞLU, Suat Oktay ŞENOCAK

Oyun Süresi: 1 saat 29 dakika

Sahne Yeri: Uğur Mumcu Sahnesi

Sezon: 2019-2020

Benliğimizi en yalın haliyle en çok ne durumda görür ve hissederiz? Veyahut hangi halimizle özgürleşiriz? Dört duvarla kaplı bir hücrede mi, yoksa gökyüzünün altında derin bir nefes aldığımızda mı? Ne zaman toplumun öğretilerine takılmaksızın paylaşırız karşımızdakine içimizdekileri?

–Yazı Spoiler İçermektedir—

Oyun, gazete bildirileri dağıttığı gerekçesiyle tutuklanan bir öğretmenin tutuklu kalma sürecini yansıtmaktadır. Suçunu itiraf etmediği için 345 gün hapishanede yaşayan öğretmenin içeride kalma psikolojisi, dışarıdaki hayatla karşılaştırması, toplumun ve cinselliğin arasındaki savaş seyircilere aktarılmaktadır.

Perde, polisler tarafından şiddete uğrayan mahkûmun (öğretmenin) karanlık odadaki görüntüleriyle başlar. Bu sahne Milgram ’ın “Otoriteye İtaat” deneyini anımsatmaktadır. Ahlaki değerleriyle çelişmesine ve ortaya çıkan yıkıcılığı görmesine rağmen görevlerini maske gibi kullanarak işkenceye devam etmeleri, üst derecelerindeki amirlerinin sözlerine itaatkâr davranmaları oyunun devamında da kendini göstermektedir.

Polisin, öğretmeni Sevgililer Günü’nde karısıyla yalnız bırakma karşılığında suçunu kabul ettirmeye çalışması Kohlberg ’in saf- çıkar dönemini çağrıştırmaktadır.  Dağıtılan bildirilerin hükümet karşıtı olduğu için suç sayılması üzerine polisin öğretmenle yaptığı tartışma sırasında “Yarın öbür gün başka bir hükümet başa geçse, bu sefer de ona aykırı düşünceleri sorguya çekeriz, inanıp inanmamak değildir benim işim” cümlesi Kohlberg ’in gelenek öncesi evreye ait olan itaat-ceza dönemine işaret etmektedir. Hükümetin emrettiklerine karşı gelme sonucunda itaat etmeme durumunda gelecek olan cezadan kaçmak için çabaladıklarını ortaya sermektedir. Öğretmenin karısıyla bir araya getirilip cinsel birliktelik yaşaması karşılığında suçu kabul etme teklifine karşı isyan etmesi ile polisin “isyan ediyorsan durumuna, sonuçlarına katlanacaksın!” demesi Gerçeklik Terapisi’nde yaptığımız seçimlerin sonucu ve sorumluluk alma kavramlarını hatırlatmaktadır.

Polisin, öğretmene sigara uzattığı sahnede; yine aynı polisin sigara uzattığı anda öğretmene tokat attığı sorguya ilk geldiği günü ona anımsatmış olup sigaraya korkuyla bakarak elinin titremesi Pavlov’un deneyini ve klasik koşullanma kavramını hatırlatmıştır. Burada öğretmen sigaraya koşullanmıştır. Sigara koşullu uyarıcı olup öğretmenin korku ve titreme tepkileri vermesi ise koşullu tepkidir. Kızgınlıkla yaptığı davranışların, yıkımların sebebini “başka türlü insanlığımı koruyamam” cümlesi ile açıklaması, savunma mekanizmalarından “mantığa bürüme” kavramına karşılık gelmektedir.

Freud’a göre hem cinsel hem de saldırgan dürtüler, kişilerin neden o şekilde davrandıklarının en güçlü belirleyicileridir. Öğretmenin kendi karısını yüzü, başı olmadan çırılçıplak gözünün önüne getirmesi daha sonraki sahnelerde hapse girdikten sonra karısından ve onun getirdiği yüklerden kurtulduğunu, rahatladığını söylemesi ile bağdaştırılınca cinsellik dürtüsünün öğretmenin karısıyla ilgili davranışlarının açıklayıcısı olduğu gözler önüne serilmektedir.

Öğretmenin karısıyla cinsel birliktelik yaşama karşılığı olarak, olanı biteni öğretmenin kendisine anlatmasını isteyen polis bu durumun cinsel duygularını okşadığını söylemesi, sürekli olarak cinsel olaylar anlatması ve bundan haz duyması, Freud’un kişilik yapılarından idin (alt benlik), polisin kişilik örüntüsünde baskın olduğunu akıllara getirmektedir.

Öğretmenin çiftlerin evliliklerindeki güçlükleri birlikte halletmek ve yenmek yerine o güçlüğü görmezden geldiğini söylemesi yine savunma mekanizmalarından bastırmanın çiftler tarafından çok kullanıldığına işaret etmektedir. Sonraki sahnelerde ziyaretine karısı yerine baldızı gelen öğretmenin “Ayakta konuşulmasından hoşlanmıyorum” cümlesini daha önce polisin kendisine sürekli yinelediği göz önüne alınacak olursa, öğretmenin polis ile “özdeşim” kurduğu dikkat çekmektedir. Polisin kendisi üzerine kurduğu psikolojik baskıyı baldızına karşı kurması da bu durumu kanıtlar niteliktedir. Cinsel dürtüsü baskın olan bir bireyi (kendisini) ölmek üzere olan bir insana benzeterek baldızını kendisiyle cinsel birliktelik yaşaması için birlikte olmaya ikna etmeye çabalaması yine savunma mekanizmalarından “mantığa bürünme” davranışı gösterdiğini ortaya sermektedir.

Öğretmenin gerçeğe varmak, özgür düşünmek için bireyin bir odaya kapatılmasını, kimseleri görmemesi gerektiğini, böylece başkalarının baskısından kurtulduğunu düşünmesi; toplumun özgürlüğümüzü kısıtladığını ancak birey kendisiyle yalnız kaldığında ilkel benliğini ortaya koyduğunu Freudyen bir bakış açısı ile sunmaktadır.

Oyuna İlişkin Kişisel İzlenimlerim

“Elde etmek isteyen zalim oluyordu”. Oyunu bu cümleyle özetleyebiliriz sanırım. Psikolojik gerilim ile iktidar, hükmeden, güç, köle, işkence, kurban, irade, toplum, özgürlük, etik gibi kavramların harmanlanmış olduğu bir oyun bizlere sunuluyor. Şartlar değiştiğinde bizlerin veya en güvendiğimiz insanların hiç beklemediğimiz şekilde nasıl zalim olabileceği mesajını veriyor. Toplumun öğretilerini, namus kavramını, gerçekte yaşamak istenenin etik kavramı ile savaş içerisinde olma durumunu izleyicinin sorgulamasını istermişçesine yansıtma çabasını gördüğümüz bu oyunu izlemenizi tavsiye ediyorum… Sevgiyle kalın…

                                                                                                   Elif ALTAY                   

                                                                                              Psikolojik Danışman