Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

Eski Bir Editörün Yarım Kalmış Yazısı – Psikolektif Dergisi – Sayı – 20

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 2 Dakikadır.

Sınırlarını ve sınırlarının dışını bilmediğimiz evrendeki trilyonlarca galaksiden birindeyiz. Trilyarlarca yıldızdan birinin etrafında dönen bu soluk mavi noktayı bile adımlarımızla tüketemeyiz. Buna rağmen sanki sonsuza kadar yürüyecekmişiz gibi hep yarım kalan önceki adımımızı tamamlamaya çalışırız. Dünyamız güneşin etrafında sürekli turunu tamamlamaya çalışırken bizim için her gün, yarım kalmış bir dünü tamamlama çabasıdır. Duygularımız, düşüncelerimiz ve davranışlarımız da diğer her şey gibi tamamlanmaya çalışırlar. Çünkü yarım kaldıklarında hep aklımızda olurlar ve yaşama odaklanmamızı zorlaştırırlar. Zeigarnik Etkisi olarak bilinen bu durum bitirilmemiş işlerin tamamlanan işlere göre daha çok akılda kalmasıdır ve adını Bluma Zeigarnik (1939)’ten almıştır. Bitirilmemiş işler Gestalt Kuramının önemli kavramlarından biridir. Zeigarnik bu durumu gittiği bir restoranda fark etmiştir. Garson aldığı siparişi müşteriye ulaşana kadar aklında tutmakta, sipariş tamamlandıktan sonra ise unutmaktadır. İlgisini çeken bu durumu araştıran ve çeşitli deneyler yapan Zeigarnik tamamlanan işlerin hafızadan kolayca silindiğini, yarım kalanların ise zihni sürekli meşgul ettiğini görmüştür. Martin ve Tesser (1996) ise düşünceleri zihinde sürekli tekrarlama, bir nevi zihinsel geviş getirme olarak tanımlanan ruminasyonun bir Zeigarnik etkisi örneği olduğunu ifade etmişlerdir. Bazen gece yastığa başımızı koyduğumuzda sabahki tartışmada kendimizi yeterince savunamadığımızı düşünür ve o an ne cevap vermiş olsak içimiz rahatlayacaksa bunu zihnimizde sürekli prova ederiz.  Aslında hiçbir şeyi değiştiremeyiz, aksine zihnimizi ve bedenimizi daha fazla yorar, uykusuz kalırız. Ama yine de bunu yapmaktan kendimizi alıkoyamayız, çünkü yarım kalan bir iş vardır ve tamamlamak için bir şeyler yapma isteği duyarız. Bu, genelde oldukça yıpratıcı bir süreçtir. Ancak belki de bazı şeylerin sonsuza dek sürmesi için aralıklarla yarım kalması gerekiyordur. Örneğin bazı insanlar sevdiği şehirlere ve insanlara veda edemezler. Onlardan mutlaka sonraki görüşmenin planını yapıp hayalini kurarak ayrılırlar. Böylece onları zihinlerinin ön sıralarına oturturlar. Çok beğenilen diziler ve kitaplar genelde en heyecanlı yerde kesilenlerdir. Çoğu zaman bu heyecana ve merak duygumuza yenilerek sonraki bölümün peşinden koşar, bize sunulan dünyanın derinliklerine dalarız. Bu, sürükleyiciliği sağlamak için kullanılan bir yöntemdir. Belki de güzel birlikteliklerin Zeigarnik etkisi mübahtır, acı verenleri ise noktasına virgülüne kadar sonlandırmak gerekir. Bizlere iyi hissettirmeyen duygularla daha az karşılaşmak isteriz. Ancak onları yaşamayı yarım bırakarak kaçmak pek istendik sonuçlara yol açmaz. Aksine bazen toplum bu duyguları hemen atlatıp ‘normale’ dönmemiz için işleri hızlandırmaya çalışır. Fakat bilindiği gibi Dünya turunu ancak 24 saate tamamlayabilir, istenilen yere varmak için belli bir mesafe katedilmelidir ve insanların bazı içsel süreçleri zaman içinde atlatması gerekir. Bize iyi hissettirmeyen duyguyu o an yaşamak ve zamanı geldiğinde bu duygu ile vedalaşmak ruh sağlığımız için gereklidir.

Çoğumuz kendimizce yüce bir amaç uğruna kendimizi ve insanlığı değiştirmek için uğraşırız. Bunu yapmak için de bilmek ve öğretmek, görmek ve göstermek, anlamak ve anlatmak, düşlemek ve düş kurdurmak isteriz. Okumak ve yazmak bunun en iyi yollarından biridir. Geçtiğimiz 2 Ağustos’ta 8. Yaşına giren Psikolektif, bu amaçla yola çıkan bazı yıldızların kendini ve çevresini aydınlatarak koca evrenin karanlığını ışıkla tamamlama çabasıdır. Bu yoldan birçok editör ve yazar geçmiştir ve geçecektir. Yolu buralara düşen çoğu insan ara sıra kendine ve çevresine olan etkilerini, sayesinde tanıdığı güzel insanları ve yazmanın hissettirdiği duyguları hatırladıkça Psikolektif’e özlem duyar. Ancak yarım kalan her şey gibi bu bağ da tamamlanma çabasını sürdürerek sonsuzluğa doğru gider. Elbet bir gün buluşulur, şimdi olduğu gibi.

İşte bu sayı; güzel bir yaz gecesi kumsalda uzanırken gökyüzü sinemasında izlediğimiz, izlerken birbirine bağlayıp farklı şekiller oluşturduğumuz yıldızların kavuşmasıdır. Bu yazı ise; eski bir editörün çok önceden yarım kalan, şimdi ise bu sayfa sonraki sefere kadar hep aklında kalsın diye yine yarım bıraktığı yazıdır.

EYÜP CAN YAZICI

Psikolojik Danışman