Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

THE GREAT GATSBY – Film İnceleme – Psikolektif + – Sayı – 23

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Film Künyesi

Vizyon Tarihi: 17 Mayıs 2013

Tür: Dram / Romantik

Yapım : ABD, Avustralya

Süre:  143 dk

Imdb Puanı: 7.2

Oyuncular: Leonardo diCaprio, Tobey Maguire, Carey Mulligan

Yönetmen: Baz Luhrmann

“Böylece akıntıya karşı kürek çekerek durmaksızın geçmişe doğru sürükleniyoruz.”

            The Great Gatsby, 1925 tarihli F. Scott Fitzgerald’ın aynı adlı romanından beyaz perdeye uyarlanmış ve 2013 yılının Mayıs ayında vizyona girmiştir. Filmde 1. Dünya Savaşı sonrası Amerika’da “Caz Devri’ olarak adlandırılan on yıllık gösterişli dönem, eskiden zengin olan ve yenilerde zenginleşmiş iki kesimin Long Island’ın doğusunda ve batısında yaşayarak ayrıştırıldığı, paranın yegâne güç simgesi olduğu, göz kamaştırıcı ve profesyonel sahnelerle bezeli, Gatsby ve Daisy arasındaki buruk ve mutsuz bir aşk hikayesi ile seyirciye sunulmaktadır.

Filmi ve filmin merkezindeki Gatsby karakterini Gestalt Terapi ışığında detaylı bir şekilde inceleyeceğim.

-Yazı, spoiler içermektedir.-

            GT’ye göre; sağlıklı insanlar, çevresi ile harmoni içinde yaşayan insanlardır. Kendi kendini düzenleme süreci, kişiye organizmasının şimdi neye ihtiyacının olduğunu bulması için yön vermekte, böylece de onun davranışlarını organize etmektedir. Organizma kendini düzenlemek üzere sadece kendi doğal eğilimlerini izlemekte, ne iyi ise onu yapmakta, hazmettikten sonra da asimile etmektedir. Ana kahramanımız Jay Gatsby, organizmik değerlendirme sürecinde şu şekilde ilerlemiştir. Ergenlik döneminde yoksul ve alt sınıf bulduğu ailesinden ayrılmış, ardından deniz ticareti işine soyunmuştur. Denizde boğulmak üzere olan bir milyoneri kurtarmış ve o milyoner Gatsby’i evlat edinerek ona lüks yaşamı ve centilmenliği öğretmiştir. Sonraki yıllarda ise bir mafya babası ile anlaşarak içki kaçakçılığı yapmış ve 1. Dünya Savaşı sonrasında günden güne güçlenen Amerikan ekonomisinde piyasanın sayılı zenginlerinin arasına girmiştir. Düzenlediği gösterişli ev partileriyle dönemin sosyetesi arasında adeta bir mit karakterine dönüşen Jay Gatsby, esasında belli bir amaç ve ihtiyaç uğruna yaşamını sürmekte ve tüm bu yolu kendisi için iyi ve doğru bulduğu sevgilisine yine yeniden kavuşmak için yürümektedir.

