Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

THE WOMB / RAHİM (2010) – Film İncelemesi – Psikolektif + – Sayı – 2

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Dram, Romantik, Bilim Kurgu I 111’ I ImDb: 6,4

Yönetmen ve Senarist: Benedek Fliegauf

Oyuncular: Eva Green, Matt Smith, Lesley Manville

Sessiz, sakin, dingin bir sahilde geçen film; derin sorularla akıyor insanın zihnine, duygularına dalga dalga. Aşk hikâyesi olarak başlayıp günümüzde bilim kurgu dediğimiz insan klonlamanın etiği hakkında da düşündüren bir yapım.

Dokuz yaşında tanışan iki çocuk Rebecca ve Tommy. Sakin ve durgunluğunun duruluğuyla dikkat çeken Rebecca’ya karşılık; Tommy hareketli, heyecanlı, meraklı bir karaktere sahip. Aralarındaki kuvvetli bağ çocuklukta başlıyor ve Rebecca’nın taşınmasıyla ayrılıkla yüzleşiyorlar. On iki yıl sonra Rebecca’yı tekrar buraya getiren de Tommy’nin vedalaşmaya geleceğini söyleyip gelmemesiyle oluşan yarım kalmışlık oluyor. Buluşmadan sonra yetişkin hallerini tanırken mutlu son tadında geçirdikleri güzel zamanlar sunuluyor seyirciye. Geştalt ise Tommy’nin yıllarca kibrit kutusunda sakladığı salyangozla tamamlanıyor.

-Spoiler içermektedir-

Çevreci aktivist bir grubun üyesi Tommy ile eyleme giderken kenarda dururlar, başka bir araba Tommy’e çarpar ve ölür. Kameranın yerdeki cesedi çarpıcı bir şekilde ekrana yansıtmasıyla izleyicinin de Rebecca’nın dona kalma hissini paylaşması sağlanmıştır.

Sevilen birinin ölümüne verilen doğal bir tepki olan yas; kişiye, ölümün şekline, ölen kişiyle ilişkiye bağlı olarak değişebilen bir tepkidir.  Rebecca’nın yas tepkilerine bakıldığında ilk aşamada karakteriyle uyumlu şekilde şok ve uyuşma yaşıyor. İnanmama ve inkâra yönelik,  yaptıkları birçok şeyi yaparak sevgilisinin yerine de yaşamaya devam ediyor. Arzu etmeyi davranışlarında yoğun bir şekilde gözlemleyebiliyoruz. Kibrit kutusuna baktığında yıllar öncesinden bir notla karşılaşıyor: Ne kadar sürerse sürsün seni bekleyeceğim. Notu okurken yarım kalmışlık kendini tekrarlıyor. Kayıp gerçeğinin kabullenilmesiyle hissedilen çaresizlik, yas tutma sürecinin önemli bir parçasıyken, o günün şartları klonlamayla bir çare sunuyor. Yas süreci tamamlanmadan sevgilisine kavuşma arzusu baskın geliyor ve elinde Tommy’nin annesine uzattığı kâğıtta “Genetik üretim merkezi-mezar açma ve doku örneği alma izni” başlığı görülüyor.

Klonlama sürecinde, Rebecca doğum sürecini yaşayarak sevgilisi olan oğlunu doğuruyor. Oğlunu emzirdiği, büyüdüğünde beraber banyoda çıplak oldukları, çocukken oyun oynarken üstüne çıktığı sahnelerde, aşkım diye konuşmalarında, yetişkinken oynarken karnına yaklaştığı sırada Rebecca’nın rol karmaşası yaşadığı görülebiliyor. Karşısındaki: dokuz yaşında tanıştığı çocukluk aşkı ve yıllar sonra döndüğünde kaybettiği sevgilisi ile doğurup emzirdiği ve büyüttüğü oğlu arasında kalıyor. Bazen anne bazen sevgili gibi davrandığını ve klon olduğundan haberi olmayan Tommy’nin de bu garipliği hissettiğini görüyoruz. Bu noktada Freud’un oeudipus kompleksi akla geliyor ve çocuğun da bazı davranışlarında anneye karşı duyduğu arzu gözlemleniyor.

Annesini erken yaşta kaybeden Cemal Süreya’nın, sevgilisine “beni öp, sonra doğur beni” dizeleri filmde gerçek anlamda yaşanıyor. Rebecca’nın Tommy ile ilişkisinde sen nereye ben oraya düşüncesiyle yetişkinlikte saplantılı bağlandığı görülüyor.

