Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

SUSUZ YAZ – Film İnceleme – Psikolektif + – Sayı – 15

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Film Künyesi

Vizyon Tarihi: 16 Aralık 1963

Tür: Dram

Yapım : Türkiye

Süre:  90 dk

Imdb Puanı: 7.9

Oyuncular: Erol Taş, Hülya Koçyiğit, Ulvi Doğan

Yönetmen: Metin Erksan

Necati Cumalı’nın aynı adlı romanından beyaz perdeye uyarlanan film, usta yönetmen Metin Erksan’ın mülkiyet üzerindeki üçlemesinin ikinci basamağını oluşturmaktadır. Film, Berlin Film Festivali’nde “Altın Ayı” ödülünü birinci olarak almaya hak kazanmıştır. Filmde, köy yaşamında var olan erkeğin akan suya, toprağa ve kadına sahip olma arzusu mülkiyet değeri üzerinden anlatılmıştır. Başroldeki Osman, kardeşi Hasan’la ve Hasan’ın eşi Bahar ile birlikte İzmir’in Urla kazasına bağlı Bademler köyünde yaşamaktadır. Geçimini toprakla sağlayan bu iki kardeşten Osman hırslı, açgözlü ve cevval bir karakter iken; Hasan uyumlu, ılımlı, hak hukuk gözeten bir karakter olarak film boyunca karşımıza çıkmaktadır.

‘’Yazı spoiler içermektedir’’         

Film, Osman’ın eşeğiyle su kıyısına gelip yüzünü yıkaması ve kardeşi Hasan’a köyün suyuna sahip olacaklarını, başkalarına suyu salmayacaklarını söylemesiyle başlamıştır. Hasan ise komşuların buna razı olmayacağını, akan suyun herkesin hakkı olduğunu söyleyerek abisine karşı çıkmıştır. Hasan’ın toprak işleri çoğalmadan Bahar’ı kaçırıp evlenmesiyle eve bir kadın gelmiş, hem tarlada hem de evde çeki düzen sağlanmıştır. Osman’ın yengesi Bahar’a göz dikmesi ve ona sahip olma arzusu, akan suya sahip olma arzusuyla benzer süreçlerde ilerlemektedir. Film, bu yönüyle Habil ile Kabil arasındaki geçmişten günümüze süregelen kavgayı da seyirciye sunmaktadır. Bu karakterler arasında analoji kurulduğunda Hasan iyiliğin temsilcisi olarak Habil’i, Osman ise kötülüğün temsilcisi olarak Kabil’i canlandırmaktadır. Analitik Psikoloji’nin temsilcisi olan Jung’un tanımladığı kolektif bilinçdışı kavramı; tüm bir türün kişisel deneyimlerini bir araya getirip organize eden, insan veya hayvan hafızasında kayıtlı ve yaşadığı kültüre dayalı her türlü imgeler, semboller, dil ve diğer tecrübelerdir. Habil ile Kabil karakteri, kolektif bilinçdışı ürünü olarak karşımıza çıkmakta ve Hasan ile Osman’da karşılık bulmaktadır. Yine Jung’un tanımladığı arketiplerden persona, kişinin bilinçlilik halidir ve dışarıdaki dünyaya gösterdikleridir. Dış dünya ile ilişkilerinde uyum sağlayabilmek için Hasan iyi bir insan personası seçerken, Osman ise kötü bir insan personası seçmiştir ve gücü bu yolla elinde bulundurmuştur. Aynı zamanda Osman yengesi Bahar’ı eve bereket getiren, eli ekmek aş tutan kişi olarak görmektedir. Bu görüş de “ana, toprak” arketipleri ile uyuşmaktadır.

Osman köylülere suyu salmayınca köylülerle çatışmaya girmiş ve köylünün hak savunucusu rolündeki Sarı Veli’yi vurmuştur. Hapis yatmamak için kardeşi Hasan’ı suçu üstlenmesi için ikna etmiş ve Hasan da hapse girince Bahar’a sahip olma planları yapmıştır.

