Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

The Factory Girl – Fabrika Kızı – Film İncelemesi – Psikolektif + – Sayı – 2

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 2 Dakikadır.

Film Künyesi

Yönetmen: George Hickenlooper

Oyuncular: Guy Pearce, Sienna Miller, Hayden Christensen

Yapım: ABD

IMDB:6,4

 

-Film incelemesi spoiler içermektedir-

 

Filmde Pop Art’ın babası Andy Warhol ve onun için özel bir yere sahip olan Edie Sedgwick yer alıyor. Resim sergisinde tanışan ikilinin ilişkisi Andy Warhol’un Edie’ye rol teklif etmesiyle derinleşmeye başlıyor. Artık Fabrika Kızı olarak anılacak olan Edie’nin düşüşü yükselişi kadar hızlı olacaktır.

 

Dışarıdan bakıldığında neşeli, enerjik ve güler yüzlü görünen bu kadın aslında derinlerinde birçok travma barındırıyordu. 8 yaşından itibaren babası tarafından cinsel istismara uğrayan Edie, durumu annesine anlattıysa da herhangi bir destek göremedi. Cinsel istismarın sonuçlarından biri olan depresyon 28 yıllık yaşamı boyunca peşini bırakmadı. Babasını annesini aldatırken yakalaması üzerine yalancı damgası yiyerek diğer kardeşleri gibi akıl hastanesine gönderildi. Fuzzy’nin, Edie’nin babasının, uyguladığı farklı istismar çeşitleri film boyunca dikkat çekti. Yıldızının en parlak olduğu dönemde babasının hem yaptığı filmleri hem de kendisini aşağılaması duygusal istismar örneğidir. Edie oynadığı filmlerden dolayı babasının onayını alamadığı gibi varlıklı olmalarına rağmen yeterli ekonomik desteği de göremedi. İhtiyaç duyduğu durumlarda para istediğinde yine babasının küçümsemeleriyle karşılaştı. Bu da ekonomik istismara örnektir. Bu durum çocuklarda olduğu gibi Edie’de de çalma davranışına sebep oldu.

Fabrika Kızı’nın küçüklüğünde yüzleştiği bir diğer travma iki kardeşinin ölümüydü. Kardeşlerinden biri eşcinsel olduğu için babasının ağır hakaretlerine ve duygusal istismarına dayanamayıp intihar etti. Kardeşinin ölümünü kabul edememesi, onu hala en yakın arkadaşı olarak görmesi vefatının üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen yas sürecinin tamamlanmadığını göstermekte. Diğer kardeşi ise araba çarpması sonucu hayatını kaybetti.

 

Cinsel istismarın muhtemel sonuçlarından olan madde bağımlılığı Edie’yi duygusal ve kariyer çöküşünün başlamasıyla yakaladı. Bir yanda tek aşkı olan Bob Dylan tarafından terk edilmesi, diğer yanda Andy Warhol’un görmezden gelmesi sonucu ününü kaybetmesiyle depresyonun doruğuna ulaşan Edie, çareyi eroinde buldu. Yoğun yoksunluk hissine kapılmayı ertelemek için türlü oyunlar çevirip her seferinde eroine ulaştı. Bu madde damardan alındığında etkisini birkaç saniye içinde gösterir ve 4-6 saat boyunca devam ettirir. Bu süre boyunca zihin bulanıklaştığı için transa benzer bir durum yaşanır. İçinde bulunduğu duygudurumundan kaçma amacıyla kullandığı eroin çok hızlı bir şekilde bağımlılığa dönüşerek Edie’yi kendisine esir etmiştir.

Dibe vurduğu dönemde uyuşturucu bağımlılığıyla mücadele etmek için bir rehabilitasyon merkezine yerleşti. Filmden terapi süreci hakkında ipucu alamasak da terapötik koşullardan biri olan saydamlık ilkesinin varolduğunu söyleyebiliriz. Aynı zamanda Edie’nin kendini açma davranışında bulunduğunu da görüyoruz. Deneyimlediği olumlu ve olumsuz yaşantılarını açık bir şekilde dile getirmesiyle karşılıklı güven ortamının oluştuğu sonucunu çıkarabiliriz. Tedavisine devam ettiği sırada aynı merkezde tedavi gören biriyle evlendi. Aynı sene, 28 yaşında aşırı dozdan hayatını kaybetti.

-Filmle ilgili kişisel izlenimlerim-

Biyografi türünde olmasına rağmen filmin Edie Sedgwick’in yaşamını tam anlamıyla yansıtamadığını düşünüyorum. Edie Sedwick’in kendinde olduğu kadar aile geçmişinde de derin psikolojik problemler bulunmakta. Tam anlamıyla bir verim alabilmek için öncesinde başroldeki iki karakterin de hayatlarını araştırmanızı öneririm.

Ayşe Çokyavaş

Psikolojik Danışman