Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

PORNOGRAFİK GERÇEKLER – Psikolektif Dergisi – Sayı – 13

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Cinsellik; kişinin bedensel, ruhsal, bilişsel ve duygusal katılımıyla eşlik ettiği haz alma ve üreme odaklı yaşantıları olarak tanımlanabilir. Cinsellik tüm insanlara özgü bir kavramdır. İnsan cinsel bir varlık olduğu için kişinin cinsellik üzerine düşünmesi, cinselliği merak etmesi, deneyimlemek ve cinsel odaklı haz almak istemesi gayet doğal ve normaldir.

Peki sizce cinsellik, günlük hayatta ne kadarlık bir paya sahip? Günlük yaşantınızda hiç aklınıza cinsellikle bağlantılı konular geliyor mu? Prof. Terri Fisher, 283 üniversite öğrencisini örneklem alarak yaptığı çalışmasında günlük hayatta cinselliğin ne sıklıkla akla geldiğini ölçmek istemiş ve öğrencilerden bir hafta boyunca akıllarına “seks, yemek ve uyku” geldiğinde bunu not etmelerini istemiştir. Bir haftanın sonunda sonuçlar şu şekildedir: Erkeklerin aklına günde ortalama 11 kez uyku, 18 kez yemek ve 19 kez de seks; kadınların aklına ise günde ortalama 8 kez uyku, 15 kez yemek ve 10 kez de seks gelmiştir (Fisher, Moore ve Pittenger, 2011). Yani görülmektedir ki her ne kadar cinselliği konuşmaktan kaçınsak da fizyolojik bir ihtiyaç olarak her daim aklımıza cinsellik ya da seksüel düşünceler gelebilmektedir. İnsanların günlük yaşamında seksüel düşüncelerin önemli yer tuttuğu bu yapılan araştırma ile de gözler önüne serilmiştir.

Fizyolojik bir ihtiyaç olarak her daim akıllara gelebilen ve yoğun merak uyandıran cinselliği kişi bir noktadan sonra eyleme dökmek isteyebilir. Cinselliği eyleme dökme yani cinsel aktivitede bulunma hem haz hem de üreme amacıyla gerçekleştirilebilir. Bireyler üreme için karşı cinsten birine ihtiyaç duyabilirler ama doyum ve haz alma için aynı şey söz konusu değildir. Doyuma yönelik cinselliği, ilgi duydukları partnerleri olmadan da kendi kendilerine yaşayabilirler. Örneğin mastürbasyon yaparak kişi kendisini uyarır ve cinsel doyuma ulaşmayı hedefler. Mastürbasyon için kimi zaman cinsel fanteziler ve hayal gücü yeterli olurken kimi zaman da uyarılmayı tetikleyen görsel içeriklere, erotik dergilere, farklı fantezilerin yer aldığı öykü ve ses dosyalarına ihtiyaç duyulabilmektedir. Cinsel doyuma ulaşmak için kullanılan araçlardan biri de pornografidir. Pornografik içerikler cinselliği somutlaştırarak kişiyi cinsel anlamda tahrik etmeyi amaçlamaktadır. Pornolarda estetik hazdan çok erotik duyguların uyarılması hedeflenerek cinsel organ ve cinsel eylemler daha ön plana çıkartılmaktadır.

Cinsel uyarılma ve devamında da cinsel doyuma ulaşmanın sürekli olarak pornografik aracılarla sağlanması ne derece doğru bir cinselliği beraberinde getirdiği tartışmaya açık bir konudur. Cinsel bilgiyi sadece internetteki porno sitelerinden elde etmek ve bunu benimsemek çok yanlış izlenimlere yol açabilmektedir. Pornolar gerçek hayattaki cinsel birlikteliklerle kıyaslandığında gerçeklikten uzak bir yol çizmektedir. Pornolardaki; erkeklerin penislerinin sürekli erekte olması ya da kadınların vajinasında hiç kuruluk yaşamaması, orgazm süresinin uzunluğu, kişilerin farklı farklı pozisyonlarda sürekli haz alma durumunda olmaları ve bu süreci uzun süre devam ettirmeleri gerçeklikten uzak ve ütopiktir. Sürekli pornoları referans alarak cinsel doyuma ulaşmayı hedefleyen kişi bir süreden sonra bu içeriklere bakarak hem kendisini hem de partnerini değerlendirebilir. Örneğin vücut yapısından ses tonuna ya da cinsel birleşmenin çeşidine kadar her şeyi partnerinde arayabilirken fiziksel görünüşü ve cinsel performansı konusunda kendisini yetersiz hissedebilir. Kişi, arzuladığı şeyleri partnerinde bulamadığında pornografik içeriklere çok daha fazla zaman harcamaya başlayabilir. Hatta bir süre sonra porno izlemeden cinsel doyuma ulaşamaz hale gelebilir ve bu durum bağımlılığa neden olurken aynı zamanda ikili ilişkileri de olumsuz etkileyebilmektedir.

Kişinin cinsel anlamda haz almak istemesi, kendi cinsel kimliğini araması ve sorgulaması, nelerden zevk alacağına dair merak duyması, cinsel yönelimini, hislerini kısaca kendisini keşfetmesi gayet doğaldır. Fakat bu keşif sırasında internete başvurulması yoğun bir bilgi kirliliğini de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle önemli olan bu süreçte kişinin kendisine neyi/kimi referans aldığıdır.

Sonuç olarak; pornoların çoğunun gerçeklikten uzak olduğu, kişiye çoğu zaman cinsellik hakkında doğru bilgiler sunmadığı, cinselliği tek tipleştirdiği, kimi zaman pornolarda cinsiyetçi bir şiddete yer verildiği ve bu şiddetin doğallaştırıldığı, kadının genel olarak edilgen bir konumda gösterildiği, cinselliğin duygusal yönünün yok sayıldığı da göz ardı edilmemelidir. Oysa cinsel birliktelik; ilkel dürtülerin aktif olduğu bir eylemden öte karşılıklı duygu paylaşımının yaşandığı, kişilerin bedensel ve zihinsel olarak bütünleştiği adeta ahenk içerisinde belli bir frekansta dans ettikleri bir süreci kapsamaktadır.

Büşra AKÇAY

Psikolog/Sosyal Hizmet Uzmanı