Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

EŞ BENLİK – Kitap İnceleme – Psikolektif + – Sayı – 23

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Kitap Künyesi

Yazar Adı: Otto Rank

Yayınevi: Pinhan Yayınları

Basım Yeri ve Tarihi: İstanbul, 2016

Sayfa Sayısı: 138

Freud’un psikanaliz kuramını uygulamaya geçiren önemli isimlerden biridir Otto Rank. Psikanaliz tarihinde saldırganlık dürtülerini temel almaya karşı doğum travması kavramını geliştirmesiyle öne çıkmış bir yazardır. Ayrıca tümevarımcı bir yöntem izlediği, yaratıcılık ve sanatçıların psikolojisine ilgili olduğu bilinmektedir. Rank, edebi hikâye ve mitlerden beslenerek multidisipliner bir bilimsel yöntem izlemeyi kendisine hedef edinmiştir. Bu yöntemin, eserlerin yazarlardan izler taşıdığını ve yazarların hayatlarını incelemenin psikoloji bilimini geliştireceğini vurgulaması yönüyle meta-bilişsel bir yöntem olduğu görülmektedir.

Rank, kitabında eş benlik kavramını özellikle “Praglı Öğrenci” isminde bir sinema filmiyle ilişkilendirerek açıklamaktadır. Sinema, ona göre birçok açıdan rüya çalışmasına benzemektedir. Her nasıl rüya çalışmalarında bireyin gördüğü rüyalar doğrudan yaşamını temsil eden anlam taşımamaktaysa filmlerin de görsel açıdan benzetme ve metaforlara açık bir alan oldukları görülmektedir. Sinemanın ve sanatın bağlamsal olarak ölümsüzleştirme yönü düşünüldüğünde insanın kendini gerçekleştirme ihtiyacına vurgulama yapmakta yarar vardır. İnsanın kendini ebedileştirmesi, Irvin Yalom’un deyişiyle, dalgalanma ile mümkün olmaktadır. Dalgalanma kavramı, bireyin öldükten sonra geride bıraktıklarının etkilerini ifade etmektedir. Rank da, ölümsüzleştirme ihtiyacını medeniyetin kurulumu ve ahlak gelişimiyle ilişkilendirerek açıklamaktadır. Birçok açıdan yazar olmak hem kendi içinde hem de toplum nezdinde mantıksız olana mantıklı bir biçim vermeye işaret etmektedir. Yazar, incelemede mercek tutulan eserinde eş benlik kavramını incelemektedir. Eş benlik kavramı, dünyaca tanınan birçok yazarın eserlerinde geçen ana temalardan biridir. Eş benlik, bir kişinin fiziksel veya ruhsal olarak kendisine çok benzeyen bir başkasını ifade etmektedir. Örneğin Oscar Wilde’nin Dorian Gray’in Portresi kitabında, Dorian kendi güzelliğine o kadar düşkündür ki genç kalabilmek için bir büyü yaptırmıştır. Bu büyü sonucunda portresi yaşlanmakta ve çirkinleşmekteyken kendisi genç kalmaktadır.