Psikanalitik Kuram’ın temsilcisi Freud, kişiliği yapısal model ile açıklamıştır. Bu model kişiliği id (altbenlik), ego (benlik), süperego (üstbenlik) olarak üçe ayırmaktadır.

İd, kişiliğin doğuştan gelen ilkel yönünü oluşturmaktadır. Gerçek dışı ve mantık dışı istek ve arzularla, bireyin içsel dürtülerinin her ne pahasına olursa olsun derhal doyurulmasını emretmektedir. Osman’ın kardeşi hapse girince Bahar’a sahip olmak istemesi ancak yaklaşamadığı için geceleri onu gizlice izleyip hayali imge oluşturarak “dilek doyumu” yaşadığı görülmektedir. İlerleyen dakikalarda ise Bahar’a tecavüz ederek kendi haz ilkesine göre hareket etmiş, libidosunu doyurmuştur. Osman’ın Bahar’a olan yaklaşımı köyde akan suya olan yaklaşımıyla aynıdır, suya sahip olmaya çalışarak açlığını doyurmaya çalışmaktadır.

Ego; gerçekçi düşünme, akıl yürütme, problem çözme ve haz ertelemeyi içeren düşünce yapısına sahiptir. Köylülerin Osman’ı suyu kestiği için mahkemeye vermesi ve ardından avukat tutulması, hakimin vereceği kararın beklenmesi sorunun çözümüne dönük olduğu için egonun  düşünce tarzına uygundur. Yine af geldiği için Hasan’ın hapisten çıkarken ona öğüt veren bilge arkadaşı, çözümün sadece Osman’ı yenmekte değil tüm Osman gibileri yenmekte olduğunu söyleyerek gerçekçi düşünmeye örnek oluşturmuştur.

Süperego, kişiliğin ahlaki yönünü temsil etmekte ve vicdan ilkesine göre çalışmaktadır. Hasan, süperegonun sesini dinleyerek abisinin suçunu kabul etmiş ve onun yerine hapis yatarak kendince küçüklüğünü bilmiş, vicdanını rahatlatmıştır. Böylece topraklarına ve karısına abisinin sahip çıkacağını, gözünün arkada kalmayacağını düşünmüştür.

Bireysel Psikoloji’nin temsilcisi Alfred Adler’in savunduğu dört temel yaşam stilinden baskın tipe sahip bireyler, diğerleri üzerinde baskı kurmak ve hükmetmek yoluyla üstünlük kurmaya çalışmaktadır. Yaşamdaki terk arayışları güçlü hissetmektir. Zorbalık göstermekte, suça meyilli davranışlar sergilemektedir. Bu özellikler çerçevesinde başrol karakter Osman, baskın tip stiline yerleştirilebilmektedir.

Af kararının ardından hapisten çıkan Hasan ise köye gelerek abisini öldürmüş ve köylüyü suya kavuşturduğu gibi kendisi de Bahar’a kavuşmuştur. Osman’ın cesedinin su kanalından yuvarlanması ve cesedin suyun üzerinde akıp gidişinin uzun uzun gösterilmesi ise seyircinin zihninde olay örgüsünü tamamlamıştır.

‘‘Filme İlişkin İzlenimlerim’’

Film, Türkiye’nin kır yaşamında toprağın uysallığı ve suyun asiliği üzerinden kadın ve erkek ilişkisini toplumsal kalıp yargılarına göre işleyerek seyirciye sunmuştur. Çekildiği döneme göre birçok ilki barındıran sahneleri bünyesinde tutarak ülkemize uluslararası alanda ödül kazandırmıştır. Türk sineması tarihi açısından bir köşe taşı olması yönüyle herkesin izlemesi gerektiğini ve kendi içimizdeki Habil ve Kabil karakterlerini sorgulamamız gerektiğini düşünmekteyim. İzlemeniz dileğimle!

            Mine Tekin

Psikolojik Danışman