
Akademi Ödülleri Mercek Altında: Son 6 Yılın En İyi Filmleri
Sinemanın en prestijli ödüllerinden biri olan ‘Akademi Ödülleri’ ya da bilinen adıyla ‘Oscar Ödülleri’nde birçok kategori yer almakta. Her kategori önemli olmakla birlikte sinemaseverlerin en merak ettiği ödüllerden biri ‘En İyi Film’’ ödülüdür. Bu yazı dizisinde 2013 yılından 2019 yılına kadar olan süreçte ‘Yılın En İyi Filmi’ kategorisinde ödül alan filmler incelenmeye alınacaktır. Bu yazıda 2013 yılında ‘En İyi Film’ ödülü alan ‘Argo’ filmi ile 2014 yılında yine aynı kategoride ödül alan ’12 Yıllık Esaret’ incelenecektir.
Argo
Yönetmen: Ben Affleck
Oyuncular: Ben Affleck, Bryan Cranston, John Goodman
Tür: Gerilim, Politik, Dram
Ülke: ABD
Film seyirciyi 1979 yılında Şah’ın devrilişinden sonra yeni yönetim biçiminin ilk aylarının yaşandığı Tahran’a götürüyor. İran devriminin en yoğun olduğu bu günler, aynı zamanda soluk soluğa geçen bir kurtarma operasyonuna da tanıklık ediyor. Şah’ın kendilerine verilmesini talep eden İran yönetimi bir yandan siyasiler aracılığıyla bunu talep ederken halkın öfkeli bir şekilde eylemlerini sürdürmelerini engelleyecek bir harekette de bulunmamıştır. Her gün binlerce insan Amerika’nın Tahran’daki Büyükelçilik binasının önünde toplanıp öfkelerini gösterir. Bugünlerden birinde Büyükelçilik binasını ele geçiren İranlılar, Büyükelçilik çalışanlarını esir almışlardır. Büyükelçilik çalışanlarından 6 Amerikan vatandaşı ise son anda Kanada Büyükelçiliğine sığınır. Filmin hikayesi ise bu 6 Amerikan vatandaşının kurtarılışını gerçek hikayeden esinlenilerek anlatır. Ünlü oyuncu Ben Affleck’in ilk yönetmenlik deneyimi olan Argo filmi, 85. Oscar Ödül töreninden 3 ödülle ayrılmıştır.
- Yazının bu kısmı spoiler da içermektedir.
Film boyunca seyircilerin yaşadığı en yoğun duygu ‘Empati’ olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira 6 kişinin İranlılar tarafından ele geçirilip linç edilip edilmeyecekleri korkusunu filmi izlerken bazen sempati, çoğu zaman da empati yoluyla yaşamamız mümkün. Bunun dışında grup içinde tek tek bireylerin kimliksizleşmesinin de bariz örneğini film aracılığıyla görüyoruz. Tek başına cesaret edilmeyecek şeyler yapan insanların ‘bir ordu’ halinde barikatları aşıp ‘öfke’ duygularının öncülüğünde gözlerinin dönmesini görmemiz mümkün. Grup içinde bireyler, çoğu zaman tek başlarına olduklarından farklı davranış örüntüleri sergilerler, önermesini doğrulayan sahnelerle karşılaşıyoruz. Ölüm korkusunun yaklaştığı zamanlarda insanların sergiledikleri korku tepkilerini, akılcı olmayan diyalogların yaşanabileceğini görmekteyiz. Film bu tek tek mesajların dışında bütün olarak iş birliğinin önemi, soğukkanlı bir şekilde hareket edilince er ya da geç sonuç alınabileceğini bir kez daha seyircilere göstermektedir.
12 Yıllık Esaret
Yönetmen: Steve McQueen
Oyuncular: Chiwetel Ejiofor, Michael Fassbender, Benedict Cumberbatch
Tür: Dram, Tarihi
Ülke: ABD
Siyahilerin köle olarak çalıştırıldığı, alınıp satıldığı 1840 lı yılların Amerikasında, özgürlüğüne kavuşmak isteyen Solomon’un hikayesinin anlatıldığı “12 Yıllık Esaret” 86. Oscar Ödüllerinde En İyi Film ödülünü almıştır. Yapımcı koltuğunda yer alan Brad Pitt’in
oyuncu olarak göründüğü filmde özgür bir şekilde yaşayan Solomon’un, özgür yaşamına devam etmek amacıyla yeni bir işte çalışmayı düşünmesi ve devamında olayların planladığının dışında gelişmesi anlatılıyor.
- Yazının bu kısmından sonrası spoiler içermektedir.
Solomon özgür yaşamına devam etmek için yeni bir işe başlayacağını düşünürken köle olarak satılmış ve filmin asıl hikayesi o zaman başlamıştır. Hayatını medeni bir şekilde sürdüren Solomon, bir eşya gibi görülmeye başlanmış. Aşağılanmanın, hor görülmenin acı yönüyle karşılaşmıştır. Kendi hayatına ilişkin söz sahibi olamayan insanların düşünceleri yerine başarabildikleriyle çalışıp yararlı olup olmadıklarıyla değerlendirildikleri bir düzeni anlatan film, köleliğin hüküm sürdüğü siyahilere yönelik ırkçılığın en bariz örneğini gözler önüne sermiştir. Hümanist felsefenin doğmasına da yol açan bu gibi düşünceler, insanların onurunu korumanın tüm insanlığın onurunu korumak kadar değerli olduğunu bir kez daha bizlere hatırlatmıştır. Her türlü aşağılanmaya, hor görülmeye rağmen insanı hayata bağlayan ‘umudun’ er ya da geç mutluluk getirdiğini sabrın ve mücadelenin bu tarz öykülerin vazgeçilmez ilacı olduğunu filmin sonlarında görmekteyiz. Psikolojinin temel ya da bilindik ögeleri ile karşılaşmak yerine psikolojinin tam da hayatın kendisini ele aldığını filmin tek tek değil de bütün bir haliyle psikolojiye önemli ders örnekleri sunduğunu görmemiz mümkün. Bir sonraki sayıda ‘Birdman’ ve ‘Spotlight’ film incelemelerinde görüşmek dileğiyle. İyi seyirler dilerim.
Mücahit AKKAYA
Psikolojik Danışman