Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

KRİZİN ARKASINDAN SU DÖKMEK: BATIL İNANÇLAR – Psikolektif Dergisi – Sayı – 7

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

“Bâtıl inanç aptalca, çocukça, ilkel ve irrasyonel bir şeydir. Ama bir tahtaya iki kere vurmanın da ne maliyeti var ki?”

Judith Viorst

“Bilinmezlik” insanoğlunun başlangıçtan beri baş etmeye çalıştığı bir kavramdır. Belki korkutucu, belki merak uyandırıcı olan bu kavramla baş edebildiği zamanlar olmuş ve bilinmezliğin perdesini aralamıştır. Baş edemediği zamanlarda ise bilinmez olanın verdiği kaygı ve korkuyla çeşitli yollara başvurmuştur. Bilim, batıl inançlar, halk inanışları, din, bilişsel yöntemler, savunma mekanizmaları bu yollardan bazılarıdır. Bunlardan bazılarının mantıksal örüntülerle açıklanabildiği, bazılarının ise mantıksal örüntüyle açıklanamadığı görülmektedir. Batıl inançlar, mantık örüntüsüyle açıklanamayan baş etme mekanizmalarına örnek verilebilir.


 

Batıl İnançlar ve Bilinmezlikle Baş Etme

 

Batıl inanç, gelecekte olacakları bilme ve bilemediği şeylerden kendini koruma isteği olarak tanımlanmaktadır (Özgüven, 2013). Bu tanımdan yola çıkılarak batıl inançların temelinde belirsizlikle baş etme, zor durumların üstesinden gelme ve iyi olana sahip olma beklentisinin yattığı söylenebilmektedir (Çiçekler, 2019). Batıl inançlar dünyada birçok kültürde görülmektedir. Özellikle Türk kültüründe oldukça yaygın ve gündelik yaşamın içine gömülü durumdadırlar (Çiçekler, 2019). Bu gündelik batıl inançların kimisi kültürel olarak kuşaktan kuşağa aktarılırken, kimisi de kişiye özgü olabilmektedir. Örneğin, on üç sayısının uğursuz olduğuna inanılması kültürel aktarımlı bir batıl inanç iken, kırmızı şapkanın şans getireceğine inanılması bireysel bir batıl inançtır. Bütünsel bir bakışla batıl inanç, davranışsal, duygusal ve bilişsel yönleri olan bir kavramdır. Duygusal olarak korkulan, endişe duyulan bir durumla baş edebilmek için, belirli davranışlara başvurulmaktadır (Çalışkan ve İlter, 2016). Dolayısıyla tehlikenin hafifletilmesine yönelik bilişsel ve duygusal bir rahatlama söz konusu olmakta ve zorlayıcı durumla baş edilmektedir.


 

Krizler ve Batıl İnançların Rolü

 

İnsan için zorlayıcı durumlardan biri de kuşkusuz krizlerdir. APA kriz kavramını, maruz kalan kişilerde önemli derecede bilişsel ya da duygusal strese neden olan bir durum olarak tanımlamaktadır. Bu anlamda krizin çatı bir kavram olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. İçine salgın hastalıkları, ekonomik krizleri, doğal afetleri alabilecek bu kavramın etkileri, şiddetine ve kişinin baş etme mekanizmalarına bağlı olarak değişmektedir.

Batıl inançlar tarih boyunca krizler için de bir baş etme mekanizması olarak kullanılmıştır. Örneğin, veba salgını sırasında insanlar üzerine iskelet resimleri çizilmiş kıyafetlerle dans etmenin onları vebadan koruyacağına inanmışlardır (Turna, 2011). Antik çağlarda ise balta gibi nesnelere önemli anlamlar atfedilmiştir. Baltayı taşa vurmanın salgın hastalık getireceğine inanılmıştır. Geçmişten gelen ve günümüzde hala sürdürülen İran’daki batıl inançlara da değinmek gerekir. İran’ın istilalara karşı var ettikleri konuşan ejderhalar, hayvanlar ve bitkiler kriz durumlarıyla baş etmelerine yardımcı olmuştur (Köse ve Ayten, 2009). Bu durumlara bakılarak toplumun kriz dönemlerinde batıla olan inancının ve ihtiyacının arttığını söylemek yanlış olmayacaktır (Tunçel, 2013).


 

Batıl İnançların Rasyonel Olmayan Yapısı

 

Batıl inançların geneline bakıldığında olaylarla arasındaki nedensel bağın kişi ya da toplum tarafından oluşturulduğu görülmektedir. Kişinin önünden kara kedi geçer ve batıl inanç gereği bunun uğursuzluk getireceğine inanmaktadır. Kara kediyi gördükten sonra başına gelecek uğursuz olayı bekler. Bir şekilde bu uğursuz olay gerçekleşir. Bunun bir sebebi, kişinin günlük yaşam içindeki aksilikleri kara kediyle ilişkilendirmesidir. Bir diğer sebebi ise durumu rasyonalize etmesidir. Gün içindeki olumlu olayları göz ardı edip, olumsuz olaylara odaklanarak özellikle bu olayları seçerek “uğursuzluk” başlığı altına toplamasıdır. Duruma uygun olayları seçerek, buna sebep kara kediyi işaret etmektedir (Arslan, 2004). Batıl inançların din ya da bilimle birlikte anılmamasının nedeni işte bu rasyonalizasyondur çünkü ne bilimin ne de dinin önermeleriyle açıklanabilmektedir.


İnsan, uzun yıllardır yanında taşıdığı mavi boncuğun onu “kötü enerjilerden” koruduğuna, yatağının başına astığı bir rüya kapanının kâbusları ondan uzak tutacağına inanmaktadır. Hangi çağda olursa olsun insanlık toplumsal ya da bireysel krizleriyle baş etmek için bu tip batıllara başvuracak gibi görünmektedir. Yüzyıllar önce Shakespeare tarafından yazılmış olan metinlerinde Mısır kraliçesi Kleopatra’nın sarayına gelen falcılardan bahsedilmektedir. Nil’in beslediği bereketli topraklara ve istediği her şeye sahip olan Kleopatra bile sarayının kapısından girmiş falcının sesine kulak vermektedir. Bugün, durumun hala aynı olduğundan bahsedilebilir. İnsanın kendini dışsal olan kötülüğe karşı korumasının bir yolu olduğu düşünüldüğünde, yerini alacak bir şeyler bulunmazsa batıl inançlara tutunmaya ve krizlerle bu yolla baş etmeye devam edecektir (Tunçel, 2013).

Aslı EYİ

Psikolog