Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

“HANGİ GÜNAHIN BEDELİ BU?” – Psikolektif’ten – Sayı – 3

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

“Hayat” olarak adlandırdığımız bu süreç, inişleri ve çıkışlarıyla dolu karmaşık bir labirent gibidir. Bu labirentin farklı koridorlarından geçen insan soyunun ortak özelliği ise sahip olduğu duygu çeşitliliğidir. Evet, doğru okudunuz; süreçlerimiz uzun veya kısa olabilir, yaş durumumuz farklılık gösterebilir, cinsiyetlerimiz değişebilir ancak sevinç, hüzün, pişmanlık, kıskançlık gibi duygular hep yanı başımızdadır. Latince “movere” (hareket etme) kökünden türeyen duygu olgusu; mutluluk, üzüntü, korku veya nefret gibi hisler aracılığıyla bilinç üzerinde etkili olan, bilme ve bilinçli irade durumlarını fark etmeye ve birbirinden ayırmaya yardımcı olan psiko-sosyal bir süreçtir (Akçay ve Çoruk, 2012). İnsanların bilişi üzerinde yönlendirici etkisi bulunan duyguların en kuvvetli olanlarından biri de kuşkusuz öfkedir. Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü’nde “kızgınlık, hışım, hiddet, gazap” gibi kavramları karşılar biçimde tanımlanan öfke (TDK, 2022), doyurulmamış beklentilere ve istenmedik sonuçlara karşı geliştirilen son derece doğal, evrensel ve insani bir tepkidir (Soykan, 2003). Peki, nasıl olur da bu kadar “doğal ve insani” olarak tanımlanan bir duygu bir anda bizi yalnızlaştırabilir? Yahut çevremizdekileri yaralayabilir? Elbette, öfkemizin nedeni olmadıkları hâlde muhatabı hâline geldiklerinde. Amiyane bir tabirle, onları “günah keçisi” olarak görerek sinirimizi/stresimizi aksettirdiğimizde.


Antik Yunan filozoflarından Aristoteles, bir eserinde “Herkes öfkelenebilir, bu kolaydır. Ancak doğru insana, doğru derecede, doğru zamanda, doğru maksatla ve doğru biçimde öfkelenmek… İşte bu zordur.” diyerek öfke yönetiminin güçlüğüne ve önemine vurgu yapar. Gerçekten de öfke sağlıklı yönetildiğinde psiko-sosyal gelişime, bireyler arası iletişime ve kişisel tatmine olumlu katkı sağlarken sağlıksız biçimde yönetildiğinde kişinin kendisi, ailesi, işi ve toplumdaki yeri açısından yıkıcı sonuçlara sebep olabilir (Özmen ve diğ., 2016). Bu yıkıcı sonuçlardan bir tanesi de öfkenin nedeni olunmamasına karşın öfkenin muhatabı hâline dönüşmek/dönüştürülmektir. Nasıl ki küçük bir çocuk, yaşadığı sıkıntıları ağlama yoluyla yahut kızgınlıkla ifade ediyorsa öfke kontrolü konusunda başarısız olan bir yetişkin de kaynağına yöneltemediği öfkesini çevresindeki nesnelerden yahut şahıslardan çıkarabilir. Çocuklar için kabul edilebilir olan bu tip davranış problemleri yetişkinlikte aynı toleransla karşılanmayabilir. Zira olgun bir kimseden beklenen; sorunlarını konuşarak, gerçek muhataplarına aktararak çözmesidir. Uygulayıcısı bakımından belki de hiç sorunlu görünmeyen ya da çoğu zaman fark bile edilmeyen ancak öfkeye kurban edilen taraf için oldukça yaralayıcı olabilen “öfkeyi yansıtma” örüntüsünün nedeni, kişinin öfkenin kaynağı ile baş edecek yetkinliğe erişememesidir. Aynı zamanda bu tip eylemler, kişinin yalnız bir başkasından duyduğu rahatsızlıkla değil kendisi, yaşamı ve hayal kırıklıkları ile de ilişkilendirilebilir. Zira bazı zamanlarda kişinin kendisince yahut sosyal çevresince sindirilemeyen yahut kabul görmeyen kıskançlık, endişe, yalnızlık gibi baş edilmesi güç duygular da öfke üzerinden yansıtılabilir.


Peki, ne yapmalı? Öncelikle düşünmeli: “Beni üzen/sinirlendiren şey ne?” “Sorumluluk kime/neye/nereye ait?” “Haksızlığa mı uğradım?” “Sınırlarıma müdahale mi edildi?” “Şu anda tam olarak ne hissediyorum?” Sonra içimizden tekrar etmeli: “Öfke bir intikam yolu ya da biçimi değil, suçu başkalarına yükleme nedeni değil, şiddeti veya suç işlemeyi haklı hale getiren bir gerekçe asla değil, ötekileri kontrol etme şekli de değil, haklı olmanın yolu ise hiç değil! Öfke de tıpkı aşk, pişmanlık ya da suçluluk kadar normal bir duygu.” Daha sonra “Hissettiğimiz bütün duygular gibi öfke de gerçek ve ihtiyaçlarımızın sinyali olarak bedenimizin geliştirdiği bir tepki.” şeklinde telkinlerle gerginlik hafifletilmeli. Son olarak ise derin nefes almalı ve sakinleşmeli: “Partnerime öfkelenme gerekçem onun giyim tarzından bağımsız olarak benimle ilgili.” “Arkadaşım, patronuma çıkaramadığım sesin yankısını duymayı hak etmiyor.” “Başarısızlığımın nedeni kız kardeşim değilse suçlusu da o olmamalı.” “Çocuğum günün sıkıntılarını atmak için kullanabileceğim bir stres topu değil.” “Yetişkin bir birey olarak sorumluluklarımı üzerime alıyorum, beni üzen ya da kızdıran konuları içtenlikle dile getiriyorum ve olgun davranıyorum.” Süreç sonunda fark edeceksiniz ki öfke hem çok güçlü hem de çok zor bir duygudur ancak emin olabilirsiniz ki gerekli ve sağlıklıdır da! Elbette, doğru zamanda ve doğru şekilde aksettirildiğinde…


Son söz ve bir dost tavsiyesi olarak: “Kime sinirleniyorsanız ondan çıkarın sinirinizi kardeşim, benim günahım ne?” sitemini ne sıklıkla ediyoruz bir düşünelim. Hayatımızda nedeni olmadığımız günahların bedeli bize “sık sık” ödetiliyorsa şayet, o insanlardan ve o ortamlardan uzaklaşmayı ihmal etmeyelim.

Münire AKYÜZ

Yüksek Lisans Öğrencisi / Sosyal Hizmet Uzmanı