Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

Editörden – Psikolektif Dergisi – Sayı – 13

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 2 Dakikadır.

Psikolojik, biyolojik ve sosyal faktörleri bünyesinde bulunduran cinsellik; partnerlerin aynı frekansta ahenk halinde olmasından öte cinsiyet ve cinsel kimlik oluşumunu, cinsel haz almayı, cinsel sağlığı, cinsel birliktelikleri, duygusal aktarımı, cinsel yönelim türlerini, evrimsel süreci içerisinde barındırmaktadır. 

Birçok kuramcı, insanı yaşam döngüsü içerisinde ele alırken kuramında insanın cinsel gelişimine ve cinselliğine de yer vermektedir. Örneğin; kişinin belirli bir miktarda cinsel enerji (libido) ile dünyaya geldiğini ve bu enerjinin psikoseksüel dönem boyunca geliştiğini düşünen Sigmund Freud; insanların içgüdüler tarafından yönlendirildiğini savunan ve libidoyu yaşam enerjisi olarak adlandıran Carl Gustav Jung; cinsel davranışı üstünlük çabasının bir şekli olarak gören Alfred Adler; kişilik gelişiminin yaşam boyu devam ettiğinden ve kuramında cinsel gelişimden de bahseden Erik Homburger Erikson bu gruba dahildir (Yazgan İnanç ve Yerlikaya, 2014). Bu gruba dahil olan bir diğer kişi ise hümanistik psikolojinin öncülerinden olan Abraham Harold Maslow’dur. Maslow, kendini gerçekleştirme kuramı başlığı altında bir ihtiyaçlar hiyerarşisi oluşturmuştur. Bu ihtiyaçlar hiyerarşisinin ilk basamağında cinsellik; yemek yeme, nefes alma, uyuma gibi fizyolojik ihtiyaçlarla yan yana bulunmaktadır. Cinsellik, bu açıdan bireyin hayatını sürdürebilmesi için temel ihtiyaçlardan biri olarak görülmektedir. Kişinin en üst basamağa gelebilmesi için yani kendisini gerçekleştirebilmesi için ilk olarak bu fizyolojik ihtiyaçların sağlıklı bir şekilde karşılanması gerekmektedir.

Temel ihtiyaç olmasına rağmen cinsellik; toplumumuzda çok konuşulmayan bir konu olmakla birlikte konuşulduğu zaman da ayıp, mahrem, utanç verici bir konu olarak algılanabildiğinden konuşulması güç bir hale bürünmektedir. Her ne kadar cinsellik hakkında konuşmaktan çekinilse de cinsellik üzerine doğru bilinen pek çok yanlış da bulunmaktadır. Bu doğru bilinen yanlışlar sorgulanıp düzeltilmediği takdirde kişinin hem ruhsal hem bedensel sağlığına ciddi etkileri görülebilmektedir. Tüm bu yanlışları düzeltmenin ötesinde sağlıklı ve bilinçli bir toplum oluşturabilmek için de cinsellik ele alınması gereken elzem bir konudur. Cinselliği, artık konuşulması güç olarak algılamaktan vazgeçip tabularımızı yıkmalı, toplumca bu konuda bilgilenmeli ve okullarda da her yaş grubuna uygun bir şekilde cinsellik eğitimi verilmelidir.

Çok geniş bir yelpazeye sahip olan ve psikoloji literatüründe bolca yer verilen cinsellik konusunu bizler de bu sayıda detaylı bir şekilde incelemenin doğru olacağı kanaatine vardık. Bu sayıda bizimle röportaj yapmayı kabul eden Sayın Dr. Öğretim Üyesi Kübra YILMAZTÜRK YILDIRIM hocamıza ve dergi ekibimize emeklerinden dolayı teşekkür ederiz. Ekibimize yeni katılan Tilbenur MERT’e de hoş geldin diyoruz.

Psikolektif Dergisi’nin 14. sayısı “Cinsellik” sizlerle! Kişilerin cinsel yönelimi, görüşü, tercihi, yaşayışı her ne olursa olsun ötekileştirmeden, yok saymadan saygı çerçevesinde yaklaşacağımız günlerin bir an önce gelmesi umuduyla bir sonraki sayıda görüşmek üzere!

Büşra AKÇAY

Psikolektif Dergisi Editörü