
Günümüzde yaygın olarak kullanılan stres kelimesi çoğunlukla olumsuz olarak bilinir. Genellikle bireyler kaygılı, üzgün, sıkılmış, gergin hissettiklerinde kendilerinin stres altında olduklarını ifade ederler. Peki stresin içeriği gerçekten olumsuz mudur?
Bu sorunun cevabını bulabilmek için önce stresi yakından tanıyalım. İlk kez Hans Selye, stres kavramından, “vücudun herhangi bir talebe özgü olmayan tepkisi”şeklinde bahsetmiştir. Ayrıca stresin, farklı koşullar altında her kişi için farklı bir anlama geleceğini de ifade etmiştir (Fink, 2010).
Yapılan birçok araştırmaya göre ise stres, bireyin davranışsal tepkileriyle de sonuçlanabilen fizyolojik ve psikolojik bütünlüğüne karşı gerçek veya yorumlanmış bir tehdit olarak tanımlanabilir (Fink, 2010).
İnsan beyni dışarıdan gelen bilgilere anlam yüklemek üzere adeta programlanmıştır. Fakat bazen bilgilerin yetersizliği ya da aşırılığı sistemdeki dengeyi bozar ve yeniden dengeye ulaşmak için de bir uyum sürecinin geçmesi gerekir. İşte bu uyum sürecinin gerekliliği aslında stresin verdiği belirtilerle anlaşılır. Bu belirtiler, fizyolojik, duygusal, davranışsal ve bilişsel boyutta olabilir.
Peki, bizler bu belirtileri nasıl fark ederiz? Kalbin hızlı hızlı çarpışı, aşırı terleme, midenin kasılması, nefeste daralma, dişlerin gıcırdatılması, konsantrasyon güçlüğü, aşırı tedirginlik ve duyguların yoğunlaşması gibi tepkilerle fark edilebilir. Bunların yanında uyku bozukluğu, iştahın azalması ya da artması, işe veya okula gitmeme, sıkça yanlış kararlar verme gibi belirtiler de söz konusu olabilir.
Tüm bu belirtiler olumlu veya olumsuz stres düzeyinin bir göstergesi olabilir. Olumlu stres her bireyin ortalama sahip olduğu ve olması gerektiği stres düzeyi iken, olumsuz stres aşırı veya çok az stresli olunan düzeydir. Unutulmamalıdır ki her bireyin kendine özgü bir olumlu stres düzeyi vardır. O halde olumlu stres düzeyine ulaşmak için izlenecek belirli ve kesin bir yol olmadığı söylenebilir.
Stres sadece olumsuz, hayatımızda bulunmaması gereken bir şey gibi algılansa da, strese doğal olarak ihtiyaç duyarız. Hiç strese sahip olmazsak farkındalığımız, ilgimiz, ve dikkatimiz de istediğimiz yönde olmayacaktır. Örneğin daha önce gitmediğiniz bir şehirde deneyimsiz bir çalışan olacaksanız vücudunuzun stres belirtilerini göstermesine izin verin. Bu ilk işinizi daha istekli, ilgili ve dikkatli bir şekilde gerçekleştirmenize yardımcı olacaktır.
Peki aşırı stresle nasıl başa çıkılır? Stresin nereden kaynaklandığına bağlı olarak bu sorunun cevabı değişebilir. Çünkü bazı stresörleri tamamen ortadan kaldırmak mümkün değildir. Fakat bununla birlikte yaşayabilmek ve strese uyum sağlayabilmek için kendinizi güçlendirebilirsiniz. Nasıl mı? Nefes egzersizlerini, yogayı, sağlıklı beslenmeyi deneyebilirsiniz. Aynı zamanda farklı bakış açıları geliştirme, duygu ve düşüncelerinizi düzenleme, zamanı iyi kullanma, problem çözme becerilerini öğrenme de sizi geliştirecektir. Önceden var olan hobilerinizi genişletmek hatta yeni hobiler keşfetmek de iyi gelebilir. Olumsuz stres ile başa çıkma stratejilerini siz kendiniz de oluşturabilirsiniz. Bunun için kendi davranışlarınızın farkına varıp, size ve çevrenize etkileri, olumlu veya olumsuz sonuçları üzerinde düşünüp işe koyulabilirsiniz.
Kaynakça
Fink, G. (2010). Stress Science: Neuroendocrinology. Academic Press, Cambridge.
Şahin, N. H. (1997). Stresle Başa Çıkma: Olumlu bir yaklaşım. Türk Psikologlar Derneği Yayınları, 2, Ankara.
Gülçin ABACI
Ege Üniversitesi
Aday Psikolojik Danışman
Bir yanıt yazın