
KİTAP KÜNYESİ
Yazarın Adı: Stefan ZWEIG
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Yayınlanma Tarihi: Ocak 2013
Basım Yeri ve Tarihi: İstanbul, Ocak 2020
Sayfa Sayısı:83
Bu inceleme yazısı son dönemlerde “Modern Klasikler” dizisinde ülkemizde en çok okunan yazarlardan Stefan Zweıg’ın “Satranç” isimli eseri hakkında olacaktır.
Stefan Zweıg 20 Ekim 1881’de Viyana’da doğmuştur. 1920-1928 yılları arasında yazdığı eserleri Üç Büyük Usta, Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar, Kendileriyle Savaşanlar ile büyük yankı uyandırmıştır. 1940 yılında bir konferans için gittiği Güney Amerika’ya yerleşmiş ve hayatını orada sürdürmüştür. 23 Şubat 1942 yılında ikinci eşi Lotte ile ölümü seçmiştir. Ölümüne savaşın yarattığı zor duyguların neden olduğu düşünülmektedir.
Kitapta sözü geçen ilk karakter erken yaşlarda babasını kaybetmiş ve bir rahibin himayesinde büyümüş olan Mirko Czentovic’tir. Mirko diğer insanlarla iletişim kurmakta zorlanan ve içe dönük mizaca sahip bir genç olarak tasvir edilmiştir. Öfke ya da inatçılık gibi yıkıcı duygulara sahip olmamasına rağmen öğrenmeye direndiği, belki de öğrenme güçlüğüne sahip olabileceği yansıtılmıştır. Rahip ile jandarma başçavuşu akşamları satranç oynarken onları dikkatle izlemiş ve satranca dair birikim elde etmiştir. Rahibin karşısında oynadığı oyunun çok daha ötesine geçmiş ve dünya çapında turnuvalara katılmaya başlamıştır.
Burada Mirko’nun öğrenme konusunda dikkatini tek bir alana vermesi hem ilgisini körüklemiş hem de yeteneğinin büyük başarılara dönüşmesini kolaylaştırmıştır. Ayrıca Adler’in öne sürmüş olduğu kişiyi hayatta tutan ve doğuştan gelen bir ihtiyaç olan sosyal ilgi kavramının Mirko’da diğer insanlarla sözlü iletişim kurarak değil satranç oynayarak geliştiği görülmektedir. Diğer birçok alanda umursamaz görünmesine rağmen satrançta hem öğrenmeye hem de yarışmaya istekli olması, bu alanda üstünlük çabası sergilediği ve yaşam amacı oluşturduğunu göstermektedir.
Kitap, Mirko Czentovic’in yeni bir turnuva için New York’tan Buenos Aires’e hareket eden bir yolcu gemisine katılmasıyla başlamaktadır. O sırada aynı gemide yolculuk eden McConnor, bir dünya şampiyonu ile aynı gemide seyahat etmenin verdiği merakla Czentovic ile para karşılığında oyun oynamak istemektedir.
Halo etkisi kişilerin önceki izleniminden yola çıkarak psikolojik bir yanılgıya düşmesine denilmektedir. İnsanlar bir satranç şampiyonunun diğer yönlerde de güçlü olacağı beklentisiyle halo etkisine kapılıp Mirko Czentovic’i yakından tanımak istemektedir. McConnor ve arkadaşlarının da Czentovic ile satranç oynama isteği duymalarının nedenlerinden biri de bu etkiden kaynaklanmaktadır. Burada okuyucuya, Czentovic’in şampiyon olmasına rağmen içe dönük tavırlar sergilemesi ve diğer birçok alanda güçlü olmamasına yönelik insanların hayal kırıklığı yaşadığı hissettirilmiştir.
McConnor, Mirko Czentovic ile oyununda birkaç sefer yenilgi yaşadıktan sonra devam eden oyununda yeni hamle yapacakken bir yabancı heyecanlı bir ses tonuyla onu durdurmuş, oyunun kazanılmasının imkansız olduğunu fakat başka bir hamle ile en azından beraberliğin mümkün olabileceğini fısıldamıştır.
Oyuna müdahale eden bu yabancının Dr. B.olduğu söylenmiştir. Dr. B. Tüm ısrarlara rağmen Czentovic ile karşılıklı satranç oynamayı reddetmiştir. Fakat en sonunda Czentovic ile masaya oturmuştur. Dr. B. oyun esnasında sık sık bedeninde yoğun kaygı hissetmiştir. Fakat bu kaygı başarısızlığa yönelik bir kaygı değil, toplama kampında varoluşunu koruyabilmek adına zihninde kurguladığı oyunların hatırlattığı travmalardır.
Dr. B. toplama kampında uyaranın oldukça az olduğu fakat konforlu bir odada uzun zaman geçirmiştir. Bu oda, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine göre düşünüldüğünde Dr. B.’nin sadece fizyolojik ve güvende kalma ihtiyacını karşılamaktadır. Bunun yanı sıra tümüyle izole olduğu için ait olma ihtiyacını, var olan potansiyelini ortaya çıkaramadığı için saygınlık ve değerli hissetme ihtiyacını yok saymaktadır. İhtiyaçlar hiyerarşisine göre birey bir ihtiyacı karşılandığında piramidin bir üstünde yer alan ihtiyacının karşılanmasına gereksinim duymaktadır. Böylece yaşamsal motivasyon kazanacağı öne sürülmüştür.
Dr. B. Bu odada yaşama motivasyonunu koruyabilmek adına birçok şey denemiştir. Her şey bir gün sorguya giderken bir askerin paltosunda gördüğü kitabı gizlice almasıyla başlamıştır. Kitap satranç hakkındadır ve Dr. B. Bu kitabı baştan sona defalarca okumuş, zihninde yüzlerce oyun kurmuş hatta zihninde karşılıklı oyunlar oynamıştır. Zihnini kurallı bir oyunla meşgul ederek zor duygularını baskılamıştır. En sonunda da dayanamayıp sinir krizi geçirmiş, bu nedenle ülke dışına çıkmıştır. Czentovic ile oyununda tüm zor duygularını hatırlamış, hatta bedeninde yoğun bir şekilde hissetmiştir.
Kitap Hakkında Kişisel İzlenimlerim:
Stefan Zweig bu eserinde -aslında biyografik izler de taşıdığını öğrendiğim- savaş döneminin yoğun duygularını Dr. B. Karakteri üzerinden çarpıcı bir şekilde sunmuştur. Bir çırpıda kolayca okunup psikolojik tesirinin uzun sürebileceğini düşünüyorum. İyi okumalar diliyorum.
Seren Tuğçe AY
Psikolojik Danışman