TÜRKİYE’DE YÜKSEKÖĞRENİM MEZUNU İŞSİZ OLMANIN PSİKO-SOSYAL AÇIDAN İNCELENMESİ

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

…Neden bilmem, etrafımdakilerden utanıyorum.

Herkesin yemeğe gittiği bir saatte benim parasız pulsuz

Buralarda dolaşmam bir suçmuş gibi geliyor bana…

Orhan Veli KANIK-İşsizlik

Türk dil kurumuna göre işsizlik; işsiz kalma, iş bulamama durumu olarak tanımlansa da iş sahibi olmanın, çalışmanın bireyler açısından anlamı sadece para kazanmaya indirgenemeyecek kadar fazladır. İş kişiye maddi kaynak, statü, sosyal destek, düzen ve amaç kazandırması sebebiyle birey yaşamında önemli bir role sahiptir (Kıcır, 2017).

İşsizlik sorunu Türkiye’nin önemli sorunları arasında yer almaktadır. Mayıs 2019 tarihinde yayınlanan TÜİK verilerine göre Türkiye’de 4 milyon 157 bin kişi işsizdir. Bu sayının ise yüzde 25’i yükseköğretim mezunlarından oluşmaktadır. Psiko-sosyal gelişim evreleri açısından bakıldığında ergenlik döneminde bireyler kimlik oluşturup toplumda kendisine yer açmayı, anlamlı rol edinmeyi hedeflerken; genç yetişkinlik döneminde bağımsız birey olmayı hedeflemektedir. İş bulmak ise birey olmak, aile yanından ayrılmak, evlenmek kısacası bağımsız birey olmanın ön koşuludur. Üniversite mezunu birey işsiz kaldığında kimlik karmaşası yaşayabilmektedir (Kıcır, 2017). Bunun yanında işsiz kalan bireyler çalışma hayatının kendilerine kazandıracağı birtakım psikolojik ve sosyal gelişimlerini artırıcı olgulardan mahrum kalmaktadır. Buna örnek olarak; işbirliği kurma, dayanışma ve paylaşma gibi sosyal yeteneklerinin gelişmesi, toplum için yararlı bir şeyler gerçekleştirme duygusu, topluma ve ailesine aidiyet duygusunun artması ve zaman düzenlemesi gösterilebilir. (Tınar, 1996; akt. Dursun, 2012).

Alan yazında işsizlik üzerine yapılan birçok araştırma yer almaktadır. Bu araştırmalara göz atılacak olunursa: Graetz’in 1993 yılında yayımladığı bir araştırmaya göre işsiz bireylerin psikolojik mutluluk düzeylerinin önemli ölçüde azaldığı, tekrar istihdam edilmeleri durumunda zihinsel sağlıklarında önemli iyileşmeler olduğu belirlenmiştir. Alan yazında yer alan Bolton ve Oatley’in 1987 yılındaki çalışmasına göre ise işsiz kişilerin daha depresif oldukları ve tekrar istihdam edilmesi durumunda daha az depresif oldukları saptanmıştır. Ayrıca Tiggemann ve Winefield’in 1984 yılı çalışmasında ise işsiz bireylerin çalışan bireylere göre daha sıkıntılı oldukları ve yalnızlık çektikleri belirlenmiş, işsizlerin kendilerine ve topluma kızgınlık duydukları ve çalışanlara göre daha depresyon tanısı aldıkları saptanmıştır (Yüksel, 2003).

İşsizlik sürecinde kaygı, depresyon, umutsuzluk gibi bir dizi psiko-sosyal sonuçlarla karşılaşılabilmektedir. Bunlara ek olarak işsizlik, çaresizliği ve kontrolsüzlüğü beraberinde getirdiği için öğrenilmiş çaresizliği de artırmaktadır. Üniversiteden mezun olmanın iyi bir iş için yeterli olmaması gençlerdeki gelecek belirsizliğini artırmaktadır. Güvenceli ve daha iyi ücretlerle çalışma istekleri nedeniyle üniversite mezunu işsizlerin, işsizlik süresi de niteliksiz işgücüne göre daha uzun olmaktadır. İşsizliğin sonuçları üzerinde etkili olan bir faktörün de karşılaşılan işsizliğin süresi olduğu göz önüne alındığında, üniversite mezunu işsizlerde işsizliğin psiko-sosyal etkilerinin daha çok görüldüğünü söylemek yanlış olmaz (Kıcır, 2017).

Andrés 2005 yılındaki araştırmasında işsizliğin, birey üzerindeki kaygı, depresyon, umutsuzluk etkisinin sosyal izolasyona neden olacağını belirtmiştir. Ekonomik kayıplar, itibar kaybı, sosyal izolasyon ise intihar üzerinde önemli rol oynamaktadır. Türkiye’de işsizlik kaynaklı intiharların toplamı bu kategori içerisinde 1. sıraya yerleşmiştir (Topbaş, 2007).

