Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

ANTHROPOİD – Film İnceleme – Psikolektif + – Sayı – 7

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Film Künyesi

Vizyon Tarihi: 6 Ocak 2017

Tür: Biyografi, Aksiyon, Dram, Savaş

Yapım: Çekoslovakya (Çekya), İngiltere, Fransa

Süre: 120 dakika

İmdb Puanı: 7,2

Oyuncular: Cillian Murphy, Jamie Dornan, Toby Jones

Yönetmen: Sean Ellis

Film 1942 yılında Naziler tarafından işgal altında olan Prag’da gerçekleşmektedir. Konusunu gerçek bir olay olan Anthropoid Operayonundan almıştır. Anthropoid, Nazilerin en güçlü adamlarından biri olan Reinhard Heydrich’e yapılan bir suikast olması ile İkinci Dünya Savaşı döneminde en önemli suikastlardan biri olarak görülmektedir.

İkinci Dünya Savaşı yıllarından bir kesiti sunan filmin başından itibaren savaşın insanlara yaşattığı yıkımı filmdeki karakterlerden gözlemliyoruz. Film, savaşın bir tek can ve mal kaybına yol açmaktan öte yıllar sürecek travmaları, ruhsal yıkımları, korku ve şüphe ile sürülen yaşantıları gözler önüne sermektedir. Hatta savaşların insanlar üzerinde yarattığı bu etkiler sonucunda oluşan Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) ile ilgili yapılan araştırmalar 1940’lı yıllarda yoğunluk kazandığından bazı araştırmalarda savaş nevrozu olarak anıldığı görülmektedir.

Yazı spoiler içermektedir.

Film, iki Çek askeri olan Jan Kubis ve Josef Gabcik’in paraşüt ile kaçak olarak Prag’ın yakınlarına inmesi ile başlamaktadır. Londra’dan Anthropoid adını verdikleri gizli bir operasyon için 9 Çek askeri görevlendirilmiştir. Paraşütten inip Prag’a ayak bastıkları andan irtibat kuracakları kişilere ulaşıncaya kadar, Jan Kubis ve Josef Gabcik’in hayatta kalma içgüdüsü ile içinde bulundukları durum karşısında tedirgin olmaları ve şüpheci davranmaları açık bir şekilde görülmektedir.

Jan Kubis ve Josef Gabcik bir aracı ile gizli destekçi bir ailenin yanında kalmaya başlarlar. Aileye ev işlerinde yardımcı olan Maria ile tanışıp ondan operasyon sürecinde sokakta kamufle olmak adına destek isterler. Maria, arkadaşı Lenka’yı da bu desteğe dâhil eder. Lenka,  üst rütbeli bir Çek askerinin kızıdır ve savaşın Çekoslovakya’ya gelmesi ile babası Naziler tarafından esir alınmıştır. Heydrict’in Prag’a gelmesi ile de infaz edilen ilk 5000 asker içinde yer almıştır. Bu olay birçok kişide olduğu gibi Lenka için de travma yaratmasına rağmen bütün gücü ile Çek askerlerine destek olmuştur. Bu durumu Vedat Şar (2017), “Savaş ve Terör Yaşantılarında Travma Sonrası Stres” adlı araştırmasında kitlesel travma olarak adlandırmış ve kitlesel travmaya maruz kalan bireylerin psikolojik açıdan dayanma gücünün yüksek olduğunu belirtmiştir. Filmde Lenka, verdiği destek ve duruşu ile bu psikolojik dayanıklılığı simgelemektedir.

Jan Kubis ve Josef Gabcik, suikast planı ile ilgili konuşurlarken Jan Kubis’in bu sırada bir atak geçirdiği görülmektedir. Jan Kubis’in bu durumu DSM-V de TSSB’nin belirtilerinden olan istem dışı travmatik olayın yeniden deneyimlenmesi olarak yer almaktadır. Yani savaş sırasında yaşadığı gerilimi hatırlatan bir durum ile karşılaşan Jan Kubis yoğun düzeyde rahatsızlık duyup belirgin şekilde fizyolojik tepkiler vermiş, bir atak geçirmiştir. Jan Kubis, savaşın kendisinde yarattığı güvende hissetmeme ve aidiyet duygusundan yoksunluktan kurtulmak için Maria ile yaşadıkları ilişkiyi geleceğe tutunmak adına ciddi bir boyuta taşımak ister. “Bundan sonrası olduğuna inanmam gerek, bizi bekleyen normal bir hayat olduğuna, eskisi gibi olacağına… Maria bana UMUT varmış gibi hissettiriyor…” Jan, Maria ile evlilik kararını bu şekilde ifade eder. Bu sözler ile yaşadığı gerilimin, hissedeceği aidiyet ve geleceğe yönelik duyacağı umut ile hafifleyeceğinin farkındadır.

Josef Gabcik ise Jan Kubis’e göre ilişkilerinde daha donuk, korumacı ve şüphecidir. Daha sakin ve kontrollü olarak gözlemlediğimiz Josef’in TSSB belirtilerinin de aslında tam olarak tanımlandığı üzere insanlardan kaçınma, olumlu duyguları hissedememe ve her an tetikte olma durumu ile değerlendirebilir.

Operasyon zamanı geldiğinde, plana dâhil olan Çek askerlerinden geri çekilenler olmasına rağmen suikast 7 asker ile geçekleştirilmiştir. Bu suikast ile 27 Mayısta ağır yaralanan Heydrich, Haziran başında kaldırıldığı hastanede ölmüştür. Yapılan saldırı ile birlikte Prag’da sıkıyönetim ilan edilmiştir. Bu süre içerisinde operasyona katılan askerler kiliseye saklanmıştır. Operasyondan çekilen asker Karel Curda ihbarcılara verilecek ödülden etkilenmiş, kendi ve ailesinin yaşamını Nazilerin vaat ettiği doğrultuda kurtarmak için itirafçı olmuştur. Curda’nın bu davranışı Kohlberg’in Ahlaki Evrelerine göre gelenek öncesi dönem içerisinde olan “Ceza ve İtaat Eğilimi” ile açıklanabilir. Curda, kurallara cezalandırılma korkusu ile boyun eğmiştir.

Sonuç olarak 18 Haziran’da kilisede saklanan askerler Nazilere karşı yaklaşık 6 saat kadar direnmişlerdir. Bu çatışma esnasında askerlerde yoğun stres altında olma ve vücut bütünlüğünün tehdidi sonucunda yaşadıkları travma gözler önüne serilmiştir. Güçlerinin yettiği kadar çatışan askerler yakalanmak yerine intihar etmeyi tercih etmişlerdir. Bu suikast sonucu kadın, erkek, çocuk fark etmeksizin 5000 i aşkın Çek öldürülmüştür.

Filme İlişkin İzlenimlerim

Film boyunca savaşın izlerini hissettim diyebilirim. İzlerken savaşın yarattığı yıkımların ve ruhsal çöküntülerin gerginliği ile merak uyandıran bir sürecin içine girdim. Savaşın etkilerini tekrar sorgulatan bir film, iyi seyirler…

Fatma BATIK ŞİMŞEK

        Psikolojik Danışman