
Kimlik, bu güne kadar çok çeşitli bağlamlarla tanımlanan bir kavramdır. Ego kimliği, öz kimliği, kişisel kimlik, grup kimliği, ulusal kimlik, kültürel kimlik ve daha başkaları. Bunlar bireyin kimliğinin farklı yanlarını oluşturmaktadır ancak kimlik duygusunun kaynağına inmek için üzerinde durulması gerekenin ego kimliği olduğunu ifade eder Dereboy. Ego kimliği, egonun işlevselliği sonucu yaratılan ve sürdürülen kimlik duygusudur (Dereboy 1993). Erikson (1968) ise kimliği, “bireyin biricikliğinin bilinçli duygusu; deneyimlerin sürekliliği için bilinçsizce çaba ve grubun düşünceleri ile dayanışma” olarak tanımlamaktadır. Marcia (1994)’a göre ise kimlik; sosyal bağlam içerisinde bireyin kendisindeki ve başkalarındaki anlamlılık duygusudur.
Kimliğin ifade edilişi birçok kuramcı tarafından farklı ele alınsa da kimlik ile ortak gelişimsel düşünceler vardır. Bu düşüncenin ortaklaştığı dönem ergenliğin başlangıcıdır. İnsan yaşamında değişimlerin yoğun olarak yaşandığı dönemlerden biri olan ergenliğin temel görevinin kimlik gelişimi olduğu ileri sürülmektedir. Son yıllardaki gelişim psikolojisi çalışmaları, kimlik gelişiminin ergenlikte başlamasına karşın, yetişkinliğe geçiş yıllarında yoğunlaştığını önermektedir.
İnsanlar yaşamları boyunca sürekli olarak değişir ve gelişirler. Bu değişimlerin yoğun olarak yaşandığı dönemlerden biri de ergenlik dönemidir. Ergenlik döneminin ortalama 10-18 yaş arasında olduğu ve erken, orta ve ileri ergenlik olmak üzere üç alt evreden oluştuğu öne sürülmektedir. Erikson’a göre ergenlikte kazanılması gereken temel özellik kimlik gelişimidir. Literatürde kimlik gelişimi kavramı, kimlik keşfi kavramıyla aynı anlamda kullanılmaktadır ve bu kavramlar karmaşık ve çok yönlüdür. Erikson, kimlik keşfi konusunda ergenin aşk, iş ve dünya görüşü olmak üzere üç temel alanda denemelerde bulunduğunu ve bu denemelerin kimlik keşfi sürecinin motoru olduğunu ifade etmiştir. Erikson, kimlik keşfinin yönü ve zamanlaması olmak üzere kimlik keşfinin iki bileşenine dikkat çeker. Kimlik keşfinin yönü ile kimliğin zaman içindeki değişiminin hangi şekillerde görüldüğü ve ne yönde geliştiği; zamanlamasıyla da, kimliğin ilk kez baskın bir uğraşı alanı olarak belirlenmesi kastedilmektedir.
Arnett (2000), Erikson gibi kimlik keşfi konusuna eğilmiş; ancak Erikson’dan farklı olarak kimlik keşfi sürecinin ergenliğin sonunda bitmediğini, ergenin iş, aşk ve dünya görüşü olmak üzere üç temel alanda denemelerde bulunduğunu ve bu denemelerin “beliren yetişkinlik (emerging adulthood)” döneminde yoğunluk kazandığını ifade etmiştir. Marcia (1993), kimlik statüleri kavramını önermiştir ve adanmışlık/içsel yatırım (commitment) ve keşif (exploration) boyutlarının varlık ya da yokluğuna göre kimlik statüleri tanımlamıştır. Başka bir deyişle, Marcia için kimlik keşfi belli bir statü ile sonlanmakta ve statüler arasında da geçişler olabilmektedir. Marcia dağınık kimlik, ipotekli kimlik, başarılı kimlik ve morotoryum olmak üzere dört kimlik statüsü öne sürmüştür. Kısaca ifade etmek gerekirse; dağınık kimlik (düşük keşif, düşük bağlanma) kimlik konuları ile ilgilenmemeyi; ipotekli kimlik (düşük keşif, yüksek bağlanma) kimlik biçimlenmesinde katılığı ve mevcut yapıya uymayı; moratoryum (yüksek keşif, düşük bağlanma) benlik için güçlü bir arayışı; başarılı kimlik (yüksek keşif, yüksek bağlanma) farklı parçaları içeren tutarlı bir kimlik oluşturmayı temsil etmektedir. Başarılı kimlik ve dağınık kimlik Erikson’un kimliğe karşı kimlik kargaşasını temsil etmektedir. Kelly’nin “bir bilim adamı olarak kişi” bakış açısına dayanarak, kimlik işlemleme yönelimi kişinin kimlikle ilgili konuları ve ikilemleri yorumlama biçimlerini temsil etmektedir.
