Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

KAÇIKLIK DİPLOMASI – Film İnceleme – Psikolektif + – Sayı – 3

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 2 Dakikadır.

Yer: Türkiye

Yıl: 1998

Yönetmen: Tunç Başaran

Oyuncular: Ayda Aksel, Selçuk Yöntem

Film baş karakter Nur’un akıl hastanesine yatma süreciyle açıyor gözlerini ve anlatmaya başlıyor hikayesini. 90’ların anlatıldığı filmde siyasi tartışmaların bolluğu, toplumsal ortamdaki gerginliği izleyiciye hissettiriyor. Metropolleşmenin getirdiği sorun olarak karşımıza çıkan yalnızlaşmanın, toplumsal soyutlanmanın doksanlı yıllarda da mevcut olduğunu Nur’un “Ben deli değilim, benim konuşacak ve anlayacak birine ihtiyacım var.” söylemlerinden anlayabiliyoruz.

Bir erkek kardeş ve bir abi ile erilliğin hüküm sürdüğü bir evde yetişiyor Nur. Annesi manik depresif belirtiler gösterse de herhangi bir tanı aldığına dair bir bilgi gözlenmiyor film süresince. Depresif dönemlerde kendini soyutladığı, yemeden içmeden kesildiği, aynı şekilde manik dönemde kendini koşmaya, şarkı söylemeye adadığı için çocuklarına yeterli zamanı ayıramayan bir annenin ilgisizliğiyle yetişiyor Nur. Acı sevmediği halde babası tarafından kandırılıp acı değil diye yediği acı biberler, babasının verdiği birçok sözü yerine getirmemesi çocukluk dönemindeki güven objesi olan babaya güvensizlik oluşturmasına sebep oluyor. Bir kardeşi hasta, diğeri büyük ve erkek olduğu için evde en kötü yemekler Nur’a veriliyor ve Nur ailede ötekileştirilmiş konumda yetişkinliğe adım atıyor. Aynı zamanda abisinden, ebeveynlerinin olmadığı zamanlarda fiziksel ve psikolojik şiddet görüyor. Etrafındaki erkek ve otorite figürlerinin kırıcı, incitici davranışlarının sonucu olarak kendisine eş olarak seçtiği kişinin benzer özellikleri taşıması şaşırtmıyor. Saldırgan, öfkeli ve kavgacı birine aşık olan Nur’un geçmişteki yaşantılarını ilişkisine aktardığı görülüyor. Bir yandan aşık olduğu kişi olan Murat’ın babasıyla taban tabana zıt olan görüşleri Nur’un babasına olan bir başkaldırısı olarak yorumlanabilir.

Spoiler içerir

Evlenip, çocuk sahibi olduktan sonra Nur, gözünün önünde aniden olan parlamalar sebebiyle kendinde bir sıkıntı olduğunu düşünüp endişeleniyor. Yağmurlu bir günde arabayla giderken geçirdikleri kaza oğlunun ölümüne sebebiyet veriyor. DSM IV’e göre depresyon belirtileri yas sürecinden sonraki 2-6 hafta arasında en yüksek seviyeye ulaşmaktadır. Bu bilgiyi doğrulayacak nitelikte Nur’un psikolojik durumu oğlunun ölümünden sonraki haftalarda kendini açık bir şekilde ortaya koymaya başlıyor. Başlangıç olarak manik epizodlar gözlenirken, epizodlara düşünce dalgalanmaları, sanrılar, kafiyeli konuşma, sürekli dans etme ve koşma isteği, cinsel istekte artış, büyüklük düşünceleri, aşırı para harcama gibi belirtiler eşlik etmektedir.

Nur durumunun kötüleşmesi üzerine yakın arkadaşı ve eşi tarafından akıl hastanesine yatırılıyor. Tedavi sürecinde beyne elektrik uyarımı yapılarak uygulanan Elektrokonvülsif tedavi, halk arasındaki adıyla Elektroşok tedavisi uygulanıyor. Yeterli tedaviyi aldıktan sonra düzeldiği düşünülerek hastaneden çıkarılan Nur’un aslında tam anlamıyla iyileşmediğini psikoloji bilimine ilgili olan izleyiciler fark edebilmektedir. Manik ataklar sonlanmış ve Nur depresif dönemine girmiştir, davranışlarındaki taşkınlığın sona ermesi doktorlarda iyileşme belirtisi olarak ele alınmıştır. Fakat hastaneden sonra Nur’da olan ölüm isteği, mutsuzluk, değersizlik duyguları, cinsel istekte azalma, eskiden zevk aldığı etkinliklerinden zevk almama ve iştahsızlık gibi belirtiler manik depresif bozukluğun Nur’u terk etmediğini göstermektedir. Nitekim sonrasında Nur’un tekrar manik döneme geçmesiyle akıl hastanesi süreci tekrara düşmüştür. Manik döneme geçişi ise travmatik bir yaşantıyla, eşinin kendisine tecavüz etmesiyle gerçekleşmiştir.

Eşinin üzerinde olan baskısını, ona bilinçaltından iletmiş olduğu değersizlik mesajlarını fark eden Nur boşanma kararı alıyor. Akıl hastanesindeki yeni doktorun daha insancıl olan yaklaşımı ve eşinden kaynaklanan psikolojik yorgunluklarını atmasıyla iyileşme hızlı bir şekilde kendini gösteriyor. Hayatında birçok sıkıntı, travma yaşayan ve genlerinde taşıdığı yatkınlıkla manik depresyonun pençesine düşen Nur filmin sonunda kendisine yeten, gücünün farkında olan, kişisel dengesini yakalamış bir yetişkin olarak karşımıza çıkıyor.

Film, akıl hastalıklarının kişinin hayatının sonu olmadığı, gerekli ilgi ile birlikte tam anlamıyla normal yaşama dönülebileceği mesajını vermesiyle, toplumda olan yanlış düşünceleri sarsmak yolunda etkili bir adım atmıştır. Nur’un hastalığı manik depresif olarak tanı almış olsa da filmin belli sahnelerinde şizofreni belirtileri de gözlenmektedir. Bu belirtilerin gözden kaçması filmin çekildiği zamandaki bilimsel verilerin azlığından kaynaklanmış olabilir. Aynı zamanda film Türk toplumunun halının altına süpürmeye çalıştığı psikolojik rahatsızlıkları, Türk toplumundan birinin hikayesiyle anlatmış olması sebebiyle de takdiri hak etmektedir. İyi seyirler…

Tuğçe ERDEM

Psikolojik Danışman

Tuğçe Uysal

Psikolojik danışman, Psikolektif+ Genel Yayın Yönetmeni. MEB’e bağlı bir okulda görev yapıyor, yüksek lisansını 2021’de tamamladı.