Geçen ay yayımlanan Suça Sürüklenen Çocuk adlı yazımızda çocuk suçluluğunun ülkemiz hukuk sistemindeki tanımına ve çocukları suça iten nedenlere yer vermiştik. Bu yazımız serinin devamıdır.

Aile, insana yalnızca biyolojik varlığını değil, insan olmanın bütün niteliklerini de kazandıran son derece önemli bir kurumdur. Çocuğun suç davranışına yönelmemesi için aile en büyük rolü üstlenmelidir. Çocuk, toplumsallaşma sürecini sağlıklı bir şekilde geçirip yaşamına yön vermesi anne babasının ona göstermiş olduğu ilgiyle yakından bağlantılıdır.
Bir çocuğun suç davranışına yönelmesi veya suça itilmesi yalnızca o çocuk ve ailesi için değil toplumun bütünü açısından da birçok olumsuz etki ve sonuçlara neden olmaktadır. Çocuğun suç işlemesine sebep olan etkenlere bakıldığında suçlu çocuklar için özel politikalara ve düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu bağlamda, çocuk suçluluğu ile mücadele edecek toplumsal politikalar aynı zamanda suçlu çocukların tahliye sonrası topluma yeniden kazandırılmalarına yönelik yasal düzenlemeler bu süreçte önemli bir rol oynamaktadır (Erciyas, 2020).
Öncelikle, çocuk suçluluğunun dört aşamada ele alınabileceği söylenebilir:
- İlk aşamada çocukta suç davranışına yönelik davranışlar ortaya çıkar. Bu aşamada aile başta olmak üzere arkadaş grupları, okul çevresi gibi sosyal çevre önemli bir etkiye sahiptir.
- Çocuğun suç olayına karışması veya suç davranışında bulunması aynı zamanda yargılanma süreci ikinci aşamada görülmektedir.
- Üçüncü aşama, tutuklama olarak ceza sürecinin başlamış olduğu aşamadır.
- Son aşama ise tahliye edildikten sonraki süreçte çocuğun yeniden toplumla bütünleşmesini sağlayacak yolların belirlenmesidir(Erciyas, 2020).
Çocuk adalet sisteminin temel ilkeleri, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu‟nda yer verildiği üzere, çocuğun üstün yararı gözetilerek çocuğa özel ihtimam gösterilmesi, eğitim ve sosyal haklarından mahrum kalmadan desteklenmesi, özgürlüğünden yoksun bırakmanın son çare olması ve çocuğun kimliğinin gizli tutulmasıdır (Konuk,2019). Yetişkinlere kıyasla çocuğun bedensel, zihinsel ve psikolojik açıdan farklı özelliklere sahip olması suç davranışında bulunmuş çocuklara her aşamada daha hassas davranılması gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Suçlu çocuklara yaklaşılması gereken yöntem ve uygulamalar çocuğun büyüme ve gelişme süreci göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. Yapılan veya yapılacak düzenleme ve uygulamalar çocuğun yargılama sürecinde olduğu gibi hükümlü olduğu aşamada aynı zamanda tahliye edildikten sonrasında da devam ettirilmelidir (Aydoğan; Akt., Erciyas, 2020).
Ülkemizde, çocuk suçluların topluma kazandırılmasına yönelik çalışmalar gerçekleştiren çocuk mahkemelerinin temel fonksiyonu suç davranışında bulunan ve suç davranışını gerçekleştirdiğinden şüphe duyulan çocukların yargılanması aynı zamanda bu çocukların korunması temel alınarak toplumla bütünleşmesi için tedbirler almaktır. Çocuğun fiziksel, psikolojik ve eğitimsel gereksinimlerini temel alan çocuk mahkemeleri suç işlemiş olan çocuğu cezalandırmaktan çok onun topluma kazandırılarak diğer insanlarla verimli ve sağlıklı iletişimler kurabilmesi amacını taşımaktadır (Erciyas, 2020).
Çocuk mahkemelerinin kuruluş ilkelerinde; çocuğun gelişimini bütünüyle tamamlamamış olması nedeniyle gerçekleştirmiş olduğu suçtan tamamen sorumlu tutulmamalıdır. Çocuğa ilişkin adalet sisteminin asıl ve tek hedefi, onu tevdi etmek ve iyileştirmek olmalıdır. Çocuğa ait bireysel koşul ve ihtiyaçlar dikkate alınarak çocuk hakkında karara varılmalıdır. Yetişkin suçlulara uygulanan cezalandırıcı, katı ve karmaşık işlemler çocuklar üzerinde uygulanmamalıdır (Bal, 2005; Akt., Erciyas, 2020).
Ülkemizde, 12 yaşını doldurmuş olan her çocuk indirilmiş ceza uygulaması olsa bile cezai sorumluluğa sahip olup cezaevine girme durumu vardır. Bu bağlamda, suça sürüklenmiş olan çocukların korunması, iyileştirilmesi ve yeniden toplumla bütünleştirilmesi cezaevi koşullarına bir kez bile maruz kalan çocuk için zor bir durum halini alacaktır. Bunun nedeni ise tutuklanan çocukların yetişkinlerin bulunduğu cezaevine yerleştirilmeleridir. Bundan dolayı, çocukları yetişkinlerin bulunduğu cezaevine yerleştirmek yerine onların psikolojik ve sosyal açıdan destek görebilecekleri aynı zamanda eğitim hayatlarından uzaklaşmamaları için çalışmalarda bulunan kurumlar oluşturularak toplumsal yaşama uyum süreçleri hızlandırılabilir (Erciyas, 2020).
Çocuğun tahliye sürecinden sonra da denetim ve takip sürecinin devam etmesi onu yeniden suça sürükleyecek ortamlardan uzak olup olmama durumunun kontrol edilerek gönderilmesi, psikolojik ve sosyal açıdan desteklenmesi hayatında derin izler bırakan bu suç olayını en kısa sürede unutmasını sağlayacaktır. Çocuğun suç davranışını hiç deneyimlememiş olmasında ise yetişmiş olduğu aile ortamı en önemli faktör olduğundan anne ve babalar çocuğuyla sağlıklı iletişimler kurmaları ve onlar için doğru rol model olmaları konusunda bilinçlendirilmelidir (Erciyas, 2020).
KAYNAKÇA
- Erciyas, H.İ. (2020). Türkiye’de Çocuk Suçluların Topluma Kazandırılmasına Yönelik Yapılan Çalışmalar ve Alınan Önlemler (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Yozgat Bozok Üniversitesi, Yozgat.
- Konuk, G. (2019). Avrupa Birliği’ne Uyum Sürecinde Türkiye’de Çocuk Hakları ve Çocuk Suçluluğu (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Marmara Üniversitesi, İstanbul.
H. Büşra YILMAZ
Psikolojik Danışman