
Kapitalist Bir Meta Olarak Mindfulness: “McMindfulness” Tartışması
Mindfulness, kişinin deneyimlerinin devam eden akışında bir tür şimdi-merkezli ya da anda-olma odaklı, yargılayıcı olmayan farkındalığının geliştirilmesini içeren Budizm temelli meditatif bir disiplindir. Bilinçli farkındalık olarak adlandırılan Mindfulness, 1960’larda karşı-kültürel bir fenomen olarak bir miktar popülerlik kazanmış olsa da son yıllarda hem popüler kültür hem de ana akım psikoloji tarafından coşkuyla kucaklanarak müthiş bir hızla ön plana çıkmaya başlamıştır (Safran, 2014). Ancak artan bu popülerliğinin yanı sıra yanlış anlaşılmış ve kullanılmış bir kavram olarak da karşımıza çıkmaktadır. Mindfulness hakkında binlerce yayının ve anda kalma endüstrisinin içinden sıyrılıp bu konuda içine sinmeyen kıvılcımların peşine düştüysen, hoş geldin! Anda kalamadığımız için mutsuzluğumuzun sebebi aslında kendimiz miyiz? Döngüleri kırılmamış, yıkıcı saldırganlıkları tükenmemiş bu kaygı çağının ortasında sadece anda kalarak sorunlarımızı çözmek mümkün mü?
Mindfulness’ın Kapitalist Eleştirisi: Ronald Purser’ın Bakış Açısı
Budist bir yönetim profesörü Ronald Purser (2019), günümüzde bilinçli farkındalığın başlangıçta amaçlandığı şekillerde ele alınmadığını savunarak, bu stresle yüklü hayatlarımızda kendimizi çok basit bir şekilde sakinleştirmenin “devası” olarak sayısız kitap ve uygulamayla satılan Mindfulness’ın kapitalist güçler tarafından kötüye kullanıldığının vurgusunu yapmaktadır. Mindfulness’ı dikkatimizi beş duyumuza, bedenimize yönlendirerek öz disiplinimizi geliştirdiğimiz temel konsantrasyon eğitimi olarak gören Purser (2019); mindfulness uygulamalarının değerli boyutları olduğuna da değinmektedir. Zihinsel ruminasyonu azalttığını, stresin yanı sıra kronik kaygıyı ve diğer birçok hastalığı hafifletmeye yardımcı olduğunu, otomatik tepkilerin daha fazla farkında olmayı sağladığını, insanları daha sakin ve potansiyel olarak daha nazik yapabildiğini belirtmiştir.
Purser (2019) asıl odaklandığı noktanın mindfulness uygulamalarının nasıl paketlenip pazarlandığı olduğuna dikkat çekmiştir. Bu kapitalist pazarlamada, bireylerin nasıl yaşadıklarını büyük ölçüde şekillendiren adaletsiz, politik ve ekonomik düzenden ziyade acı çekmelerinin nedenlerinin orantısız biçimde içimizde olduğunu vurgulayarak ve şimdiki ana odaklanmanın bu acıyı azaltacağını savunduklarını belirtmiştir. Yani bireylerin yaşadıkları zorlukları değerlendirirken daha derin ve daha geniş bir açıdan bakmak zorunda kalmadan streslerini azaltabilecekleri sihirli bir reçete olarak mindfulness uygulamalarının pazara sunulduğuna inanmaktadır. Neoliberal kurumsal düzen, maskeli sömürü yöntemleriyle yarattığı stresi yönetme yükünü çalışanın omuzlarına yükleyerek ve hatta koşullara uyum sağlaması için mindfulness uygulamalarını pazarlayarak yıkıcılığını güçlendirmeye devam etmektedir. Mindfulness temelde baş etmesi zor duygudurumlarında etkili ve teşvik edilmesi gereken bir yöntemdir. Ancak bunu sadece kendi içimize, bedenimize odaklanmakla sağlayamayız. Bireyin hayatındaki zorlu mücadele alanlarını etkileyen toplumsal nedenlerin olduğunu kabul etmek gerekir. Memnuniyetsizliğin ve sıkıntının altında yatan nedenin zihnimizde olduğuna odaklanmak, acıyı ortadan kaldırabilecek sistemik değişimi unutma eğilimine sebep olabilir.
“McMindfulness” Kavramı ve Hızlı Çözüm Yanılgısı
Kapitalizmin simgelerinden biri olan McDonald’s markasından esinlenerek 2011 yılında Dr. Miles Neale bilinçli farkındalık uygulamalarının nasıl modaya uygun ve pazarlanabilir bir meta haline geldiğini anlatmak için McMindfulness teriminin yaratıcısı olmuştur. Amerikan kültüründe, McDonald’s gibi anında beslenme sağlayan ama aslında besleyici olmayan hızlı çözümleri çılgınca idealize ettikleri gibi mindfulness uygulamalarının da hızlı bir çözüm olarak ticari bir fırsat olarak piyasalarda pazarlandığını ileri sürmüştür. Bu uygulamaların insanları kalıcı değişim için gereken sabır, özveri ve uzun vadeli taahhütten yoksun olarak, hızlı çözümler aramaya teşvik ettiğini, bilgeliğin felsefi öğretilerinden uzaklaştırdığını belirtmiştir. Elbette Neale ve Purser’ın hedefi mindfulness öğretisinin temel felsefesi değil, insanlara hangi vaatlerle neyi göz ardı ederek satıldığı olmuştur. Hazır çorbalar annemizin şefkatli ellerinde yapılan yemeklerin yerini tutan sihirli bir iksir olmadığı gibi McMindfulness da kronik stresimizin devası değildir.
Mindfulness’ın gerçek potansiyelini keşfetmek ve kapitalist pazarlamanın ötesine geçmek için sizce ne gibi adımlar atılmalı?
Şafak ATAY
Uzman Psikolojik Danışman