
Yazar adı: Marcianne Blévis
Çeviren: Işıl Aydın
Yayınevi: Sel Yayıncılık
Basım yeri ve tarihi: İstanbul, 2010
Sayfa sayısı: 158
Hepimizin yakından tanıdığı bir duygu: kıskançlık. Oxford English Dictionary sözlüğünün tanımına göre kıskançlık; şüphe, kurgu ya da mevcut bir rekabetin farkında olmaktan doğan, sonradan öğrenilen ve birçok insanı etkileyen rahatsız edici bir ruh halidir. Psikiyatrist/Psikanalist Marcianne Blévis, Psikanalitik Yaklaşımı kullanarak gündelik hayatımızı ve ilişkilerimizi olumsuz etkileyen bu duygudan yola çıkmış ve “Kıskançlık: Sevginin En Çok Düştüğü Tuzak” kitabını yazmıştır. Yazar kitapta kıskançlık duygusunu derinlemesine incelerken görüşlerini vaka analizleri ile de desteklemiştir. Partnerlerini aşırı kıskanan kişilerin yanı sıra, uç derecede kıskanç olmayan ve hayatını partnerlerinin mutluluğuna adamış olan David, cinsel yönelimin kıskançlık üzerinde etkisinin olmadığını gösteren biseksüel kadın Lily, çocukluğundan itibaren annesinin farklı yaşam tarzı sebebiyle onunla rekabete giren Paula ve terapistinin masasındaki çiçekleri kıskanan George gibi farklı vakalara yer verilerek çeşitlilik sağlanmıştır. Kitapta çoğunlukla ikili ilişkilerde yaşanan kıskançlık krizleri üzerinden analizler yapılsa da aynı zamanda kardeş kıskançlığı, ebeveyn kıskançlığı ve bağlanma sorunlarının kıskançlığa etkisi gibi, kıskançlığın farklı yüzleri ve kaynak noktaları üzerinde durulmuştur.
İlişkilerde yaşanan kıskançlığın anlatıldığı vakalar incelendiğinde çoğunlukla kıskançlığın ilişkinin dinamiğini arttırma yönünde bir etkisi olduğu görülmektedir. Kişiler sakin ilişkileri “sıkıcı” olarak nitelendirirken kıskançlığın erotizmi etkilediğini belirtmektedirler. Kıskançlık, bu kişilere içlerinde bulunan ancak başka türlü ulaşamadıkları bir alana ulaşmalarına imkân veren ve ardına sığınabilecekleri kalkan görevi gören cinsel bir uyarılma sağlar. Bu duygu kişinin depresyonla savaşabilmesini sağlayan uyarıcı bir etken görevi görür. Bu nedenle kıskançlıktan vazgeçmek zordur. Kıskanç kişilerin ilişki biçimlerinde yaklaşma-kaçınma çatışmasından söz etmek mümkündür. Çünkü ilişkide partnerin açığını bulmak amacıyla yapılan girişimler; kıskanç kişilere haz vermekte ancak aynı zamanda onlar için acı verici olmaktadır. Bu kişiler ilişkinin başlangıcından itibaren eşlerinin kendilerini aldattığına veya yalan söylediğine dair teoriler üretmekte ve bu teorilerin gerçekliğini ispatlamak için büyük bir çaba göstermektedirler. Bu açığı bulmak için eşinin kişisel eşyalarını karıştırma, gizliden gizliye takip etme, sürekli sorgulama gibi farklı davranış kalıpları kullanmaktadırlar. Tüm bu girişimlerin olumlu ya da olumsuz sonuçlanması kişi için yıkıcı olmaktadır. Çünkü sonuç olumlu ise kişi ilişkide kıskançlık duygusunu açığa çıkartabileceği bir durum bulamamıştır ve bu durum onun heyecanını yitirmesine sebep olmaktadır. Eğer sonuç olumsuz ise kişi aradığı açığı bulmuştur ve artık eşini sadakatsizlik ile suçlayabilir. Bu sadakatsizliğin gerçekten kişinin güvenilmez biri olması veya kendini gerçekleştiren kehanet ile bağdaştırılması mümkündür. Çünkü her daim açığının aranması, ona ilişkin beklentilere denk düşen davranışlar sergilemesine neden olabilir.
Derinlemesine yapılan analizlerde kıskançlık sorunları ile terapiye başvuran vakalar ilk çocukluk çağında anne/baba ile güvenli bağlanma gerçekleştirememişlerdir. Psikoseksüel gelişim dönemlerine göre özellikle oral dönemde güvenli bağlanma sağlanmamışsa kişilerin kıskanç bir kişilik yapısı sergilediği gözlenmektedir. Ayrıca Oedipus ve Elektra komplekslerinin yaşandığı, 3-6 yaş arası fallik dönemde sorunlar yaşayan kişiler; yetişkinlik dönemlerinde kıskançlık duygusuna daha çok yenilmişlerdir. Çünkü sağlıklı yaşanmayan ve olumlu iletişimle desteklenmeyen özdeşim süreci eksik kalmıştır ve bu eksiklik kıskançlık ile doldurulmuştur. Doğru şekilde aktarılmasına izin verilmeyen bu duygu giderek güçlenecek ve kişiyi ele geçirecektir. Shakespeare’in Othello eserinde bahsettiği gibi “Kendini dölleyip kendini doğuran bir canavardır kıskançlık.”
Kitaba İlişkin İzlenimlerim
Kitapta kıskançlık duygusu üzerinden, günlük hayatta yaşanan birçok olumsuz duygu ve yaratabileceği sorunlar üzerinde durulması, nerdeyse hepimizin yaşadığı bu duygunun hangi boyutta normal olmaktan çıktığı hakkında ipuçları verilmesi hoşuma gitti. Akademik bir kitap olmasına rağmen vakalar yardımıyla açıklayıcı bir üslup oluşturulmuş. Ayrıca ruh sağlığı çalışanlarına terapötik süreçte sıkça gelebilecek olan; eşler arasındaki kıskançlık, kardeş kıskançlığı, anne babanın kıskanılması gibi sorunlar için bir rehber niteliği taşıyabileceğini düşünüyorum.
Özellikle son dönemlerde sıkça rastladığımız, “kıskançlık krizi” geçirdiği için, “sevgi” maskesi altında karşısındakine zarar vermeyi meşru hale getiren kişiler göz önünde bulundurulduğunda okunmasının son derece faydalı olacağını düşündüğüm bir kitap oldu.
Gizem ATAŞ
Psikolog