Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

Kültürel Kimlik Bağlamında Sağır Toplumu – Psikolektif Dergisi – Sayı – 25

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 4 Dakikadır.

Sağır denilince ilk aklınıza gelen nedir? Sadece hiç konuşamayan ya da tamamen duyamayan bir birey mi? Eğer öyle ise yanıldınız.

Tıbbi açıdan baktığımızda belki de bu soruya evet diyecektiniz? O zaman da karşımıza ‘işitme engelli’ kavramı çıkmaktadır. Her ne kadar toplumda ‘sağır’ ve ‘işitme engelli’ kavramları aynı anlama gelecek şekilde birbirinin yerine kullanılsa da aslında farklı felsefeyi, dinamikleri ve görüşleri içermektedir. Öncelikle bu iki kavram arasındaki ayrıma değinmek gerekir. 

İşitme engelli, odyolojik bir temele dayanan ve işitme kaybı ya da yetersizliği olan bireylere verilen bir addır. Bu işitme kaybı bireyde çok hafif düzeyde de olsa işitme engelli olarak ifade edilir. Sağır toplumu açısından baktığımızda ise, sağırlığı bir hastalık, yetersizlik veya engel olarak görmez. Peki sağır, nedir? Sağır, bir kimlik ve kültürdür. Sağır kimliğini bilmek ve sağır kültürünü tanıyabilmek için öncesinde kimlik ve kültürün ve bu bağlamda kültürel kimliğin ne anlam ifade ettiğine genel olarak bakmak gerekir. 

Yaşadığımız bu yüzyılda ‘kimlik’ belki de en dikkat çeken kavramlardan biridir. Hadjikakou ve Nikolaraizi (2006) kimliği, sosyal olarak inşa edilen bir süreç olarak ele alırken, Baumeister’e (2011) göre ise kimlik, benliğin temsilidir. Çünkü benlik sosyal bir yapıdır ve sosyo-kültürel sistemler kimlikleri tanır. Böylece birey sahip olduğu kimliği ile sosyal çevresine uyum sağlar. Kimlik, en yalın hali ile varoluşun, aidiyetin ve kişinin kendisini nasıl tanımladığı ile ilgilidir.

Kültür kavramına her disiplin kendi açısından yorum getirmiş ve bu durum belli bir tanımın ortaya konmasını engellemiştir. Ancak sosyal bilimler alanında yapılan çalışmaların birçoğunda kültürün, bireyin kimliğini oluşturmada önemli bir yeri olduğu görülmektedir. Bireylerin sahip olduğu kimliklerin temel belirleyicisi olduğu düşünüldüğünde kültürün, insanın duyuş, düşünüş ve yaşayış biçimi olarak görüldüğü açıktır (Oğuz, 2011).

Birey doğduğu andan itibaren kendine özgü bir kültür çevresinde yetişir ve sosyalleşir. Sosyalleştiği bu alan o bireyin kültürel kimliğini oluşturur. Bu sebepten kültürel kimlik, doğduğumuz anda bize verilen bir kimlik değildir. Bireyin içinde yaşadığı toplumda sonradan elde ettiği kazanımlarla ilgilidir. Bu süreçte de yetiştiği toplumun kültürel kodlarını ister istemez temsil eder. 

Kültürel kimlik, aynı ortak değerleri, gelenekleri, görenekleri, ahlak anlayışını, tarihi, tinsel değerleri ve kültürü paylaşan insanların kimliğidir. Bu durumda bir gruba aidiyet hissetmek için kültürel kimliği oluşturan unsurların çoğunluğuna sahip olmak yeterli olacaktır (Tacoğlu, vd., 2012).  Ama kültürel değerler sadece geçmişe dönük ve gelenekçi değildir. Her ne kadar bu değerlerin kökü eskiye dayansa da günün yaşam koşulları içinde şartlara, zamana ve etkileşime göre bir dinamiği vardır. Tarihsel süreç gibi değişim ve dönüşüme uğrarlar. Bu sebepten kültürel kimliği oluşturan değerler mutlak ve sabit değildir (Mora, 2008). 

Sağır toplumu, kültürel ve dilsel bir azınlık olarak ele alınması ve onu oluşturan ögelerinin incelenmesi gereken ama henüz toplumda ve literatürde yer almayan bir kültürel gruptur. Bir kültürün oluşumu için nasıl ki ortak dil, değerler, gelenekler, görenekler, paylaşımlar gerekmekte ise sağır kültürü için de bu böyledir. Bu sebepten sağır toplumunu anlayabilmek için öncesinde onu oluşturan unsurları bilmek gerekir. 

