Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

Modern İnsanın Yarını: Transhümanizm – Psikoelektif Dergisi – Sayı – 8

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 4 Dakikadır.

Aliya İzzetbegoviç’in Yugoslav bir şairden alıntıladığı şu yaklaşım bugünlerde daha anlaşılır ve anlamlı hale geldi. Teorik olarak insanoğlunun yapabildiği her işi, gelecekte bilgisayarlar yapabilir hale gelecek fakat dindar olamayacaklar ve şiir yazamayacaklar(Taştekin, 2016).

4.5 milyar yıllık dünya tarihinde binlerce yıllık evrimsel süreç sonucu insanlık bugüne ulaştı. Yetmiş bin yıl önce Homo sapiens sadece hayal gücünde var olan şeyler hakkında konuşabilmesiyle bilişsel devrim başladı (Harari, 2015). Avcı-toplayıcı insanlar tarımsal devrimin başlamasıyla yerleşik hayata geçti. Etrafındaki hayvan ve bitkileri ıslah etti, alet yapımını öğrendi. Kültür sayesinde insanoğlu öğrendiklerini masallar, hikâyeler, efsaneler ile gelecek kuşaklara aktardı. İnsanoğlu onu dış dünyadaki tehditlere karşı koruyacak güçlü pençeleri, keskin dişleri ve kürkü olmamasına rağmen hayatta kalmayı başardı. Hatta yüz bin yıl önce binlerce yıl sürdüğü tahmin edilen dünyanın düzenini alt üst eden buzul çağı bile aşmayı başardı (Canan ve Acungil, 2018). Kendisinden güçlü türlerin nesli tükenirken Homo sapiens ilkel çağların tüm zorlu koşullarına rağmen hayatta kalmayı başardı. Kuşkusuz bunu üstün uyum sağlama yeteneğine borçludur. Yani evrim teorisi basit ve net bir esasa, en uyumlu olanın hayatta kalması ilkesine dayanır (Harari, 2015). Homo sapiens, diğer canlı türlerinden farklı olarak bedensel eksiklikleri onun en önemli özelliği olan zekâsının gelişimine fırsat tanıdı. İnsanoğlu doğayı ve kendi gücünü keşfettikçe basit alet yapımından neredeyse gezegenler arası seyahat yapabilecek potansiyele ulaştı. Bilme, öğrenme, anlama ve düşünce gibi insanı diğer türlerden ayıran özellikler sayesinde doğada hayatta kalmaktan çok daha öte sonuçlar ortaya çıktı. Özellikle Homo sapienste frontal lobun evrimi ile diğer canlı ve insan türlerinden daha avantajlı hale geldi. Frontal lob, davranışsal açıdan yaşamsal bir önem taşır. İnsana özgü en önemli nitelikler olan yargılama, planlama ve sorumluluk işlevlerini yerine getirir (Türk, 1998). Bununla birlikte ilk çağların zorlu yaşam koşulları insanları kolektif bir şekilde hareket etmeye zorladı. İnsanoğlu büyük gruplar halinde uyumlu hareket etmeyi başardı. İnsanların bir araya gelerek şehirleşme tohumlarının atılması insan türünün en büyük dönüşümlerinin başında gelir. Ardından gelişen teknoloji, yazının bulunması ve sonrasında baş döndürücü bir hızla yükselen ve çeşitlenen modern insanlık medeniyeti uzaktan bakınca üç yüz bin yıl içerisinde hiç bir organizmanın beceremediği kadar farklı ortam ve koşullar da hayatta kalmayı öğrendi. Dünyaya adapte olabilmede başarılı olan insanoğlu dijital gelecekte bir şeyler ters gitmezse bu garip dünyada hayatta kalmanın ve daha üst düzeyde yaşamının bir yolunu bulacaktır (Canan ve Acungil, 2018).  Evrimsel süreçte hayatta kalma arzusuyla birlikte insan İlk Çağlardan bugüne ölümden ve yok olmaktan korktu. Bu nedenle insanoğlu sonsuz yaşamı arzuladı ve ölümsüz olmak istedi. Hâlbuki Maslow’un kendini gerçekleştirmiş insan, Carl Rogers’ın potansiyelini tam kullanan insan, Mevlana ve Yunus Emre’nin ‘kâmil insan’ ve Nietzsche’nin ‘üst insan’ anlayışı ölümü yaşamın doğal bir sonucu olarak gördü.

Zaman içerisinde insan beyni geliştikçe kültürel ve teknolojik evrim, biyolojik evrimin yönünü değiştirdi (Canan ve Acungil, 2018). Bu durum binlerce yıllık evrimsel sürecin bir parçası olarak insanın giderek makineleşmesi anlamına gelir. Dolayısıyla gelecekte insan ile makine arasındaki çizgi yok olacak. Yani gelişen teknolojiyle birlikte insanlık ölümsüzlüğüne hiç olmadığı kadar yaklaştı. 

