Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

Kesin O Yapmıştır – Psikolektif Dergisi – Sayı – 24

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 4 Dakikadır.

Bir anne yaşadığı olayı şöyle aktarıyordu: “Çocuğumun okul arkadaşının annesi beni aradı. Çocuğunun okulda darp edildiğini, şikâyet edeceğini ve kesin benim çocuğumun yaptığını söyledi.” Anne şoktaydı çünkü o gün çocuğu hasta olmuş ve okula gitmemişti!

Çocuklar sosyalleşmeye, aile ortamında, mahallede, okul öncesi dönemde ve okulda başlamaktadır. Çocukların okula başlamasıyla birlikte zorbalığa uğrayan çocukların ve ebeveynlerinin genellikle en sık duyduğu cümledir: “Kesin O Yapmıştır.” Bu ve buna benzer ifadeler etiketlenmeyi arttırmakta ve belki de zorbalığa maruz kalan çocuğu zorba olma noktasında teşvik etmektedir.

Akran ilişkileri, paylaşım ve işbirliği içinde çocukların bir arada olmalarını desteklemekte, sorun çözümünde, problemle başa çıkmada ve kişiler arası ilişkilerde bilgi ve beceri kazanmalarında önemli bir rol üstlenmektedir (Beyazkürk, Anlıak, Dinçer, 2007). Bilgi ve beceri kazanma, problemlerle başa çıkma ve çözüm bulma noktasında katkı sunan akran ilişkileri, kimi zaman da problemlerin temelini oluşturabilmektedir.

Okul ortamında ortaya çıkan ve öğrenciler arasında yaşanan çıkar çatışmaları, kavgalar, tartışmalar, anlık gelişen olaylar sebebiyle veya duruma özgü ortaya çıkmaktadır. Ancak duruma özgü yaşanan bu sorunlar dışında kalan ve yıkıcı etkileri olduğu görülmüş bazı davranışlar, şiddetten farklı bir durum olarak ele alınmakta ve “akran zorbalığı” kavramıyla tanımlanmaktadır (Gökkaya, Sütcü, 2020).

Akran zorbalığı konusundaki ilk sistematik çalışmalar 1970’lerde Olweus tarafından Norveç’te başlatılmıştır. Olweus, şiddetin bir türü olarak ele aldığı akran zorbalığının görülme sıklığını, türlerini ve nedenlerini inceleyerek bundan sonraki çalışmalara ışık tutmuştur (Doğan, 2010).

Olweus’a (1993) göre akran zorbalığının temelde 3 özelliği vardır. Bunlar: Bilinçli ve kasıtlı olarak karşı tarafı incitmeye ve zarar vermeye yönelik olması, tekrarlayıcı ve sürekli olması, gücün dengesiz olarak kullanılması olarak karşımıza çıkmaktadır.

Akran zorbalığına yönelik yapılan araştırmalar zorbalığın içinde bulunan kişileri, zorba, kurban ve seyirci olarak tanımlamıştır. Araştırmacılar zorba, kurban ve bu duruma seyirci olanların özelliklerini ayrı ayrı incelemişlerdir.

Zorbaların Özellikleri

Akranları içinden hedef seçtikleri kişiye sistematik olarak saldıran kişilere zorba denilmekte ve bu kişilerin belirgin şekilde gösterdiği fiziksel ve duyuşsal özellikleri ise; fiziksel olarak akranlarından güçlü, empati yeteneği zayıf, atılgan, benlik düzeyleri ve anksiyete düzeyleri düşük olarak ortaya çıkmaktadır (Uysal, Dinçer, 2012).

Zorba-Kurbanların Özellikleri

Zorbalara göre daha riskli grupta olan zorba kurbanların; arkadaş ilişkilerinin zayıf olduğu, zorbalar tarafından zorbalığa maruz kaldıkları için benlik saygılarının düşük olduğu, düşük benlik saygılarını yükseltmek için kendinden daha güçsüz çocuklara karşı saldırgan, sürekli problem yaşatan, iletişim gücü zayıf, depresyon ve anksiyetelerinin yüksek olduğu görülmüştür (Uysal, Dinçer, 2012).

Yazının girişinde bahsedilen “Kesin O Yapmıştır” etiketine maruz çocuklar bu tanıma daha uygun yapıda olup bu çocuklar hem zorba hem de kurban olma konusunda diğerlerinden daha fazla istismara açıktır.

Kurbanların Özellikleri

Akran grup içinde veya zorba tarafından zorbalığa maruz kalan bu gruptaki çocukların yani kurbanların, diğer bireylere göre daha pasif, içine kapanık, benlik saygısı düşük, dışardan gelen fiziksel şiddete boyun eğici yapıda oldukları, kendine güveni düşük, itaat eden, fiziksel olarak güçsüz, engel durumu olan veya azınlık gruba mensup oldukları görülmektedir (Doğan, 2010).

Seyircilerin Özellikleri

Zorba veya kurban grubunda yer almayan duruma göre zorbayı destekleyen veya kurbanın yanında olup zorbanın karşısında duran ama doğal olarak zorbalık sürecini görüp gözlemleyen ve bu sürecin doğal üyesi olan çocuklar, yani seyirciler ise zorbalık sürecinin çözümünde anahtar rol oynayabilecek özelliklere sahiptirler(Uysal, Dinçer, 2012).