Sağır kültürü, sağır topluluğunun üyeleri tarafından paylaşılan ve temel iletişim aracı olarak işaret dilini kullanan, inançları, davranışları, tutumları, sanatı, tarihi değerleri, yaşam tecrübesi ve aidiyet hissedilen bu ortak kültürün aktarımını sağlayan bireylerin oluşturduğu bir topluluktur. Bu toplumun üyeleri ise, sağır çocuklar, sağır aileler, sağır bireylerin aile yakınları, işaret dili tercümanları, sağır bireylerle çalışan ve onlarla sosyalleşen bireylerden oluşmaktadır. Sağır kültüründe, sağırlık kabul edilmiş bir durumdur ve bir eksiklik ya da engellilik olarak kabul görmez. Hatta bu düşünceye sert bir şekilde karşı çıkılmaktadır. Yapılacak tıbbi müdahaleleri ya da sağır topluluğu tarafından kullanılan işaret dilini kullanmak yerine onları işitmeye zorlayacak yöntemlere başvurulmasını kendi kültürlerine karşı ciddi bir tehdit olarak görmektedirler. Çünkü sağır topluluğundaki bireyler için sağırlık, bu perspektifte onların kültürel kimliklerinin bir parçasıdır. Kendi kimliklerini işiten toplum içinde de devam ettirirler. Sağır kimliklerinden gurur duyan bu bireyler, sağır kültürüne ve sağır toplumuna karşı güçlü bir aidiyet duygusu beslemektedir (Alsancak ve Özkan, 2023). Türk sağır topluluğu üzerine araştırmalar yapan Sömen (2022), sağır kimliğini oluşturan unsurların neler olması gerektiğiyle ilgili şöyle bir sıralama yapmaktadır; 

  • Öncelikle biyolojik anlamda işitme yetersizliğine maruz kalmak ve benliğinde bu durumu kabullenmek 
  • Sağır kimliğinin ve kültürünün bilincinde olmak
  • İşiten anaakım topluluğunun ve kültürünün bilincinde olmak
  • Sözel-konuşulan dilin yanında kültürel dil ya da anadil anlayışında işaret dilinde yetkin olup o dili en azından başlangıç seviyesi iletişimler doğrultusunda kullanabilmek
  • Sağırlığın sosyal, kültürel, folklorik ve erişilebilirlik anlamında yaşam aşamalarında paydaş olarak var olmak 

Sağır kültüründe sağır toplumuna ilişkin normlar vardır. Sağır kültüründe bu nasıl yer bulur?  Bunlardan bazılarına örnek vermek gerekirse, sağırların ana iletişim dilleri olan işaret dili ve kendi kültürleri içinde birbirlerini tanıştırma, selamlaşma kendine özgüdür. Bunun yanı sıra iletişim sırasında konuşma sırasını belirlemek, işaret diliyle konuşan kişilerin arasından geçmemek ve konu bitene kadar iletişimi bölmemek, açıkça konuşmak ve işaret diliyle iletişim kurarken mutlaka göz teması kurmak önemlidir. Çünkü kurulmadığı takdirde sağır birey bunu kendisine saygısızlık olarak görür ve iletişimi sonlandırır (T.C. İletişim Başkanlığı, 2021). Bir diğer örnek, işaret adı. Sağır bireyler doğduklarında yaşadıkları ülkelere göre herkes gibi kendilerine verilen özel adları vardır. Bunun yanı sıra her sağır bireyin belli bir işaretten oluşan ‘işaret adı’ da vardır. İşaret adı sağır bireyin ismidir ve işaret adı sağır toplum tarafından verilir. Sağır olmayan ancak sağır toplumuna giren ya da o toplumun içinde yaşayan bireylere de sağır toplumu tarafından işaret adı verilir. 

Sağır kültürü, sağır kimliğine sahip bireyler aracılığıyla iletişim aracı olarak da işaret diliyle nesilden nesile aktarılmaktadır. Bu bakış açısı sağır kimliğini engellilik olgusundan çıkarıp kültürel bağlamda ele alınması ve o kültüre ait olma ile ifade edilmektedir. Yapılan araştırmalarda elde edilen bir sonuç olarak, işiten toplumun sağır kültürü ve kimliği hakkında oldukça sınırlı bilgiye sahip olduğu ve sağır farkındalığının oldukça düşük olduğu yönündedir (Aydoğdu ve Yüksel, 2020). Bu sebepten sağır kimliğine sahip bireyler, işiten toplum içinde kültürel ve dilsel bir azınlık olarak bilinmeyi ve bu farkındalığın yaygınlaşmasını talep etmektedir. Ayrıca sağır topluluğunun önemle vurguladığı bir diğer husus, işiten toplum tarafından sağır kültürünün bilinmesi ve işaret dilinin öğrenilmesinin daha adil olduğudur. Bu sebepten işiten topluma kazandırılacak bu bakış açısı sağır topluluğuna yönelik farkındalığın oluşmasında önemli görülmektedir.

 Sinem YILMAZ

Uzman Sosyal Çalışmacı