          Hümanizm insanın doğa ve Tanrı karşısındaki konumunu, transhümanizm ise insan doğasını değiştirmeyi amaçlamaktadır (Temel, 2019). Hümanizm’in bir sonraki basamağı ise transhümanizmdir ve bu noktada, teknolojinin insan üzerinde birebir uygulanmasıyla beraber insanoğlu, bir üst-insana dönüşme aşamasına girer. Bu anlamda, transhümanizm felsefesi teknolojinin varlığıyla kendine anlam katar (Demir, 2018). Transhümanizmin insan bedeni üzerinde onarım, güncelleme veya insan bedenini modifiye etme çabası, günümüzün robot teknolojisiyle birleşmesi sonucu üretilen robotik protezler sayesinde kısmen gerçekleşmiş oldu. Örneğin kolu veya ayağı olmayan insanın sinir sistemine bağlanan elektrotların robotik protezlere bağlanması neticesinde, sinir sistemi ile kontrol edilebilen protezler geliştirdi. Zihin yoluyla bir protezi veya objeyi kontrol etme yönünde yapılan çalışmalar bulunmaktadır (Anthony, 2013; Akt. Temel, 2019). Transhümanizm fikri üç teknolojik ilerlemeyle bağlantılıdır. İlki, radikal nanoteknolojinin bir türüdür. İkincisi, yaşam süresinin uzatılması temelinde yaşlanma ve ölüme çare bulunmasıdır. Üçüncüsü ise bilgisayarın gücünün yapı değiştirmesiyle yapay zekâ ve ileri nanoteknoloji aracılığıyla üst insan seviyesine ulaşmaktır (Jones, 2016; Akt. Demir, 2018). Buna göre hümanizm, insanın gereksinimleri olan toplum içindeki bireyi temel alan, her şeyi insanın hak ettiği biçimde yaşaması gerektiğini savunan düşünceyken, transhümanizm için sadece insanca yaşamak yetmeyip teknolojik olanaklar imkân verdiği sürece, insanın ve insanlığın daha üst düzeye çıkmasının mümkün olduğunu savunan düşüncedir (Demir, 2018). Transhümanizm, “insanın fiziksel ve bilişsel yeteneklerinin artırılması, yaşlanma ve hastalanma gibi arzu edilmeyen veya gereksiz görülen yönlerinin ortadan kaldırılması amacıyla teknoloji ve bilimden faydalanılması gerektiğini öne süren uluslararası bir entelektüel ve kültürel harekettir.” şeklinde tanımlanmaktadır. Transhümanist düşünceye sahip bireyler tarafından oluşturulmak istenen yeni insan modelinde; insanüstü yaşam süresi, insanüstü zekâ ve insanüstü sağlık kalitesi gibi temel ilkeler amaçlanmaktadır. İnsanüstü yaşam; bu amaç doğrultusunda günümüzün hastalanan, yaşlanan ve en önemlisi yaşamı sınırlı olan insan değil de gelişen teknoloji yardımıyla yedek parçaları üretilebilen, insanüstü bir yapıya sahip ölümsüz bireyler oluşturmaktır (Temel, 2019). Tekillik ve Transhümanizm olgularının içerdikleri ikilem ve belirsizlikler; “insanın ne” olduğu, “insanın değerinin ne” olduğu ve teknolojinin bunlar gibi, cevapları esaslı bir felsefi zemin gerektiren sorulara ve tartışmalara yol açmaktadır. Dolayısıyla psikoloji, tasavvuf, felsefe, farkındalık gibi konular büyük önem kazanacaktır. İnsan kendi varlığı üzerinde, varlığının anlamı üzerinde düşünmek zorunda kalacaktır. Yani geleceğe neyi taşımak hangi yeni teknolojiyle taşımaktan daha önemli hale gelmiştir. Günümüz insanı, kendiyle ve biyolojik geçmişiyle pek de uyumlu olmayan bir ‘medeniyet’ inşa etti ve bugün âdeta kendi tasarımı olan bu dünyanın içinde sıkışmış durumdadır (Canan ve Acungil, 2018). İnsana yardımcı olması için üretilen teknolojiler insani özelliklere gölge düşürmeye başladı. Dolayısıyla insanlık dijital çağda başarılı ve mutlu olabilmek için geleneksel ezberlerin dışına çıkmalıdır. Bunun için insanoğlu bugün ve gelecekte sahip olunması gereken yetkinlikleri kazanmaya başlamalıdır. Bu yetkinlikler hibrit düşünmek, otodidaktik öğrenebilmek, küratörlük, tasarımcı düşünebilmek, yönderlik, multidisipliner düşünmek, eleştirel düşünmek, yaratıcılık, inovasyon, meraklı olmak, bilişsel esneklik, duygusal zeka, takım çalışmasına yatkınlık ve inisiyatif alma şeklinde sıralanabilir (Tarhan, 2019).  Bu yetkinlikler dijital çağda insanın karşısına çıkabilecek zorlukların üstesinden gelmesinde en büyük yardımcısı olacaktır. İnsan, düşünülmeyeni düşünmek, denenmemişi denemek ve yapılmayanı yapmak konusunda rakibi olmayan bir varlıktır. Bu sayede insanoğlu, insani özelliklerini kaybetmediği sürece geleceğin ağır yükünü Odysseia’nın Atlas’ı misali sırtlamaya muvaffak olacaktır. 

Muhammed Özkan

Psikolojik Danışman