Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

Korkuyu Beklerken – Tiyatro Oyunu İnceleme – Psikolektif + – Sayı – 13

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 2 Dakikadır.

Tiyatro Oyunu Künyesi

Oyunun yazarı: Oğuz ATAY

Yöneten: Doğukan ULUDAĞ

Oyuncular: Doğukan ULUDAĞ

Oyun süresi: 2 saat, 2 perde

Sahne yeri: Selami Çeşme Özgürlük Parkı Tepe Sahnesi

Sezon: 2021-2022

Herkesten ve her şeyden kaçıp yalnızlığa sığındığınız oldu mu hiç?  Yalnızlık içinde birileri tarafından kurtarılmayı beklediğiniz? Korkuların yaşanma ihtimalini beklerken yalnızlığa daha çok itilen birine şahit oldunuz mu? Ben oldum… Sizi de şahit olmaya davet ediyorum.

‘‘Yazı spoiler içermektedir.’’

Oyun baştan sona ana karakterin, yaşadıklarını seyirciye anlatması ile sürmektedir. Ana karakterimiz yalnız kalabilmek için herkesten uzak bir yerde hayatını sürdürmektedir. Derken bir gün bir zarfın gönderilmesi ile hayatında değişiklikler olmaya başlar. Mektubu kimin veya kimlerin gönderdiğini düşünmeye başlaması, kendi hayatını sorgulamasına yol açar.

Hayatı boyunca bir şeyler başarabilmek adına kalkıştığı her işi yarıda bırakan karakterin mektup sonrası yarım bıraktıklarını tamamlamaya başlaması, yarım kalan eğitimini bile diploma ile sonlandırması seyirciye olumlu yansırken mektupta “evden dışarı çıkmaması gerektiğini” öğütleyen cümleler sebebi ile yalnızlığına iyice gömülmesi, kendini akıl hastanesine yatırmak isteyecek kadar psikolojik sorunlar yaşaması seyirciye olumsuz olarak yansımaktadır.

Karakterimizin aşırı karamsar olduğu bizlere yansırken, “insanlığın yüz karası” gibi sözleri ile kendini oyunun birçok yerinde acımasızca eleştirdiği görülmektedir. Bu sözlerden yola çıkıldığında karakterin bilişsel çarpıtma yaparak kendisi ile ilgili olumsuz duygularını pekiştirdiği anlaşılmaktadır. “Ne işe yaradığını bilmediğim zavallı yaşantımı düşündüm” cümlesi ile kendine derinden bir acıma duygusu hissettiği gözler önüne serilmektedir. Karakterin kendine acıma duygusunun yeterli olmayışının öz-şefkat eksikliğinden kaynaklandığı söylenebilir. Olup bitenleri hiç sevmediği, kendini ve yaptıklarını sevmediğini anlatırken öz-nefret barındırdığı akıllara gelmektedir.

Karakterin, duygularında geç kaldığını anlatırken, anı yaşayamadığı, duygularını her zaman ertelemesi ve ansızın bir yerlerde ertelediği duygularının ortaya çıktığı görülmektedir. Böylece bir nevi bireyin otantik yaşamadığı örneğini görmekteyiz.

İki işi birden düşünemediği için araba alamadığını ifade etmesi, karakterin savunma mekanizmalarından mantığa bürüme davranışını akla getirmektedir. Bir ortama girdiğinde düşüncelerini ifade etmekte zorlanması, tuhaf bakmalarından korkması nedeni ile başını kaldıramamasından yola çıktığımızda karakterin özgüven eksikliği yaşadığı söylenebilir.

Karakterin, hediye edilen çiçeğe bakamayacağını düşünmesi nedeni ile çiçeği başkasına vermesi ve çocuklarına bakamayacağından korkması nedeni ile evlenmemesi, sorumluluk almaktan korktuğu ve sorumluluk almanın verdiği yüklerden kaçtığı anlaşılmaktadır. Böylece varoluşçu yaklaşımın özünde ve merkezinde olan sorumluluğu karakterin üstlenmediği, eyleme geçme yükümlülüğünü üzerine almadığı görülmektedir.

“Bu dünyada gizli bir mektup bile sonunda beni buldu fakat sevebileceğim bir kadın, insan yakınlığı beni hiç bulamadı” sözleri ile karakterin insanlara olan kırgınlığı hissedilirken sevilme isteğinin baskın geldiği görülmektedir. “Uzaklara gittim kimse beni bulmasın diye onlar da beni ciddiye aldı” cümlesi ile karakterimizin içten içe birileri tarafından önemsenme ve sevilme isteğini barındırdığı anlaşılmaktadır. Karakterimizin yaşadığı bu durum bizlere Maslow’ un ihtiyaçlar hiyerarşisinde bulunan, insanlar tarafından kabul edilme, benimsenme ihtiyacını kapsayan sevme, sevilme ve ait olma basamağını hatırlatmaktadır. Oyunun sonlarına doğru asıl istediğinin yalnızlık olmadığı, yalnızlığa dayanamadığı, insanların arasında olmak istediği itirafında yatan hüznün verdiği hissin seyirciye geçtiği de açıkça görülmektedir.

Oyuna İlişkin Kişisel İzlenimlerim

Varoluş krizlerini, hiçbir yere ait olamamanın verdiği duyguyu çok güzel bir şekilde bizlere yansıtan bir oyun olduğunu düşünüyorum. Tek kişilik kadro ile oynanması zor bir oyun olmasına rağmen oyuncunun, bunun altından başarı ile kalktığı düşüncesindeyim. Yalnız bir adamın acısını trajikomik bir şekilde aktaran bu oyunu izlemenizi tavsiye ederim. Sevgiyle ve tiyatro ile kalın…

                                                                                                         Elif ALTAY

Psikolojik Danışman