Ergenlik döneminde bireyler bilişsel, bedensel ve psikolojik değişimler sonucunda toplumun beklentileri ile karşı karşıya kalırlar. Ergenin bu dönemde kendi ihtiyaçlarını yönetmesi, olası çıkan duygu krizlerini çözümlemesi, sosyal ihtiyaçlarını karşılayıp, bilişsel sürecini tamamlayabilmesi bazen zor olabilmektedir. Kişinin çocukluk sonrası ilk olarak fiziksel değişimine uyum sağlaması sosyal kabulünü büyük çoğunlukta etkileyebilmektedir. Kendi fiziksel görünüşünü beğenmeyen ergen uyum yaşamakta zorlanmakta ve kimlik gelişimini olumsuz etkileyecek bir olayla karşı karşıya gelebilmektedir. Ergen, bu dönemde meydana gelen değişim ve beklentilerin yarattığı bunalımlarla o ana kadar kazandığı ego gücü ile baş edip, kişilik bütünlüğüne ulaşıp, çelişkilerini uzlaştırır. Kimi ergen ise bu zorlanmaya dayanamayarak kendi kişilik yapısını parçalamaya götüren sağlıksız çözüm yollarına yönelebilmekte ve çeşitli ruhsal bozukluklar ortaya çıkabilmektedir. Bu bozukluklar çocukluk döneminde başlayıp ergenlikte devam ediyor olabileceği gibi ilk kez ergenlik döneminde de başlayabilir. Ergenlik döneminde özgüven kaybı, tahripçilik, okuldan ya da evden kaçma, ilaç, uyuşturucu kullanma, sigara, internet bağımlılığı gibi sorunlar yaşayabilmekte, saldırganlık ve suça yönelik davranışlar sergilenebilmektedir (Morris 1996, Akt. Balkaya 2005, Çuhadaroğlu vd., 2004).
Ergenlik dönemindeki kendini arayıp bulma ve kanıtlama bunalımı ve karmaşası bazı gençlerde ruh sağlığının bozulmasına kadar varabilir. Bir kimse olmayı beceremeyen genç dürtüseldir, ani tepkiler ve çıkışlar gösterir. Sinirli, saldırgan, dengesiz tutumları nedeniyle ailesi ile çatışır. Çoğu zaman uyumsuz, kuşkucu ve alıngandır. Ruhsal çökkünlük, aşırı taşkınlık ve sosyal uyumda sorunlar yaşarlar. (Öztürk, 2002). Kimlik gelişimindeki sürece ayak uydurmayan ergenlerin uyum problemlerinin daha fazla arttığı araştırmalarda karşımıza çıkmaktadır. Kimlik gelişimini olumsuz yönden deneyimleyen gençlerin; duygu durumu, beden imgesi, sosyal ilişkiler, aile ilişkileri ve mesleki amaçlar boyutlarındaki bozulmaları olumsuz kimlik gelişimine yol açmaktadır. Çuhadaroğlu (1989), üniversitenin sağlık merkezine başvuran öğrencilerin %17’sinin kendinden hoşnut olmama, amaçsızlık, boşluk hissi, kararsızlık, kendine güvenmeme, bedeninden memnun olmama ve değiştirmek isteme gibi kendisi ile ilgili yakınmalarla başvurduğu ve ergenlerin %72’sinin dağınık kimlik tablosu içinde olduğu saptanmıştır.
Genel olarak baktığımızda; çocukluktan sonra ergenlik ve ilk yetişkinlik arasında bir kimlik gelişimi serüvenine girilmektedir. Bu serüvende çocukluktan itibaren deneyimlenen ego gücü ve kişilik bütünlüğüyle beraber, Toplum, sosyal ilişkiler, fiziksel ve bilişsel tüm değişimlere adapte olmaya çalışılmaktadır. Fakat; çocukluk dönemindeki travmatik yaşantılar, bakım verenle kurulan ilişkiler, egonun gücü ve yeni deneyimlere adapte olamama gibi durumlar kişinin uyum problemleri yaşamasına neden olabilir. Bu sebeple kişi ergenlik ve yetişkinlik arasındaki süreçte ruhsal olarak rahatsızlıklara, onaylanmama korkusuna, dürtüsel davranışlara vb. olumsuz süreçlere maruz kalabilir. Kişilik gelişiminin kendimize, etrafımızdakilere ve topluma karşı ne kadar önemli bir gelişimsel süreç olduğunu deneyimlemekteyiz. Olumlu süreçleri kazanabilmek için en önemli olayın bakım verenlerimizle olan ilişkilerimiz ve toplumla ilk temasımız olduğunu söylemek mümkündür. Bu sebeple iyi çocukluk yaşantıları ile etrafımızdaki gruplarla ve kendimizle kurduğumuz olumlu ilişkiler eşittir olumlu kimlik gelişim süreçleri diyebiliriz.
Berivan Acet
Psikolojik Danışman