Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

Krizlerin Gölgesinde: Psikososyal Etkiler “Deprem ve Covid-19 Örneği” – Psikolektif Dergisi – Sayı – 26

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Dünya var olduğundan bu yana insanlar, çeşitli hastalıklar ve salgınlarla yaşamları boyunca mücadele etmiştir. Bu mücadele insan yaşamının her alanına etki etmiş, ekonomik, sosyolojik aynı zamanda da psikolojik etkiler ortaya çıkmıştır. Olumsuz durumlar insanlığın salgınlar karşısında hem hazırlıklı hem de hazırlıksız olduğunu gösterse de ortaya çıkan tıbbi yöntemlerle salgınlar bir şekilde aşılmıştır (5).

Dünya’nın oluşumunu da hesaba kattığımızda depremler, yer hareketleri, dağ oluşumları, deniz yükselmeleri, doğal afetler vb. birçok jeolojik, jeomorfolojik, klimatoloji gibi bilim dallarının incelediği ve ortaya çıkardığı, günümüze ışık tuttuğu ve buna göre şehirlerin, yapılaşmaların belirlendiği görülmüş, yaşanan bu değişimler sonucu insanlar yaşamlarına kaldığı yerden devam etmeye çalışmıştır (7).

Yaşanan tüm kriz durumlarına bakıldığında insanlığın bu krizlerin gölgesinde bir çaba, arayış ve yaşama tutunma, devam etme isteğine, eski yaşamları gibi olmasa da bundan sonraki kendi normallerini belirledikleri yaşamlarına adapte olup devam etmek istedikleri görülmüştür (4). Bu istek yaşanan krizlerin ardından bir anda gelmemekle birlikte bireylerin yaşadığı kayıp (can ve mal kaybı), fizyolojik ve psikolojik sağlığı, kriz öncesindeki ve sonrasındaki ekonomik durumu, yaşadığı sosyal çevre gibi birçok etkiyle birlikte ortaya çıkmaktadır. (1). Bu etkileri desteklemek amacıyla son yaşadığımız on bir ilimizi etkileyen Kahramanmaraş depreminde içinde bulunduğum psikososyal ekiple yaptığımız bir çalışmada ifade edilen birkaç cümleyi paylaşmak istiyorum: “Bir gün önce her şeyim vardı, şimdi hepsi yerle bir oldu. Malımı yine toparlarım ancak ailem… Bir kızım için bu yaşama tutunuyorum” (Şubat, 2023 / Adana).

Ortaya çıkan krizlerin daha geniş kapsama alınması, bu krizin çözümü konusunda krizlerin olumsuz etkilerinin hafifletilmesinde etkili rol oynamaktadır. Krizler sadece ortaya çıktığı zaman sonrası için değil öncesindeki yaşanan etkilerle de bireyin yaşamında yer etmektedir. Covid-19 pandemisinin ilk zamanlarında yaşanan belirsizlik, güvensizlik ve bulaş riskiyle birlikte ölüm düşünceleri ve kaygının yoğunlaştığı dönemde hem psikolojik ancak bunun yanında hükümetlerin aldığı önlemler ile yaşanan kapanmaların getirdiği ekonomik çöküşlerin yaşandığı bir süreç olmuştur (8). Sosyal medyada, haberlerde ve birçok platformda gördüğümüz pandemi sürecindeki ve sonrasındaki ekonomik problemler öncesinde iyi olmayan ve toparlanmak isteyen bireyleri daha da psikolojik olarak yorgun ve umutsuz hissettirmiştir (3).

Deprem etkisiyle yaşanan kayıpların da benzer bir ekonomik çöküntüsü olsa da bireylerin ilk ve akut dönemde hissettikleri, hissetmek istedikleri yardımlaşma, sahip çıkılma ve destek görme gibi sosyal destek kaynaklarının olduğu görülmüştür (6). Deprem, hele ki yaşadığımız ülke tarihimizin en büyük depremi olan bu büyük depremde ilk günden beri alınmayan sorumluluk, toplumsal dayanışma dışında görülmek istenen ancak yetersiz gelen yardımlar, depreme yönelik bir politika ve stratejinin olmaması, kısacası insanların bu büyük yıkım karşısında yalnız ve çaresiz bırakılması öfkeye sebep olmuştur. Öfkeye, hayal kırıklıkları, yas, umutsuzluk vb. birçok duygu eşlik etmiştir. Bu öfke vb. duygular yaşanan felaketin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen hala sıcak ve tazedir. Buna rağmen insanlık tarihinde hep olduğu gibi geride kalanlar yaşamlarına devam etme, bir umuda ve anılarına tutunarak kendi kurdukları normallerde yaşamlarına devam etmeye çalışmışlardır.

Depremler ve Covid-19 pandemisi ülkemizi son yıllarda etkileyen en görünür ve en yıkıma uğratan krizler olmuştur. Bu krizlerin gölgesinde birliktelik ve toplumsal dayanışma, yardımlaşma duygusu, isteği ise psikososyal desteğin ve psikolojik ilk yardımın sadece ruh sağlığı profesyonelleri tarafından değil uzman olmayan bireyler tarafından da verildiğini göstermiştir (2). Yaşanan krizlere yönelik ekonomik, psikolojik, sosyal, eğitim ve sağlık alanındaki eksiklerin belirli bir plana göre hala yönetilemiyor olması bu alanda hala sadece kriz anına yönelik çözümlerde bulunulduğunun göstergesi olmuştur. Bu sebeple psikososyal destek çalışmaları planlı ve genele yayılmış bir devlet politikası halinde yürütülmelidir.

Dünyada ve özellikle ülkemizde artan şiddet olaylarına bakıldığında genellikle ekonomik ve psikolojik sıkıntıların hepsinin bir anda etkili olduğunu görmekteyiz. Artan bu şiddet olaylarının önüne geçmek, kapsamlı psikososyal destek çalışmalarına başlanması gerektiğinin kanıtı haline gelmektedir. Okullardan başlayarak verilecek eğitim ile sosyal devlet anlayışının hissedildiği bir süreçle birlikte, doğru desteklerle kalkınma planlarının arasına girecek çalışmalarla yapılacak gerçekçi adımlar atılmalıdır. Bunlar dışındaki çözümler geçici ve günü kurtarmak için atılan adımlar olacaktır.

Berk Çeşmeli

Uzman Psikolojik Danışman