Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

AYLAK ADAM – Kitap İnceleme – Psikolektif + – Sayı – 10

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 2 Dakikadır.

Yazar: Yusuf Atılgan

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

Yayınlanma Tarihi: 1959

Basım Yeri ve Tarihi: İstanbul, Kasım 2015

Sayfa Sayısı: 155

Bu inceleme yazısına, Yusuf Atılgan’ın “aylak” olarak nitelendirdiği, görünüşteki aylaklığının tersine zihninde sürekli bir şeylerle meşgul olan C. olarak tanıttığı karakterinin iç dünyası konu olacaktır. Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam romanının, Oğuz Atay’ın en bilinen ve içebakışın yoğun olarak yansıtıldığı romanı Tutunamayanlar’a ilham verdiği de rivayet edilmektedir.

Yusuf Atılgan 27 Haziran 1921 tarihinde Manisa’da dünyaya gelmiştir. Manisa Ortaokulu’nu, Balıkesir Lisesi’ni ve ikinci sınıftan sonra askeri öğrenci olarak devam ettiği İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirmiştir. Yaşamı boyunca edebiyat öğretmenliği, çiftçilik, yazarlık, çevirmenlik ve redaktörlük gibi meslekleri icra etmiştir. Aylak Adam ve Anayurt Oteli adlı romanlarında psikolojik yabancılaşma ve yalnızlık temasını başarıyla işleyen bir yazar olarak tanınmıştır. Üzerinde çalıştığı Canistan adlı romanını tamamlayamadan kalp krizi sonucu İstanbul’da hayata veda etmiştir.

Romanın başlarında, C. kısaltmasıyla yer alan karakterin durumsal olarak gözlemler yaptığı,  doğru yaşamı ve doğru kadını sürekli aradığı fakat bir taraftan bunun mümkün olmadığına dair inancı yansıtılmıştır. C. yalnız, fakat iç sesinin kalabalığında yaşayan, sürekli arayan, yalın ve sıradan bir yaşam sürüyor görünse de içsel yoğunluğunun o yalınlığa üstün geldiği bir karakter olarak görülmektedir.

C. olağanüstü bir yaşama sahip değildir, üstelik o bir “Aylak Adam” dır. Karakterin, mesleğini “aylaklık” olarak nitelendirmesinin nedeni gelir getiren hiçbir uğraşının bulunmayıp babasından kalan mirasla geçinmesidir. Erken yaşta annesini kaybetmiş, teyzesi onunla ilgilenmiştir. Bu yüzden bağlanma annesi yerine teyzesiyle oluşmuştur. Çocukluğuna dair hatırladığı güzel anılar ve geçirdiği keyifli vakitler teyzesiyle olanlardır. Babasıyla ilişkisi ise bunun tam tersi, teyzesi Zehra’yla geçirdiği keyifli vakitleri bozduğuna inandığı ve ona istediği ilgiyi vermediği için yok denecek kadar az ve sorunludur. Bu yüzden babasının tersi bir kimlik oluşturmuş, ondan kalan mirası tüketerek öç alıcı hislerini beslemiştir.

Romanın ilerleyen sayfalarında C.’nin geçmiş yaşantılarına yer verilmesiyle şimdi yaşadığının geçmişteki çocukluk travmalarının uzantısı olduğu görülmektedir. Çözülememiş travmalarda duyu organıyla algılanılan bir imge, ses, koku vs. kişinin travma sonrasında da onu hatırlamasına neden olabilmektedir. C. karakterinin çocukken yaşadığı travmatik bir olay sonucunda teyzesinin sesini hatırlaması, bir kadının bacağını gördüğünde tuhaf hissetmesi ve sürekli kulağını kaşıması bununla ilgilidir.

Travmalarda duygular yalın bir şekilde ifade edilemeyebilir. Bu durum bazı kaynaklarda duygu dolaşıklığı olarak tanımlanmıştır. C. teyzesine dair genellikle şefkat gibi yapıcı duyguları hatırlasa da bilinç düzeyinde farkında olmadığı duygulara sahiptir. Teyzesi ona bakım veren,  ihtiyaç duyduğu ilgiyi gösteren kişidir. Bunun yanı sıra teyzesiyle babasının bir ilişkisi olduğunu da fark edecektir. Sevdiği ve paylaşmak istemediği birinin, onun sevmediği biriyle beraber olduğunu görmesi duygularını seçememesine neden olmuştur.  Hissettiği bu dolaşıklığın yetişkinlik yaşamının romantik ilişkilerinde cinselliğe dair katı tutumu ve yoğun şefkat beklentisi olarak yansıdığı da görülmektedir.

Alışılmış ve her şeyin rutinleştiği bir yaşam onu rahatsız etmektedir. Çoğu zaman, aynı yoldan yürümek gibi, alışkanlıklar edindiğini fark ettiğinde bunu değiştirmek için özel olarak çaba sarf ettiği görülmektedir. Alışkanlıkların aslında ait olma ihtiyacından ileri geldiği ve C.’nin sevgi/ait olma ihtiyacını çok yoğun hissettiği görülmektedir. Hatta satır aralarında onu teyzesi gibi koşulsuz olarak kabul edebilecek bir kadının sevgisine ihtiyaç duyduğunu ifade ettiği görülmektedir. Bunu kendine ifade edebilmiş olmasına rağmen alışkanlıkların oluşturduğu duygu bağı onu kaygılandırabilmektedir.

Kitaba dair kişisel izlenimim

Aylak Adam romanının anlatımı kelime bazında yalın olsa da psikolojik yönü ön planda olduğu için bir o kadar da yoğundur. Kimi zaman bazı paragrafları sindire sindire okumayı gerektirmesinin nedeni insan zihnindeki geçmiş, şimdi ve gelecek bağlantısını gerçekçi bir biçimde sunmasıdır. Yazarın, C.’yi kimi zaman dışarıdan bir gözle anlatması kimi zamansa C.’nin iç sesini konuşturması romanın karakterinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmuştur. Ayrıca kitabın ilerleyen kısmında C.’nin yaşadığı çocukluk travmasına yer verilmesi de ilk bölümlerde anlatılan karakterle kurulan bağlantıyı kolaylaştırmıştır.

Seren Tuğçe AY

Psikolojik Danışman