Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

İTAATSİZLİK ÜZERİNE – Kitap İnceleme – Psikolektif + – Sayı – 19

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Kitap Künyesi

Yazar Adı: Erich Fromm

Yayınevi: Say

Basım Yeri ve Tarihi: Ankara Caddesi 22/12 TR-34110 Sirkeci-İstanbul 2016

Sayfa Sayısı: 77

‘’Yazı spoiler içermektedir.’’

‘’İnsanın tarihi, bir itaatsizlik eylemiyle başlamıştır ve bir itaat eylemiyle sonlandırılması beklenmedik bir şey değildir.’’

Bireyin toplumda varım diyebilmesinin en kolay yollarından biri itaat eylemidir. Bu varoluş şekli ister bir inanca ister bir kuruma isterse de başka bir bireye yönelik olsun koşulsuz itaat mutlak güvenin oluşmasını sağlar. Mutlak güven bireyin hatalardan kaçışının en sağlam zeminidir. Hata bireyselleşmez ve yapılan hata itaat edilenin varlığında karşılık bulur. Yaratılış inancına göre başkaldıran insan cennet bahçesinden kovulmuş ve böylece insan olmanın ilk adımını atmaya başlamıştır. Bu başkaldırı bir yok sayma süreci değil tam aksine insan yazgısının yaratıcı karşısındaki yerini belirleyen bir etmendir. İnsanın yaratıcı güç karşısındaki bu cüretkâr eylemi yerini otoritenin itaatine bırakmıştır. İnsan olma yolunda itaatsizlik eylemini koşulsuzca yerine getiren insan otorite karşısında korkak ve sinmiş bir halde kalmıştır. Otoriteler insana verdikleri güven ve korunma sözüyle bireyi kendi kişiliğinin gölgesinde hapsetmiş ve bireye hareket alanı bırakmamıştır. Burada otoriteden bahsedilen salt görünür ve eli sopalı bir otorite değildir. Bireyin çocukluğundan itibaren içselleştirilmiş ve toplum normlarıyla bezenmiş bir otorite de bireyi yalnız bırakmamış ve her an kendi düşüncelerinin içerisinde savrulan insanı düşünce dünyasının derinliklerinde bir mahkemede yargılamıştır. Bu yargılamada temel ölçüt bireyin dışındakiler tarafından kabul gören söz ve eylemlerdir. Bu otorite, otoriter vicdandır ve akıldışıdır. Kişiyi benliğinden uzaklaştıran ve yalnızlaştıran bir otoritedir. Bireyin ben olma yolunda ilerlemesine olanak sağlayan ve akıldışı itaati engelleyen hümanist vicdan, otoriter vicdanın baskılarını göğüsleyen ve bertaraf eden akılcı otoritedir. İnsan yaşamının devamı için bireyin bu iki otorite arasındaki savaşımının belirleyici bir etken olduğu yazar tarafından savunulmaktadır.

Tarihsel bağlamda incelendiğinde itaat eylemi kendini inanç sistemlerinde de göstermektedir. Peygamberler inançların temelini oluşturan esasları kendi yaşamlarının merkezi haline getiren kişilerdir. İnancı kişilik haline getirip esas uygulayıcı olmuşlardır. Esas uygulayıcıların yanında yetişen kişiler inancın hayatiyet kısmını bir süre sonra otoritenin gücüyle bir formül haline getirmişlerdir. Bundan sonra inançlar öz olmaktan çıkmış ve yerini formülasyona dayalı düşünceler almıştır. Bireylerin çoğunda mevcut olan baş eğme davranışı burada da kendini göstermiştir. Toplumsal dönüşümlere akılcı bir şekilde yaklaşanlar, insanın itaatsizlik eyleminin alternatif bir yol olduğuna inanırlar. Bireyin ve toplumun ilerleyebilmesi itaatsizliğin akılcı yönünde saklıdır. İtaatin sunduğu safça güven ve akıldışı uyum ortamının bireyde giderilebileceğine inanmışlardır. Bu aydınlar toplumun itaatsizliğinin örnekleridir. Ve toplumun inşasında önemli roller oynamışlardır.

Toplumun dönüştürülmesinde bireyin otoritelere olan itaatsizliği yaşamın belirleyicisi olacaktır. İtaatsizlik eylemi yeni bir toplum inşasının yolunu açacak ve böylece hümanist vicdanın egemen olduğu bir toplum tüm fertleriyle var olabilecektir. Sahip olduğu gücü otoritenin karşısında itaatsizlik eylemiyle gösterebilen bireyler bu toplumların öncüleri olabileceklerdir. Otoriteler karşısında sindirilmiş ve kendi benliğine yabancılaştırılmış insan var olabilme mücadelesini bu eylemle nihayete erdirebilecektir. Birey kendi içsel farkındalığını yaşayabildiği bir toplum düzeninde ilerleme gösterebilecek ve hükümranlığın olmadığı bir yaşam biçiminde anlam kazanabilecektir. Bireylerin içsel farkındalığının başat bir değer olduğu toplum düzeni, otoriteye itaatsizliğin en nihai hedefidir. Bu hedefe ulaşıldığında birey kendi düşünce dünyasındaki özgürlüğün farkına varabilecek ve toplum dayatması sonucu ortaya çıkan davranışlardan uzak durabilecektir. İnsanların başkaları için bir araç olmadığı ve her insanın kendi içinde bir amaç olduğu bir toplum yaratmak hümanist vicdanla mümkün olabilecektir.

‘’Kitaba İlişkin İzlenimlerim’’

Otorite karşısındaki bireyin resmini net bir şekilde görebilmek adına detaylar içeren kitapta itaatsizlik eylemi ve toplum dönüşümü yeni kavramlarla tartışılmaktadır. İtaatsizlik eylemi temelde bireyin en temel ihtiyaçlarının karşılanmaması sonucu kendini net bir şekilde göstermektedir. Bireylerin ihtiyaçlarının asgari düzeyde karşılanabildiği toplumlarda birey kendini güvende hissetmekte ve çoğunluğun davranış biçimleriyle örtüşen davranışlar sergilemektedir. Akılcı bir şekilde otoriteye başkaldırının mümkün olduğu toplumlar bireylerin kendi olabildiği toplumlara örnek olmuştur. İtaatsizlik eylemi yıkıcı sonuçlar doğurabilecek bir niteliğe bürünmeden alternatif toplum biçimleri yaratabilir. Bireyin içsel deneyiminin baskılanmadığı toplumlar ideal toplumlardır. Gerçekliklerin ışığında ve doğurduğu sonuçlar açısından şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: İtaatsizlik birey için bir tercih değil bir zorunluluktur.                                                                                                              

                                                                                                                  Muhammed ÖZKAN

                                                                                                                  Psikolojik Danışman