Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

PANDEMİNİN YAŞLI BİREYLER ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ “COVİD-19 ÖRNEĞİ” – Psikolektif Dergisi – Sayı – 26

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 2 Dakikadır.

İnsanlığın var olduğu günden bugüne gerek bölgesel gerekse küresel ölçekte afetler, krizler ve salgınlar yaşanmıştır. Yaşanılan her olayın bireyler ve toplumlar için sosyal, psikolojik ve ekonomik açıdan yıkıcı etkileri olmuştur. Bilindiği gibi Covid-19 (koronavirüs pandemisi) da ilk olarak Çin’in Wuhan Eyaleti’nde ortaya çıkan sonrasında Avrupa ve Amerika başta olmak üzere tüm dünyayı etkileyen küresel bir salgın olarak tüm dünyayı etkisi altına almıştır (5,6). Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Covid-19 salgınından her yaş grubundan bireyler etkilense de yaşlı bireyler ciddi anlamda daha çok etkilenmiş ve yaşamlarını kaybetmiştir (1).

Yaşlılık, insanın geç yaşam dönemindeki değişimlerini biyolojik, psikolojik ve sosyal boyutları ile betimleyen gelişimsel bir dönemdir. Bu evre yaşlı bireylerde birçok sorunu ve değişimi de beraberinde getirmektedir. Covid-19 salgını özellikle bağışıklığı düşük ve kronik rahatsızlığı olan bireylerde çok daha yıkıcı sonuçlar bıraktığı için yaşlı bireyler sağlık açısından korunma ihtiyacı hissetmişler ve bununla birlikte sosyalleşmenin temasın en kapalı olduğu, yalnız yaşamanın en çok vurduğu grup olmuşlardır. Dolayısıyla Covid-19 salgını, yaşlı bireyler üzerinde sağlık sorunların ötesinde psikososyal açıdan etkileyen birçok olumsuzluğun yaşanmasına neden olan bir dönem olmuştur.

Covid-19 sürecinde yaşlı bireyler yalnız yaşama, aile bireyleri ile yaşama, huzurevi/bakım evinde yaşama gibi bulunduğu ortamlara göre farklı sorunlar yaşadılar (2). Özellikle de toplu yaşamın olduğu kurumlarda kalan yaşlı bireylerde, Covid-19 salgının başlamasıyla birlikte, sürecin belirsizliği, yaşlılar arasında ölüm oranlarının yüksek olması gibi etkenlerin ortaya çıkmasıyla, yaşlı bireylerde stres, korku, öfke, tükenmişlik, kaygı, kötü uyku kalitesi, depresyon ve yalnızlık gibi sosyal, psikolojik, fiziksel ve ekonomik etkileri de beraberinde getirmiştir (3).

Ülkemizde 65 yaş ve üstünü korumak ve hastalığı önlemek adına getirilen yasaklar ile bakım evleri gibi toplu yaşamın olduğu kurumlarda (kurum bakımı) kalan yaşlılar bu durumdan ciddi anlamda etkilendi. Özellikle toplu yaşam alanı olması sebebiyle sosyal mesafe kurallarına uymanın zorluğu, ortak yaşam alanlarında bulaş riskinin artması gibi sebepler kurum sakinleri arasındaki sosyal etkileşimi azaltan faktörlerden oldu. Yine yaşlıların, kurum içinde salgından ölen başka bir yaşlı bireylerle karşılaşması hastalık ve ölüm korkusunu derinden hissetmelerine sebep oldu. Ayrıca sosyal mesafe politikaları sebebiyle kurumlara ziyaretlerin yasaklanması ve dışarıyla bağlantılarının kısıtlanması yaşlı bireyleri psikososyal açıdan olumsuz etkilemiştir. Çünkü kurum sakinleri için sevdikleri tarafından ziyaret edilmek son derece önemlidir. Böylece yalnız olmadıklarını ve değerli olduklarını hissederek psikososyal açıdan daha sağlıklı bir yaşam sürdükleri gözlemlenmiştir. Ancak kurum sakinlerinin Covid-19 pandemisinde ailelerinden ve sevdiklerinden ayrı kalmaları durumu, kaygı düzeylerinin artmasına ve yalnızlık hissini daha yoğun yaşamalarına sebep olmuştur. Yaşlı bireylerin olumsuz etkilenmesinin bir diğer nedeni de Covid-19 pandemisinin getirdiği yasaklar kapsamında yaşlıların kurum dışına çıkamaması, küçük alanlar içinde hareketsiz yaşam sürmeleridir. Bu durum, yaşlılarda kronik hastalıklara yakalanma riskini artırmakla birlikte yeterli gün ışığı alamamanın verdiği eksiklikle kaslarında zayıflık görülmesine sebep olmuştur (4).

Bu süreçte geriatri alanında çalışan ruh sağlığı uzmanları, kendi mesleki bilgi birikimleri ile psikososyal destek çalışmaları gerçekleştirdi. Yapılan tüm psikososyal destek müdahaleleri ile yaşlı bireylerin bu süreçte yaşam kalitelerinin artırılması, baş etme becerilerinin geliştirilmesi ve kaygı veren sorunları kontrol altına alınabilmesi hedeflendi. Saha çalışmalarına aktif olarak katılan uzmanlar tarafından aktarılan (saha gözlemi) ve özellikle baş etme becerileri ve kaygıya yönelik geliştirici müdahalelerin yaşlı bireyleri bulaş düşüncesi ve ölüm korkusuna yönelik olumsuz durumlardan daha da koruduğu aktarılmıştır.

Son olarak 65 yaş üstü bireyler için gerçekleştirilecek psikososyal destek hizmetlerinin, bireylerin yaşam mekanları dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Özellikle de kurum bakımında olan yaşlıların ihtiyaçları ve sorunları holistik bir bakış açısı ile ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir. Çünkü her ne kadar Covid-19 pandemisi bitmiş olsa da yaşlılar üzerindeki uzun vadedeki etkileri devam etmektedir. Bu sebepten bundan sonraki süreçlerde de kurum bakımındaki yaşlı bireylerin, biyopsikososyal iyilik halinin artırılması ve güçlendirilmesine ilişkin çalışmaların desteklenmesi önemli görülmektedir.

Sinem Yılmaz

Uzman Sosyal Çalışmacı