Film klonlamaya verilecek iki tepkiyi net bir şekilde sunuyor: Hayatın bize verdiklerini, aldıklarını kabullenme gerçeği ve hayatın yine bize klonlama fırsatını da sunmuş olduğu ikilemi. Rebecca sevdiğiyle yarım kalmışlığı ve varoluşuna olan özlemiyle bu fırsatı arzuluyor. Dünyada tek ve biricik çocuğunu doğuran anneninse, oğlunu başkasının tekrar doğurmasına karşılık ilkel bir tepkiyle karşı çıksa da, var olmaya devam etmesi düşüncesi kabul etmesini sağlıyor. Toplumun klonlamaya karşı bakışı Rebecca’nın velilerle ilişkisinde görülüyor. Klon bir çocuğu bilmeden evine davet etmesi üzerine diğer anneler tarafından adeta sorgulanıyor. Tommy’nin klon olduğunu öğrenildiğinde doğum günü partisine kimse gelmiyor ve Rebecca öfkeyle sosyal kabul görmeyeceği gerçeğiyle yüzleşip sevgilisinin evinde inziva bir hayat yaşamaya karar veriyor. Sahil kenarındaki ev ve deniz de, rahmin içindeki cenini andırıyor.

 “Okyanuslarda, dağlarda, bulutlarda milyonlarca yıldır kopmuş kar fırtınalarını hayal et. Milyarlarca kar tanesi gökten düşmüş ve hepsi birbirinden farklı. Aynı bizim gibi aslında.”

Rebecca’nın sevgilisinin ölümüne sebep olmasından duyduğu suçlulukla, onu tekrar dünyada var ederek bu duyguyu yok etmek ister. Burada oluşan sorunsal, genetik aynılıkla fiziksel olarak aynı kişi dünyaya gelse ve kişilik olarak benzer özellikleri olsa da, asla aynı kişi olmayacağı gerçeğidir. Bu varoluşsal sorgulama sevgili olan Tommy’nin annesinin klon oğlunu görmesiyle tetiklenir. Klon olduğu gerçeğini öğrenen Tommy’nin “sen kimsin(kendisini var eden annesine), ben kimim, bu hayatla ne yapacağım” sorularında varoluşsal sancılar görülebiliyor. Filmin son sahnesinde yaşanan cinsel ilişkide Rebecca sevgilisiyle yıllardır sakladığı bekâretini kaybediyor. Tommy açısındansa varoluşunu sorguladığı anda, varlığından sorumlu kadına sevgilisi rolünde isteğini yerine getirmekten ibaret.

Womb filmiyle benzer bir temaya sahip Black Mirror dizisi, Be Right Back / Hemen Döneceğim (2. Sezon, 1. Bölümü) bölümde: Teknolojik olarak geliştirilen bir yazılım, bir kişinin Facebook güncellemelerini, tweetlerini, açık olarak yapılan her şeyi tarayarak onu taklit ediyor. Dizide kocasını kaybeden Martha yas sürecinde tavsiye üzerine yazılımı kullanmaya başlıyor. Bu durumu herkesten saklayıp evinde inzivaya çekiliyor, sosyal geri çekilme yaşıyor. Çünkü iki karakter de normlara karşı olduğunun bilincinde. Yazılım tam olarak kocası gibi davranmadığında, komut beklediğinde Martha’da öfke tepkisi; Rebecca’da oğlunda sevgilisini bulamadıkça hayal kırıklığıyla içe çekilme görülüyor. Temas biçimlerinden kendine döndürme tepkisi Rebecca’nın kendine sarılmasından anlaşılıyor. “Sen zaten sen değilsin değil mi? Sen kendinin bazı kırpıntılarısın. Bir geçmişin falan yok. Sen, onun düşünmeden sergilediği bazı şeylerin bir temsilisin sadece ve bu yeterli değil.” Bu cümlelerle Martha kaybını kabullenirken, Rebecca bu çaresizliği sevgilisi gördüğü oğlu evde, yan odada başka bir kadınla birlikte olurken yaşıyor. Martha kocasıyla özdeşim kurduğu insan formundaki yazılımı yok etmek isterken, kocasını tekrar kaybetme noktasına gelir ve bunu yapamadığı için çatı katına kaldırır. Rebecca ise sevgilisiyle yakınlaşmak isteğine karşılık alamadıkça aslında onu bir daha kaybeder, oğlu da evi terk ederken teşekkürler Rebecca diyerek gider. Sevgilisi ve oğlu giderken iki kişinin kaybı, kabullenişinin buruk rahatlığı yüzünden okunur.

Sehile KURT

Psikolojik Danışman