Ülkemizdeki aile yapısının çekirdek aileden ziyade bileşik olması, bu ailelerin aynı evde ya da yakın yerlerde yaşaması, çocukların ebeveynleri dışında ailenin diğer üyelerine de kendilerini ifade etme durumları göz önüne alındığında özellikle üniversite mezunu gençlerin psiko-sosyal açıdan yaşadıkları yukarıda belirtilen sorunları yaşama oranlarının fazlalığı daha anlaşılır olacaktır.

Aile yapısına ek olarak ülkemizde okuma oranının geçmiş yıllardaki nispeten azlığı, 1950’lerden sonra artan üniversite bitiren gençlere bakış açısını da etkilemiştir. Türkiye’de üniversite bitiren gençlere “ umut ışığı, direkt iş bulur, toplumdan farklı, okudu adam oldu! ’’ algısını 2019 yılının internet çağı olması ve diplomanın tek başına yeterli olmaması dahi yıkamamıştır. Bu algı çoklu aile yapısı ile birleşince genç bireyler üzerindeki baskı da artmıştır.

Bireyin üzerindeki bu baskılara ek olarak, Türkiye toplumunda devletçilik ekonomik politikasının izlendiği yıllardan gelen amiyane tabirle devlete sırt dayamak, devlete kapak atmak  terimleri, internet çağına ayak uyduramasa da günümüz gençlerinin yetişme çağında sık sık kullanıldığı için çalışmaya yönelik şemalarını etkilemiştir. Günümüz gençleri bu şema ile yetiştikleri için özel girişimciliğe de, özel sektöre de mesafeli davranmaktadır. Özel sektör ise Türkiye’de bu algıdan dolayı ucuz iş gücüne yönelmektedir. Birbirini besleyen bu durumlar ise nispeten kıtlık görmüş, devletçi ekonomiye inanan ebeveynler ile internet çağında yetişmiş devletçi ekonomi şemasına sahip bireyleri ikilemde bırakmakta bu durum da çevresel beklentilere karşı farkındalık oluşturan yükseköğrenim mezunu işsiz gençlerdeki depresif hali artırmaktadır. Depresif halin etkilerinden biri olan sosyal izolasyonun da intihar üzerinde etkili olduğu belirtilmiştir. Türkiye’de işsizliğe bağlı yükseköğrenim mezunlarında görülen intihar girişimleri ise artmaktadır. 8 Şubat 2019 tarihinde intihar eden İngilizce öğretmeni buna örnek olarak verilebilir.

Türkiye’deki işsizlik sorunundan kaçmak isteyen yükseköğrenim mezunu gençlerin çoğu çevresel baskılardan dolayı işsizliğin psiko-sosyal etkilerinden kurtulmak için ise lisansüstü eğitime devam etme seçeneğini seçebilmektedir. Lisansüstü eğitim ise spesifik bir alanda uzmanlaşmadır. Bu uzmanlaşma severek yapılmadığı takdirde ise birey üzerindeki umutsuzluk artabilmektedir.

Türkiye’deki işsizlik sorununun çözümü tek boyutlu ve nispeten politika ile ilgili olsa da gençler üzerindeki psiko-sosyal etkisini azaltmak için ebeveyn çalışmaları yapmak, istihdamı artırma yönünde çalışmalar yapmak, işsiz bireye bu süreçte psikolojik yardım sunmanın işlerlikli olacağı düşünülmektedir.

İşsizlik kötü şey vesselam.

İşsizliğin kötü olduğunu da yalnız aç kaldığım zamanlar, düşünüyorum.

Can sıkıntısından bunaldığım sıralarda da düşünsem ya.

Olmuyor…

Orhan Veli KANIK-İşsizlik

Özgenur CİNGÖZ

Psikolojik Danışman

Kaynakça:

  1. Yüksel, İ. (2003). İşsizliğin psiko-sosyal sonuçlarının incelenmesi (Ankara örneği). C.Ü İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 4(2), 21-38.
  2. Topbaş, F. (2007). İşsizlik ve intihar ilişkisi: 1975–2005 var analizi. Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyal Ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 2(2), 161-172.
  3. Kıcır, B. (2017). Eğitimli genç işsizliği üzerinden işsizlik kaygısına bir bakış. Çalışma ve Toplum Dergisi, 2017(3).
  4. Dursun, S. (2012). İşsizliğin sosyo-psikolojik yönü: işsizlik psikolojisi. Türk Metal Sendikası Aylık Dergisi, 151(1), 50-54.
  5. Yılmaz, E. (2019, 9 Şubat). Yanıt: Öğretmen ‘köpeklerime iyi bakın’ notu bırakıp intihar etti. [Haber grubu yorumu]. Erişim adresi: https://t24.com.tr/haber/ogretmen-kopeklerime-iyi-bakin-notu-birakip-intihar-etti,807629.