Gatsby, 1. Dünya Savaşı’nda genç bir subay olarak yer almış, o yıllarda tanıştığı ve tutkuyla aşık olduğu Daisy’den savaş sebebiyle ayrı kalmıştır. Sevgilisi Gatsby ile 5 yıl süren ayrılığın ardından Daisy, asilzade oğlu olan köklü milyoner Tom Buchanan ile evlenmiştir. İşte tam 5 yılın ardından Gatsby, geçmişte bıraktığı aşkı Daisy’e kavuşmak için mücadele vermeye başlamıştır. Yaşam, ihtiyaçları karşılama sürecidir. GT kuramcıları, Almanca bir kelime olan gestalt kelimesini kullanırlar ve bu da bir süreci tanımlamak üzere kullanılan “bütün” veya “örüntü” anlamındadır. Bir Gestalt, bir “şekil” veya orada olan bir özellik demektir; “zemin” ise yaşantının tümüdür. Algı terimleri bakımından şekil nettir ve bizim dikkatimizi çekmektedir, bunun dışındaki her şey zemin haline gelir. Bu kurama göre ihtiyaç, organizmanın farkındalık oluşturduğu tamamlanmamış bir Gestalt’tır ve bu şekil haline gelir, diğer tüm yaşantılar zemindir. Gatsby’nin bütününde yani gestaltında 5 yıl önceki sevgilisi Daisy’i bugününe getirerek mutlu, varlıklı, beraber bir yaşam sürmek vardır. Bu ihtiyacı doğrultusunda da yasa dışı yollardan da olsa zengin olmuş ve kendisini kanıtlamak için gösterişli ev partileri vererek evine binlerce kişi toplamış ancak o, binlerin arasında her defasında sadece biricik Daisy’i aramış ve istemiştir. Yani Jay Gatsby için şekil, sevdiği Daisy iken, kalan tüm her şey -şık yaşam, partiler, milyonlar, dost görünümlü kişiler- zeminden ibaret olmuştur. Filmin sonuna dek şekil ihtiyacını karşılayıp Gestalt’ını tamamlamak için çaba verse de acı bir şekilde Gatsby’nin yaşamı son bulacaktır.

GT farkındalık döngüsünde bir aksama olduğunda, temas sınırlarında bir problemin olduğu görülmektedir. Bu problemler; temas bozuklukları, sınır problemleri, direnç (rezistans) ya da fonksiyonel olmayan işlemler olarak adlandırılmaktadır. En basit temas bozukluğu, içe almadır. GT’ye göre burada problem; bizim karşılaştıklarımızı kendi değerlerimize uygun olup olmadığına bakmayarak, çiğnemeden, hazmetmeden, asimile etmeden içe almamızdır. Yani bunlar bizim midemizde oturan yabancı maddelerdir. Jay Gatsby, doğma büyüme bir asil değildir. Sadece asilliği öğrenmeye çalışmış, sonradan görme denilebilecek asil rolü yapan kaçakçılıktan milyoner olmuş bir adamdır. Daisy’e olan sevgisi masum ve içten olsa da Daisy’nin kocası Tom’dan ayrılmayışı ve Gatsby’e  daima aşık kaldığını söyleyemeyişi onu çileden çıkarmış ve öfkesini kontrol edemeyerek Tom’a saldırmıştır. O dönemde Amerikan toplumunda gerçek bir asil bu davranışları sergilememekte, üstünlük kurmak için gösterişe ve şiddete gerek duymamaktadır. Bu durum Gatsby’nin yaşadığı temas bozukluğuna örnek niteliğinde bir sahne oluşturmaktadır.

Filmin sonunda ise Daisy’nin işlediği cinayeti üstlenmiş ve sevdiği uğruna suçlu olmayı kabul ederek yine sevdiğinin kendisine dönmesini arzulamıştır. Halbuki işler hiç beklediği gibi gitmemiş, üstlendiği suç onu bu defa sahiden yapayalnız bırakmış ve hatta bu suç şatafatlı evinin havuzunda kanlar içinde derinliklere gömüldüğü kendi ölümüne sebebiyet vermiştir. Yaşadığını hissettiği ev, aynı zamanda onun mezarı olmuştur. Gestalt kuramcılarına göre yaşamın içerisindeki kutuplar çok iyi sahnelenerek film son bulmuştur.

Filme İlişkin İzlenimlerim

İzlerken pek çok duygu durumunu hissedebildiğimiz, özellikle ev partilerinde adeta bir görsel şölen yaşatan, ekranın her bir noktasında uyaran barındıran canlı bir film diyebilirim. Leonardo’nun oyunculuğuna hayran kaldığımı itiraf etmeliyim. Bu eleştirim filme mi, kitaba mı, yazara mı bilemiyorum ancak şunu söylemeden geçemeyeceğim. Gatsby’nin yaşamı mutsuz ve huzursuz bir şekilde son bulurken, tüm acıyı çektiren ve eşini aldatan Tom’un ödüllendirilircesine doğru adam gibi gösterilmesi beni oldukça rahatsız etti. Adaleti sorgulamak bizim elimizde, unutmayalım. Okuduğunuz için teşekkür ederim, hoş kalın.

Mine Tekin Ergin

Psikolojik Danışman