Yazarların, nihayetinde hep narsist oldukları söylenmektedir. Bu ifade yazarların yaşamlarındaki özdeş ruhsal tepkileri ifade etmektedir. Bu özdeşlikler; aile içerisinde uygun olmayan koşullar, sıra dışı sanrılar, takıntılar, partner ilişkilerinde benmerkezci bir tutum, romantik maceralar ve yalnızlık olarak sıralanmaktadır. Ayrıca yazarların kendi düşünceleri hakkında zorlantılı olarak bu düşüncelerini kâğıda dökme ihtiyacı duydukları görülmektedir. Sait Faik Abasıyanık’ın çokça sevilen “Yazmasam deli olacaktım.” ifadesinde görüldüğü gibi; yazarların obsesyon denebilecek düşünce zorlantılarını işlevsel olarak ele alabilen dahiyane bireyler olduklarını söylemek mümkündür. Rank’a göre yazarların eş benlik temasını tekrarlamaları kendi hayatlarında bilinçaltı çatışmalar yaşadıklarını ve bu çatışmaları belirgin şekilde yansıtan bir tema olarak eş benliği kullandıklarını ortaya koymaktadır. Bir değerlendirme olarak eş benlik temasının tekrarlanmasında narsizme de değinmek gerekmektedir. Kohut’un ikincil narsistik kırılma kavramı, bebeklik döneminde yeterince iyi ebeveynlik almamış olan bireylerin anne-bebek ilişkisine babanın dahil olması gibi gerçeklikle yüzleşmeler yaşadıklarında kendilerini tehdit edilmiş, aşağılanmış ve depresif hissettiklerine işaret etmektedir. Bu durum günümüzde revaçta bir psikoloji kavramı olan ve narsistik kişilik bozukluğu denilen yaygın olgunun gelişimidir.

Rank, eş benlik temasına ilişkin yorumunu Freudyen narsizm kuramı üzerine temellendirmektedir. Bu bakış açısına göre eş benlik, mutlu ve dengeli bir kişiliğin oluşumunu engelleyen hastalıklı özsevgi unsurlarını temsil etmektedir. Hatırlarsınız ki, Narcissus Efsanesi’nde kendi güzelliğine aşık bir genç adam göletin kıyısında suya yansıyan görüntüsünü görmekte ve ona ulaşmaya çabalamaktadır. Yazarların mütemadiyen benmerkezci bir tutum içerisinde olduklarını söylemek aşırı genelleme olacaksa da, Rank’ın bakış açısından Narcissus Efsanesi düşünüldüğünde yazarların sıklıkla eserlerinde eş benlik kavramını işlemiş olmaları tesadüfi sayılmayacaktır. Bu eserlere; Dr. Jekyll ve Mr. Hyde’ın Tuhaf Hikayesi, Dorian Gray’in Portresi, Dostoyevski’nin Öteki’si örnek verilebilmektedir. Bu eserler incelenirken en çok akla gelen kavramlardan biri Jung’un gölge kavramı olmalıdır. Örneğin; eşini aldatan bir kadın, kumarda kaybeden adam veya diyetini gece yediği hamburger ile bozan bir ergenin benliklerini korumak adına yaptıkları kusurları saklamaları; gölge kavramıyla ilişkilidir. Gölge kavramının burada yüzleşmekten kaçınılan kusurlarla ilişkili olduğuna dikkat edilmelidir. Yazarlar ise zorlantılı düşüncelerinden ancak eserler üreterek kurtulabilen isimlerdir. Dolayısıyla bu isimlerin günümüzde üstün yetenekli olarak tanımlanan gruba dahil oldukları söylenebilir. Bireyin psikolojik sağlamlığına ve gücüne vurgu yapılarak sanatı ve sanatçıyı desteklemenin son derece önemli olduğu görülmektedir. Bir başka açıdan üstün yetenekli çocukları ve yetişkinleri incelemek ve desteklemek, psikoloji bilimini ve terapötik süreçleri anlamada ve geliştirmede etkili bir yöntem olarak değerlendirilebilir.

Kitaba İlişkin Kişisel İzlenimlerim          

Paulo Coelho’nun her şeyi aynı anda aynı noktada birleştiren kavramı Aleph’i anmadan edemeyeceğim. Bu kitabında yazar, Türk bir genç kadının gözlerinde birçok farklı gerçekliği, yani eş benliği deneyimlemekteydi. Narsist yönümü sergilemekten çekinmeyen bir tavırla (ismime dikkat ediniz); eş benliklerimiz, çatışmalarımız ve işlevsel baş etme biçimlerimizle insanlığın gelişimine katkıda bulunmanın keyfini yaşayalım.

Elif GÖK

Uzman Psikolojik Danışman