Kurtça vd. (2019) tarafından yapılan çalışmada; zorbalık ve travma sonrası stres bozukluğu arasındaki ilişki gözden geçirilmiş ve travma sonrası stres bozukluğunda zorbalık olgusunun etkisine değinilmiştir. İlgili semptomların zorbalar, kurbanlar ve zorba/kurbanlar arasında görülme sıklığına dikkat çekilmiştir. Bu ilişki, travma sonrası stres bozukluğunun ortaya çıkmasının önlenmesine vurgu yapmakta olup zorbalığın doğuracağı sonuçların büyüklüğünü işaret etmektedir.

Topçu (2018) tarafından yapılan başka bir araştırmada; akran zorbalığı konusunda yurt dışında ve Türkiye’de yapılan çalışmalar incelenmiş olup bu olgunun çoğu kültürde var olup yaygınlaştığı, hem zorbalık yapan hem de maruz kalan için psikolojik, sosyal ve fiziksel etkilerinin olduğuna değinilmiştir. Zorbalığa maruz kalanların benlik saygısının düşük, depresyon düzeylerinin yüksek olduğu ilerleyen yaşamlarında bu çocukların desteklenmedikleri takdirde ve yeterli sosyal desteği alamadıklarında daha ciddi sorunlar yaşadıkları, zorbalığı önleme noktasında yapılan müdahalelerden bütüncül odaklı uygulamaların daha etkili olduğu görülmüştür.

Bütüncül odaklı uygulamaların etkili olduğuna ışık tutan bu araştırmadan hareketle akran zorbalığı sürecine müdahale ederken bu alanda yapılacak multidisipliner çalışmalara ihtiyaç olduğu aşikârdır.  Bu kapsamda ekolojik yaklaşım temelli çalışan meslek gruplarının da okul sistemine entegre edilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Okul sisteminde görülen ve fiziksel yaralanma, duygusal şiddet gibi istenmeyen davranışlar, birtakım bireysel veya kişilerarası çatışmalara sebebiyet vermektedir. Bu istenmeyen davranışlar, daha kolay ele alınabilecek güçlüklerden, çözümü güç ve çok boyutlu problemlere dek geniş bir yelpazede kendini göstermektedir.

Sosyal hizmet mesleğinin bir uygulama alanı olan okul sosyal hizmeti, okullarda öğrencilerin maruz kaldıkları problemlerin ele alınması ve bunlarla baş edilmesi noktasında bir misyon sahibidir. Sosyal hizmet, ontolojisi gereği bireyi çevresi içinde ele alan ‘ekolojik bir yaklaşım’ sergiler. Sorunların doğası göz önüne alındığında, okul sosyal hizmeti bu yönüyle “yaraya merhem” niteliğindedir. Ancak okul sosyal hizmetinin ülkemizde halihazırda uygulanmadığı göz önüne alındığında, sosyal hizmetin ‘iyileştirici’ etkisinden bahsetmek mümkün değildir. Ayrıca sosyal hizmetin multidisipliner bir bilim olması, diğer bilim dalları ve meslekler ile işbirliği fırsatı sunmaktadır. Yani, okul sosyal hizmeti, okulda ekip çalışmasını öngörmektedir. Benzer şekilde okul sorunlarının ele alınması ve bunlarla baş edilebilmesi için birden fazla disipline gereksinim duyulması da okul sosyal hizmetinin önemini ve gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır  (Aktan, 2015).

Okuldan önce başlayan, aile ortamında ve erken çocukluk döneminde gelişme gösteren sosyalleşme olgusu, okul hayatı ile birlikte ivme kazanmakta, insan doğasının ihtiyaç duyduğu ve destek aldığı önemli bir parçası haline gelmektedir. Ancak akranlar ile kurulan olumsuz ve yaralayıcı iletişim beraberinde birçok sorun getirmekte ve bu sorunların başını çeken “akran zorbalığı” ile mücadele etmek bir gereklilik halini almaktadır.

Bu nedenle çocukların etiketlendiği “Kesin O Yapmıştır” kalıbını yetişkinler, ebeveynler ve karar vericiler tek bir meslek grubuna atfetmemeliyiz. Akran zorbalığının çözümü noktasında “Kesin okul müdürü halleder”, “Kesin sınıf öğretmeni halleder”, “Kesin psikolojik danışman ve rehber öğretmen halleder”, “Kesin sosyal hizmet uzmanı halleder”, “Kesin doktor halleder” gibi bu sorunu tek bir disiplinin kucağına atmamalıyız. Multidisipliner bir bakış açısıyla aileyi, toplumu ve gerekli tüm perspektifleri işin içine almalıyız.  Eğer amacımız psikolojik ve sosyal açıdan sağlıklı kuşaklar yetiştirmek ise soruna çözüm odaklı yaklaşmalıyız.

Süleyman BAŞ

Sosyal Hizmet Uzmanı

Evlilik ve Aile Danışmanı