Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

Hayli Duyarlı Kişi – Kitap İnceleme – Psikolektif + – Sayı – 13

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Kitap Künyesi

Yazar adı: Elaine N. Aron

Yayınevi: Epsilon Yayınevi

Yayınlanma tarihi: 1996

Basım yeri ve tarihi: İstanbul, Temmuz 2021

Sayfa sayısı: 342

Bu inceleme yazısı; kitabın yazarı Elaine N. Aron tarafından Hayli Duyarlı Kişi(HDK) olarak tanımlanan bireylerin ve bu bireylerle ilişkide olan kişilerin kılavuz olarak kullanabileceği Hayli Duyarlı Kişi kitabı hakkında olacaktır.

Elaine N. Aron, York Üniversitesi’nde klinik psikoloji yüksek lisansını bitirmiş, ardından klinik derinlik psikolojisi alanındaki doktora derecesini Pacifica Enstitüsü’nde tamamlamıştır. Daha sonra San Francisco’da C. G. Jung Enstitüsünde çalışmalarda bulunmuştur. Yazar 1990’larda hayli duyarlı kişiler hakkında çalışmalar yapmaya başlamıştır. Hayli Duyarlı Kişi ile beraber The Highly Sensitive Person in Love, The Highly Sensitive Child ve The Highly Sensitive Parent kitaplarının da yazarıdır.

Hayli Duyarlı Kişi; toplumun belli bir yüzdeliğini oluşturan ve sıradan bir bireyden daha yüksek duyarlılığa sahip olduğu için belli konularda bu özelliğine dair farkındalık oluşturmaya ve bazı dengeleyici yaşam becerilerini edinmeye ihtiyaç duyan kişidir. Yazarın, bir HDK olarak “Bizi farklı yapan nedir?” sorusuyla yola çıktığı görülmektedir. Kitabın başlangıcına, içeriğin gerçek bireylerle yapılan araştırmalar sonucunda oluşturulduğunu da bir güven notu olarak düşmüştür.

Aron; kitabın ilk sayfalarında Stephan Suomi tarafından Rhesus maymunları ile yapılan bir araştırmaya yer vermiştir. Bu maymun türünün içindeki bir azınlığın; stresli yetişme koşullarında daha fazla duyarlılık hissettiği için dışarıdan oldukça gergin göründüğünü hatta depresyondaki insanlar gibi duygu durumunu düzenleyebilmek adına beyninde daha fazla seratonin salgılanmasıyla sonuçlanan bir genetik varyasyona sahip olduğunu açıklamıştır. Tıpkı Rhesus maymunlarının içindeki bir azınlıkta olduğu gibi insanda da benzer genetik varyasyonun olduğunu da -HDK’ler- eklemiştir.

HDK’lere karşı toplum tarafından yanlış bilinen algıyı düzeltebilmek ve terapistlerin bu özelliği etkili değerlendirmelerine yardımcı olabilmek için yazar, araştırmalarından yola çıkarak bir kısaltma yaratmıştır: DAED. Bu kısa formül; derin işleme’nin D’sinden, aşırı uyarılmanın A’sından, empati ve duygusallığın E’sinden ve duyarlı algılamanın D’sinden oluşmaktadır. Formüle göre Aron, bir HDK’nin farkında olsun ya da olmasın benzer birçok şeyi ilişkilendirerek ya da karşılaştırarak basitçe işlediğini, bunun bilinen karşılığının “sezgi” olduğunu ve bir HDK’nin yanılmaz değil ancak güçlü bir sezgisinin olabileceğini ifade etmiştir. Bunun yanı sıra HDK’lerin normal bireylere göre yoğun bir günün sonunda daha fazla yorgun hissedebileceğini, bunun da aşırı uyarılmanın bir sonucu olduğunu eklemiştir. HDK’lerin ayna nöron sistemlerinin daha aktif çalıştığını, bunun da empatiyi ve taklit yoluyla öğrenmeyi kolaylaştırdığını söylemiştir. Son olarak, bazı duyarlı kişilerin bir veya daha fazla duyularının çok aktif olduğunu fakat bunun esas sebebinin göz, burun, deri ve tat reseptörleri veya kulakları ile ilgili alışılmadık bir şeylere sahip olmalarıyla değil, duyusal bilgileri daha dikkatli işlemeleriyle ilgili olduğunu belirtmiştir.

Aron, ilerleyen sayfalarda bir HDK olarak okurlara; duyarlılık özelliğinin yalnızca fazladan zamana ve temkinli olmaya ihtiyacı olduğunu, bu özelliğin duyarlı olmayan kişiler tarafından çekingenlik, utangaçlık ve zayıflık olarak etiketlenebileceğini söylemiştir. Ancak bir HDK’nin kendi özelliklerinin farkında olmadan bu etiketlerden korkarak başkaları gibi görünmeye kalkmasının nevrotik gibi algılanmasına neden olabileceğini de eklemiştir.

Kitapta HDK’lerin beden ve benlikleri bebek beden/benlik olarak nitelendirilmiştir. Buna göre bir HDK hayatını kolaylaştırabilmek için beden ve benliğine bir bebek gibi özen göstermelidir. Bunun için duyarlı bireyin çok fazla içeride kalması ya da çok fazla dışarıda olmasını dengelemesi gerektiği söylenmiş, aşırı uyarılmaya karşı bilişsel ve davranışçı önerilerde bulunulmuştur. Çocukluk ve ergenliğinde farklı etiketlemelere maruz kalmış ve bu etiketlemeleri de kabullenmiş HDK’ler için yeniden çerçevelendirmenin nasıl mümkün olabileceği anlatılmıştır.

Bir HDK için iş yaşamında başarının, öncelikle kendi potansiyelinin farkında olmasıyla mümkün olabileceği, çoğu HDK’nin sert ve savaşçıl yaklaşmadığı için kraliyet danışmanı sınıfına doğal olarak yerleştiği belirtilmiştir. Bu açıdan HDK’lerin iş yaşamında özellikle “danışmanlık” rolünü sağduyulu yaklaşımı sayesinde oldukça etkili yerine getirdiği ifade edilmiştir.

Kitabın yakın ilişkiler bölümünde bir HDK’nin kolaylıkla aşka kapılabileceği, bunun temel nedeninin ise HDK’lerin kültürlerinin idealleri olmadığı, bu yüzden biri onları isterse kendilerini şanslı görmeleri olduğu söylenmiştir. Aynı zamanda yakın ilişkilerde duyarlı kişinin gölge yönünü kimi zaman ortaya çıkarabileceği belirtilmiştir. Jung anlayışını benimseyenlere göre gölge yönümüzle baş edebilmenin en etkili yolu onu kabul edip onunla ittifak kurmaktır. HDK’nin yakın ilişkisinde bireyleşebilmesi öncelikle gölge yönünü tanıyıp onu kabul etmesiyle mümkündür.  Buna göre zayıf yönlerimizi yok saymak onlarla baş edebilmek için uygun bir yol değildir. Bunun yerine bir HDK’nin gölge yönündeki zayıflıkların farkına varmasının ve bu zayıflıklarını bilgece kabullenerek bir ilişkide sadece zayıflıkları yüzünden terk edilmeyeceğine inanmasının altı çizilmiştir.

Kitaba ilişkin izlenimlerim

Kitabı okurken yıllardır yaşadığım durumların yeniden ve bambaşka kavramlarla çerçevelendiğini görmek bana oldukça iyi geldi. Eğer bir HDK olduğunuzu hissediyorsanız ya da yakın çevrenizdeki bazı kişilerin HDK olduğunu tahmin ediyorsanız bu kitap farkındalık ve daha işlevsel yaşama yönelik etkili bir kılavuz olabilir. Keyifli okumalar diliyorum.

Seren Tuğçe AY

Psikolojik Danışman